Hayrat Neşriyat 

1. Elif, Lâm, Mîm.

2. İnsanlar hiç imtihân edilmeden, (sâdece) `Îmân ettik!` demeleriyle (kendi hâllerine)bırakılıvereceklerini mi sandılar?

3. And olsun ki (biz), onlardan öncekileri de imtihân ettik; Allah doğru söyleyenleri de muhakkak bilir, yalancıları da muhakkak bilir.

4. Yoksa kötülükleri yapanlar, bizden kaçacaklarını (ve kurtulacaklarını) mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

5. Kim Allah`a kavuşmayı umuyorsa, artık şübhesiz ki, (bunun için) Allah`ın ta`yîn ettiği vakit mutlaka gelicidir. Çünki O, Semî` (hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi bilen)dir.

6. Ve kim cihâd ederse, artık ancak kendisi için cihâd etmiş olur. Şübhesiz ki Allah, âlemlerden elbette müstağnî (hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır.

7. Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, mutlaka onların kötülüklerini örteceğiz ve mutlaka yapmakta olduklarının daha güzeli ile onları mükâfâtlandıracağız.

8. Hem insana, ana-babasına iyilik (etmesini) tavsiye ettik. Bununla berâber eğer (o ikisi), hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde o ikisine itâat etme! Dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.

9. Îmân edip sâlih amel işleyenleri ise, mutlaka sâlih kimseler arasına katacağız.

10. İnsanlardan öyle kimseler de vardır ki, `Allah`a îmân ettik` der. Fakat Allah uğrunda (kendilerine) bir eziyet edildiği zaman, insanların verdiği sıkıntıyı Allah`ın azâbı gibi tutar! Şânım hakkı için, eğer Rabbinden (size) bir yardım (bir zafer) gelirse, (onlar)mutlaka `Şübhesiz biz sizinle berâberdik!` diyeceklerdir. Hâlbuki Allah, âlemlerin sînelerinde bulunanları en iyi bilen değil midir?

11. Allah, elbette (samîmi olarak) îmân edenleri de bilir, elbette münâfıkları da bilir.

12. İnkâr edenler ise, îmân edenlere `Bizim yolumuza uyun da, sizin hatâlarınızı yüklenelim (günâhınız bizim olsun)!` derler. Hâlbuki onlar, bunların hatâlarından hiçbir şey yüklenecek kimseler değillerdir. Şübhesiz onlar gerçekten yalancıdırlar.

13. (Onlar) mutlaka, hem kendi yüklerini (günahlarını), hem kendi yükleriyle berâber birtakım (başka) yükler(i günahları) yüklenecekler ve uydurmakta oldukları şeylerden kıyâmet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

14. And olsun ki, Nûh`u kavmine gönderdik de, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda, onlar zâlim kimseler oldukları hâlde tûfan kendilerini yakalayıverdi.

15. Fakat onu ve gemi halkını kurtardık ve onu (o gemiyi ve o tûfânı) âlemlere bir ibret kıldık.

16. İbrâhîm`i de (peygamber olarak gönderdik); hani kavmine şöyle demişti `Allah`a kulluk edin ve O`ndan sakının! Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.`

17. `(Siz) ancak Allah`dan başka birtakım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Şübhesiz ki, Allah`dan başka tapmakta olduklarınız, size bir rızık vermeye mâlik olamazlar; öyle ise rızkı Allah`ın katında arayın ve O`na kulluk edin, hem O`na şükredin! (Çünki sonunda) ancak O`na döndürüleceksiniz.`

18. `Hem (beni) yalanlarsanız (bilin ki), doğrusu sizden önceki birtakım ümmetler de(peygamberlerini) yalanlamıştı. Peygambere düşen ise ancak apaçık tebliğdir.`

19. Peki görmediler mi, Allah (mahlûkatı) yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu (o yaratmayı âhirette) iâde edecek! Şübhesiz ki bu, Allah`a göre pek kolaydır.

