Gültekin Onan 

1. Elif, Lam, Mim.

2. İnsanlar, (sadece) "inandık" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?

3. Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Tanrı, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.

4. Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?

5. Kim Tanrı’ya kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Tanrı’nın eceli yaklaşarak gelmektedir. O, işitendir, bilendir.

6. Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Tanrı, alemlerden müstağnidir.

7. İnanıp salih amellerde bulunanlar ise; biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz (keffirenne) ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.

8. Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.

9. İnanıp salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız.

10. İnsanlardan öylesi vardır ki "Tanrı’ya inandık" der fakat Tanrı uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Tanrı’nın azabıymış gibi sayar; ama rabbinden bir ’yardım ve zafer’ gelirse, andolsun "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik" demektedirler. Oysa Tanrı, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?

11. Tanrı muhakkak inananları da bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.

12. Küfredenler inananlara dedi ki "Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yüklenelim." Oysa kendileri onların hatalarından hiç bir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar.

13. Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü, düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.

14. Andolsun, biz Nuh’u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.

15. Böylece biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet kılmış olduk.

16. İbrahim de; hani kavmine demişti ki "Tanrı’ya kulluk edin ve O’ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."

17. "Siz yalnızca Tanrı’dan başka birtakım putlara tapıyor ve bir takım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Tanrı’dan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Tanrı’nın katında arayın, O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz O’na döndürüleceksiniz."

18. "Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de [elçilerin çağrısını] yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise yalnızca açık bir tebliğdir."

19. Onlar görmediler mi ki, Tanrı yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Tanrı’ya göre kolaydır.

20. De ki "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Tanrı ahiret yaratmasını (VEYA son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz, Tanrı her şeye güç yetirendir.

21. Dilediğini azablandırır, dilediğine merhamet eder. O’na çevrilip götürüleceksiniz (tuklebun).

22. Siz yerde ve gökte (Tanrı’yı) aciz bırakamazsınız. Sizin Tanrı’nın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur.

23. Tanrı’nın ayetlerine ve O’na kavuşmaya küfredenler; işte onlar, benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azab onlarındır.

24. Bunun üzerine kavminin (İbrahim’e) cevabı yalnızca "Onu öldürün ya da yakın" demek oldu. Böylece Tanrı onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ayetler vardır.

25. (İbrahim) Dedi ki "Siz gerçekten, Tanrı’yı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olarak putları (tanrılar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi tanımayacak (yekfürü) ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız yoktur."

26. Bunun üzerine Lut ona inandı ve dedi ki "Gerçekten ben, rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."

27. Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır.

28. Lut da; hani kavmine demişti "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı ’çirkin bir utanmazlığı’ yapıyorsunuz."

29. "Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde münker yapıp / işleyip duracak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca "Eğer doğru söylüyor isen, bize Tanrı’nın azabını getir" demek oldu.

30. Dedi ki "Rabbim fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et."

31. Bizim elçilerimiz İbrahim’e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin ehlini yıkıma uğratacağız. Çünkü onun ehli zalim oldular."

32. Dedi ki "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki "Onun içinde kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ehlini (ailesini) muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."

33. Elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve ehlini (aileni) muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır."

34. "Şüphesiz biz f(a)sık(lık yapma)larından dolayı bu ülke ehlinin üstüne gökten iğrenç bir azab indireceğiz."

35. Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.

36. Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Böylece dedi ki "Ey kavmim, Tanrı’ya kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

37. Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

38. Ad’ı ve Semud’u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.

39. Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.

40. İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Tanrı onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.

41. Tanrı’nın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.

42. Tanrı, kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

43. İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunları akletmez.

44. Tanrı gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda inançlılar için bir ayet vardır.

45. Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve münkerden alıkoyar. Tanrı’yı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Tanrı yaptıklarınızı bilir.

46. İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki "Bize ve size indirilene inandık; bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz."

47. İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanmaktadırlar. Bunlar [putatapıcılar]dan da ona inanacak olanlar vardır. Kafirlerden başkası bizim ayetlerimizi (bile bile) reddetmez / kafa tutmaz (cehade).

48. Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmedenlerden başkası bizim ayetlerimizi inkar etmez.

50. Dediler ki "Ona rabbinden ayetler indirilmeli değil miydi?" De ki "Ayetler Yalnızca Tanrı’nın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."

51. Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda inanan bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.

52. De ki "Benimle sizin aranızda şahid olarak Tanrı yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Tanrı’ya küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır."

53. Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel olmasaydı, herhalde onlara azab gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

54. Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o kafirleri gerçekten kuşatıp durmaktadır.

55. Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Tanrı) "Yaptıklarınızı tadın" der.

56. Ey inanan kullarım, kuşkusuz benim yeryüzüm geniştir; artık yalnızca bana kulluk edin.

57. Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra bize döndürüleceksiniz.

58. İnanıp salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.

59. Ki onlar, sabredenler ve rablerine tevekkül edenlerdir.

60. Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Tanrı rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.

61. Andolsun, onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz "Tanrı" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?

62. Tanrı kullarından dilediğine rızkı yayıp genişletir veya kısar / daraltır / kısıtlar. Şüphesiz Tanrı, her şeyi bilendir.

63. Andolsun onlara "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz "Tanrı" diyecekler. De ki "Hamd Tanrı’nındır." Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.

64. Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve ’(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır’. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.

65. Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O’na ’halis kılan gönülden bağlılar’ olarak, Tanrı’ya yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar.

66. Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e küfretsinler ve yararlanıp metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.

67. Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp yağma edilirken, biz Harem’i (Mekke) güvenilir (aminen) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Tanrı’nın nimetlerine küfür mü ediyorlar?

68. Tanrı hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Kafirlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?

69. Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Tanrı, ihsan edenlerle beraberdir.