ج ب ل kökü Kur'an'da 41 defa geçmektedir.

AYETLER

MÜZZEMMIL
73:14

وَالْجِبَالُ

velcibālu

ve dağlar

(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur.

MÜZZEMMIL
73:14

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur.

TEKVIR
81:3

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Dağlar, yürütüldüğü zaman,

KARI'A
101:5

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Ve dağların ’etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün),

MÜRSELAT
77:10

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,

SAD
38:18

الْجِبَالَ

l-cibāle

dağları

Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah’ı) tesbih ederlerdi.

A'RAF
7:74

الْجِبَالَ

l-cibāle

dağlarını

"(Allah’ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

A'RAF
7:143

الْجَبَلِ

l-cebeli

dağa

Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

A'RAF
7:143

لِلْجَبَلِ

lilcebeli

dağa

Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

A'RAF
7:171

الْجَبَلَ

l-cebele

dağı

Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün, ki sakınasınız."

YASIN
36:62

جِبِلًّا

cibillen

kuşağı

Andolsun o, sizden birçok insan-neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?

FATIR
35:27

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlardan

Allah’ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık).

MERYEM
19:90

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.

TA-HA
20:105

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlar-

Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak"

VAKI'A
56:5

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,

ŞU'ARA
26:149

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlar-

"Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."

ŞU'ARA
26:184

وَالْجِبِلَّةَ

velcibillete

ve nesilleri

"Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının".

NEML
27:88

الْجِبَالَ

l-cibāle

dağları

Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi ’sapasağlam ve yerli yerinde yapan’ Allah’ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır.

İSRA
17:37

الْجِبَالَ

l-cibāle

dağlara

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin.

HUD
11:42

كَالْجِبَالِ

kālcibāli

dağlar gibi

(Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi "Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kafirlerle birlikte olma."

HUD
11:43

جَبَلٍ

cebelin

bir dağa

(Oğlu) Dedi ki "Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur." Dedi ki "Bugün Allah’ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur." Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.

HICR
15:82

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlardan

Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

SEBE
34:10

يَا جِبَالُ

yā cibālu

dağlar

Andolsun, Biz Davud’a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.

GAŞIYE
88:19

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlara

Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu?

KEHF
18:47

الْجِبَالَ

l-cibāle

dağları

Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır.

NAHL
16:68

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlardan

Rabbin bal arısına vahyetti Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.

NAHL
16:81

الْجِبَالِ

l-cibāli

dağlarda

Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.

İBRAHIM
14:46

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağları

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.

ENBIYA
21:79

الْجِبَالَ

l-cibāle

dağları

Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.

TUR
52:10

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.

HAKKA
69:14

وَالْجِبَالُ

velcibālu

ve dağlar

Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.

ME'ARIC
70:9

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak.

NEBE
78:7

وَالْجِبَالَ

velcibāle

ve dağları

Dağları da birer kazık?

NEBE
78:20

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağlar

Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.

NAZI'AT
79:32

وَالْجِبَالَ

velcibāle

ve dağları

Dağlarını dikip-oturttu;

RA'D
13:31

الْجِبَالُ

l-cibālu

dağların

Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine bu Kur’an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah’ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar edenler, Allah’ın va’di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)

HAC
22:18

وَالْجِبَالُ

velcibālu

ve dağlar

Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.

BAKARA
2:260

جَبَلٍ

cebelin

dağın

Hani İbrahim "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."

HAŞR
59:21

جَبَلٍ

cebelin

bir dağa

Şayet Biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.

AHZAB
33:72

وَالْجِبَالِ

velcibāli

ve dağlara

Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

NUR
24:43

جِبَالٍ

cibālin

dağlar-

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.