20. De ki `Yeryüzünde dolaşın da (Allah) yaratmaya nasıl başlamış bakın; sonra Allah, âhiret hayâtını yaratacaktır.` Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.

21. (O,) dilediğine (hak ettiği üzere) azâb eder; dilediğine de merhamet eder. Ve (sizler, sonunda) ancak O`na döndürüleceksiniz.

22. Hem siz, ne yerde ne de gökte Allah`ı âciz bırakacak kimseler değilsiniz. Ve sizin için Allahdan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

23. Allah`ın âyetlerini ve O`na kavuşmayı inkâr edenler yok mu; işte onlar, benim rahmetimden ümîdi kesmişlerdir; işte onlar için (pek) elemli bir azab vardır.

24. Kavminin (İbrâhîm`e) cevâbı ise `Onu öldürün yâhut onu yakın!` demelerinden başka bir şey olmadı. Bunun üzerine Allah onu ateşten kurtardı. Şübhesiz ki bunda, îmân edecek bir kavim için nice ibretler vardır.

25. Ve (İbrâhîm onlara) dedi ki `(Siz) ancak dünya hayâtında aranızdaki muhabbet(e vesîle olmasın)dan dolayı, Allah`dan başka birtakım putları (ilâh) edindiniz. Sonra kıyâmet günü bazılarınız bazınızı inkâr edecek ve birbirinizi lâ`netleyeceksiniz. Varacağınız yer ise ateştir; (o gün artık) sizin için hiçbir yardımcı da yoktur!`

26. Bunun üzerine Lût ona (İbrâhîm`e) îmân etti. (İbrâhîm) `Doğrusu ben Rabbime hicret ediciyim. Muhakkak ki, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak O`dur` dedi.

27. Ve (biz) ona İshâk`ı ve (torunu) Ya`kub`u ihsân ettik; hem peygamberliği ve kitâbı onun neslinde(n gelenlere vermeyi mukadder) kıldık; ona dünyada da mükâfâtını verdik. Hiç şübhesiz o, âhirette de sâlih kimselerdendir.

28. Lût`u da (peygamber olarak gönderdik de); hani kavmine şöyle demişti `Gerçekten siz, kendinizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin onu yapmadığı çirkin işi yapıyorsunuz.`

29. `Gerçekten siz hâlâ erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edebsizlik yapıp duracak mısınız?` Buna rağmen kavminin cevâbı `Eğer (iddiâsında) doğru kimselerden isen, Allah`ın azâbını bize getir!` demelerinden başka bir şey olmadı.

30. (Lût) `Rabbim! Bu fesadcılar topluluğuna karşı bana yardım et!` dedi.

31. Nihâyet elçilerimiz, İbrâhîm`e (oğlu olacağına dâir) müjde ile geldiklerinde dediler ki `Doğrusu biz bu şehrin halkını helâk edicileriz. Çünki oranın halkı, zâlim kimseler oldular.`

32. (İbrâhîm) `Ama orada Lût var!` dedi. (Onlar) `Biz orada kimin bulunduğunu daha iyi bilenleriz; onu ve âilesini mutlaka kurtaracağız; ancak karısı hâriç; (o, inkârı sebebiyle) geride kalacak (helâk edilecek) olanlardandır` dediler.

33. Ve elçilerimiz Lût`a gelince, (kavminin sapıklığını bildiğinden ve melekleri de tanımadığından) onlar için endişeye düştü ve onlardan dolayı göğsü daraldı; bunun üzerine(onlar) `Korkma ve üzülme! Doğrusu biz seni ve âileni kurtarıcı olanlarız; ancak karın hâriç; (o) geride kalacak olanlardandır` dediler.

