ع د د kökü Kur'an'da 61 defa geçmektedir.

AYETLER

MÜDDESIR
74:31

عِدَّتَهُمْ

ǐddetehum

onların sayısını

Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi’nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.

HÜMEZE
104:2

وَعَدَّدَهُ

ve ǎddedehu

ve onu saydı durdu

Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.

SAD
38:62

نَعُدُّهُمْ

neǔdduhum

saydığımız

Ve derler ki "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz."

CIN
72:24

عَدَدًا

ǎdeden

sayıca

Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır."

CIN
72:28

عَدَدًا

ǎdeden

bir bir

Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir.

FURKAN
25:27

يَعَضُّ

yeǎDDu

ısırır

O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,"

MERYEM
19:84

نَعُدُّ

neǔddu

biz sayıyoruz

Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.

MERYEM
19:84

عَدًّا

ǎdden

saydıkça

Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.

MERYEM
19:94

وَعَدَّهُمْ

ve ǎddehum

ve onları saymıştır

Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.

MERYEM
19:94

عَدًّا

ǎdden

bir bir

Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.

KASAS
28:35

عَضُدَكَ

ǎDudeke

senin pazunu

(Allah) Dedi ki "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir ’güç ve yetki’ vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız."

İSRA
17:12

عَدَدَ

ǎdede

sayısını

Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik de Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz, herşeyi yeterince açıkladık.

YUNUS
10:5

عَدَدَ

ǎdede

sayısını

Güneş’i bir aydınlık, Ay’ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tespit eden O’dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır.

HUD
11:8

مَعْدُودَةٍ

meǎ’dūdetin

sayılı

Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

HUD
11:104

مَعْدُودٍ

meǎ’dūdin

belirli

Biz onu sayılı bir sürenin (ecelin) dışında ertelemeyiz.

YUSUF
12:20

مَعْدُودَةٍ

meǎ’dūdetin

birkaç

Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.

KEHF
18:11

عَدَدًا

ǎdeden

nice

Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).

KEHF
18:22

بِعِدَّتِهِمْ

biǐddetihim

onların sayısını

(Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki "Üç’tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.

KEHF
18:51

عَضُدًا

ǎDuden

yardımcı

Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim.

NAHL
16:18

تَعُدُّوا

teǔddū

saysanız

Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

İBRAHIM
14:34

تَعُدُّوا

teǔddū

saymak isteseniz

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.

MÜ'MINUN
23:112

عَدَدَ

ǎdede

sayısınca

Dedi ki "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?"

MÜ'MINUN
23:113

الْعَادِّينَ

l-ǎāddīne

sayanlara

Dediler ki "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor."

SECDE
32:5

تَعُدُّونَ

teǔddūne

sizin hesabınızca

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.

HAC
22:47

تَعُدُّونَ

teǔddūne

sizin saydıklarınızdan

Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va’dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

İNSAN
76:31

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azap hazırlamıştır.

BAKARA
2:24

أُعِدَّتْ

uǐddet

hazırlanmış

Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.

BAKARA
2:80

مَعْدُودَةً

meǎ’dūdeten

sayılı birkaç

Dediler ki "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"

BAKARA
2:184

مَعْدُودَاتٍ

meǎ’dūdātin

sayılı

(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.

BAKARA
2:184

فَعِدَّةٌ

feǐddetun

sayısınca tutar

(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.

BAKARA
2:185

فَعِدَّةٌ

feǐddetun

sayısınca tutsun

Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah’ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.

BAKARA
2:185

الْعِدَّةَ

l-ǐddete

sayıyı

Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah’ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.

BAKARA
2:203

مَعْدُودَاتٍ

meǎ’dūdātin

sayılı

Sayılı günlerde Allah’ı anın. İki günde (Mina’dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah’tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O’na döndürülüp-toplanacaksınız.

ENFAL
8:60

وَأَعِدُّوا

ve eǐddū

hazırlayın

Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah’ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size ’eksiksiz olarak ödenir’ ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.

ÂL-I İMRAN
3:24

مَعْدُودَاتٍ

meǎ’dūdātin

sayılı

Bu, onların "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.

ÂL-I İMRAN
3:119

عَضُّوا

ǎDDū

ısırırlar

Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

ÂL-I İMRAN
3:131

أُعِدَّتْ

uǐddet

hazırlanmıştır

Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

ÂL-I İMRAN
3:133

أُعِدَّتْ

uǐddet

hazırlanmış

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

AHZAB
33:8

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlamıştır

Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allah’ın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azap hazırlamıştır.

AHZAB
33:29

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

"Eğer siz Allah’ı, Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."

AHZAB
33:35

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.

AHZAB
33:44

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlanmıştır

O’na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri "Selam"dır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.

AHZAB
33:49

عِدَّةٍ

ǐddetin

bir iddet (hakkınız)

Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.

AHZAB
33:49

تَعْتَدُّونَهَا

teǎ’teddūnehā

sayacağınız

Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.

AHZAB
33:57

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlamıştır

Gerçek şu ki, Allah’a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.

AHZAB
33:64

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlamıştır

Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için ’çılgın bir ateş’ hazırlamıştır.

NISA
4:93

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlamıştır

Kim bir mü’mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.

NISA
4:102

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da ’korunma araçlarını’ ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.

TALAK
65:1

لِعِدَّتِهِنَّ

liǐddetihinne

iddetleri içinde

Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık ’çirkin bir hayasızlık’ göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.

TALAK
65:1

الْعِدَّةَ

l-ǐddete

iddeti

Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık ’çirkin bir hayasızlık’ göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.

TALAK
65:4

فَعِدَّتُهُنَّ

feǐddetuhunne

onların bekleme süresi

Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. Hamile kadınların bekleme-süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah’tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir.

TALAK
65:10

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır; öyleyse ey iman eden temiz akıl sahipleri, Allah’tan korkun. Doğrusu Allah, size bir zikir (uyaran, hatırlatan ve öğüt veren Kur’an) indirmiştir.

MÜCADELE
58:15

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.

FETIH
48:6

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlamıştır

Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.

HADID
57:21

أُعِدَّتْ

uǐddet

hazırlanmış

Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ’çaba gösterip-yarışın,’ ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.

TEVBE
9:36

عِدَّةَ

ǐddete

sayısı

Gerçek şu ki, Allah Katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

TEVBE
9:37

عِدَّةَ

ǐddete

sayısı

(Haram ayları) Ertelemek ancak inkarda bir artıştır. Bununla kafirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah’ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine ’çekici ve süslü’ gösterilmiştir. Allah, inkarcı bir topluluğa hidayet vermez.

TEVBE
9:46

لَأَعَدُّوا

leeǎddū

yaparladı

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.

TEVBE
9:46

عُدَّةً

ǔddeten

bir hazırlık

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.

TEVBE
9:89

أَعَدَّ

eǎdde

hazırlamıştır

Allah onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük ’kurtuluş ve mutluluk’ budur.

TEVBE
9:100

وَأَعَدَّ

ve eǎdde

ve hazırlamıştır

Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük ’kurtuluş ve mutluluk’ budur.