34. `Şübhesiz biz, isyân etmekte olduklarından dolayı, bu şehir halkının üzerine gökten dehşetli bir azâb indirici kimseleriz.`

35. And olsun ki (biz), akıl erdirecek bir kavim için, oradan açık bir alâmet (harâbe hâlindeki evlerini) bırakmışızdır.

36. Medyen (halkın)a da kardeşleri Şuayb`ı (gönderdik). Böylece (onlara) `Ey kavmim! Allah`a kulluk edin; âhiret gününe ümid bağlayın ve yeryüzünde fesad çıkaran kimseler olarak bozgunculuk yapmayın!` dedi.

37. Fakat onu yalanladılar; derken kendilerini o sarsıntı yakaladı da bulundukları yurtta (dizleri üstüne) çöküp kalan kimseler oldular.

38. Âd ve Semûd`u da (helâk ettik); (onların başına ne geldiği, harâb olmuş)meskenlerinden size elbette belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi de onları yoldan çıkardı; hâlbuki (onlar, esâsen) bakıp görebilecek (akıl sâhibi) kimselerdi.

39. Karun`u, Fir`avun`u ve (vezîri) Hâmân`ı da (helâk ettik); and olsun ki, Mûsâ onlara (apaçık) deliller getirmişti de (onlar) yeryüzünde büyüklük taslamışlardı; hâlbuki(onlar, azâbımızın) önüne geçecek kimseler değillerdi.

40. Bunun üzerine (biz de) her birini günâhı sebebiyle yakaladık. Artık onlardan kiminin üzerine, (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik! İçlerinden kimini de o (korkunç) ses yakaladı! Onlardan bazısını ise yere batırdık! İçlerinden bazısını da suda boğduk! Hâlbuki Allah onlara zulmediyor değildi; fakat onlar (bu isyanlarıyla) kendilerine zulmediyorlardı.

41. Allah`dan başka dostlar edinenlerin misâli, (kendine) bir ev edinen ankebût`un(örümceğin) hâli gibidir. Hâlbuki şübhesiz evlerin en çürüğü, elbette örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!

42. Şübhesiz ki Allah, (onların) kendisinden başka nelere yalvarmakta olduklarını bilir. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

43. İşte bu misâlleri insanlar için getiriyoruz. Fakat, âlimlerden başkası onlara akıl erdiremez.

44. Allah, gökleri ve yeri hak ile (yerli yerinde) yarattı. Şübhesiz ki bunda, mü`minler için elbet bir delil vardır.

45. (Ey Resûlüm!) Kitab`dan sana vahyedileni oku ve namazı hakkıyla edâ et! Şübhe yok ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar. (Namaz kılarak) Allah`ı zikretmek ise, elbette (herşeyden) en büyük olandır. Ve Allah, ne yaparsanız bilir.

46. İçlerinden zulmedenler hâriç, ehl-i kitabla ancak o en güzel olan (sûret)le mücâdele edin ve deyin ki `(Biz,) bize indirilene de size indirilene de îmân ettik; bizim İlâhımız da sizin İlâhınız da birdir ve biz ancak O`na teslîm olanlarız.`

47. (Ey Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitabları tasdîk eden) bu Kitâb`ı indirdik. Onun için, kendilerine kitab verdiğimiz kimseler ona îmân ederler. Şunlardan (Arab`lardan)da ona îmân eden kimseler vardır. Ve kâfirlerden başkası, bizim âyetlerimizi bilerek inkâr etmez.

48. Hâlbuki (sen), bundan önce ne bir kitab okumuş, ne de sağ elinle onu yazmış değildin. Öyle olsaydı elbette bâtıla dalanlar şübheye düşerdi.

49. Hayır! O (Kur`ân), kendilerine ilim verilen kimselerin sînelerinde (bulunan) apaçık âyetlerdir. Zâlimlerden başkası, âyetlerimizi bilerek inkâr etmez.

50. Ve `Ona Rabbinden (bizim istediğimiz gibi) mu`cizeler indirilmeli değil miydi?` dediler. De ki `Mu`cizeler ancak Allah katındadır. Ben ise sâdece (O`nun azâbından haber veren) apaçık bir korkutucuyum.`

51. Şübhesiz bizim sana indirdiğimiz (ve) kendilerine okunup durmakta olan bu Kitab, onlara yetmedi mi? Şübhesiz bunda, îmân edecek bir kavim için, gerçekten bir rahmet ve bir nasîhat vardır.

52. De ki `Benimle sizin aranızda şâhid olarak, Allah yeter! (O,) göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah`ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrâna uğrayanların ta kendileridir!`

53. Bir de senden azâbı acele istiyorlar. Hâlbuki belirlenmiş bir müddet olmasaydı, o azab onlara mutlaka gelirdi. Ve şübhesiz ki (o istedikleri azab), kendilerine haberleri olmadan ansızın gelecektir.

54. Senden azâbı acele istiyorlar. Doğrusu Cehennem, kâfirleri gerçekten kuşatıcıdır.

55. O gün o azab onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından kaplayacak ve (Allah onlara) `Yapmakta olduğunuz şeyleri tadın!` diyecektir.

56. Ey îmân eden kullarım! Şübhesiz ki benim arzım geniştir; öyle ise ancak bana kulluk edin!

57. Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra ancak bize döndürüleceksiniz.

58. Îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, elbette onları altlarından ırmaklar akan Cennetteki yüksek makamlara yerleştireceğiz. Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (Böyle sâlih)amel işleyenlerin mükâfâtı, ne güzeldir!

59. Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

60. (Yeryüzünde) hareketli olan nice canlı da vardır ki rızkını taşıyamaz (kendi te`mîn edemez). Onlara da size de Allah rızık verir. Çünki O, Semî` (rızık isteyen her canlıyı işiten)dir, Alîm (herbirinin ihtiyâcını bilen)dir.

61. Celâlim hakkı için, eğer onlara (o müşriklere) `Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren kimdir?` diye sorsan, mutlaka `Allah!` derler. Öyle ise (haktan)nasıl çevriliyorlar?

62. Allah, kullarından dilediğine rızkı genişletir ve (kimi dilerse de) ona daraltır. Şübhe yok ki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.

63. And olsun ki onlara `Gökten bir su indirip, yeryüzünü ölümünden sonra onunla dirilten kimdir?` diye sorsan, mutlaka `Allah!` derler. De ki `Hamd, Allah`a mahsustur.` Fakat onların çoğu (buna) akıl erdirmezler.

64. Hâlbuki bu dünya hayâtı, bir eğlence ve bir oyundan başka bir şey değildir. Şübhesiz âhiret yurdu ise, elbette asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!

65. Bununla berâber, gemiye bindikleri zaman, dinde O`na (karşı) ihlaslı (samîmî)kimseler olarak Allah`a yalvarırlar. Fakat (Allah) onları karaya (çıkararak) kurtarınca, bir de bakarsın ki onlar (yine O`na) ortak koşuyorlar!

66. Tâ ki kendilerine verdiğimiz şeylere (ni`metlere) nankörlük etsinler ve zevkedalsınlar! Fakat (onlar yaptıklarının âkıbetini) ileride bilecekler!

67. Etraflarından insanlar kapılıp götürülürken (kimisi öldürülüp, kimisi esîr edilirken)şübhesiz bizim (Mekke`yi) emniyet içinde, dokunulmaz bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ bâtıla inanıp, Allah`ın ni`metini inkâr mı ediyorlar?

68. Hâlbuki Allah`a bir yalanı iftirâ edenden veya kendisine geldiğinde hakkıyalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde kâfirlere bir yer mi yok?

69. Bizim uğrumuzda cihâd edenlere gelince, onları mutlaka yollarımıza eriştireceğiz. Şübhesiz ki Allah, elbette iyilik edenlerle berâberdir.