Bayraktar Bayraklı | |
---|---|
1. (1-3) Burçlar sahibi göğe; vaad edilen o güne; tanık olan ve tanık olunana yemin olsun ki, |
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ Vessemai zatilbüruci. |
2. (1-3) Burçlar sahibi göğe; vaad edilen o güne; tanık olan ve tanık olunana yemin olsun ki, |
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ Velyevmilmev’udi. |
3. (1-3) Burçlar sahibi göğe; vaad edilen o güne; tanık olan ve tanık olunana yemin olsun ki, |
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ Ve şahidin ve meşhudin. |
قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ Kutile ashabül’uhdudi. |
|
النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ En nari zatelvekudi. |
|
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ İz hüm ’aleyha ku’udün. |
|
وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ Ve hüm ’ala ma yef’alune bilmü’miniyne şühudün. |
|
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ Ve ma nekamu minhüm illa en yü’minu billahil’aziyzilhamiydi. |
|
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ Elleziy lehu mülküssemavati vel’ardı vallahü ’ala külli şey’in şehiydün. |
|
إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ İnnelleziyne fetenülmü’miniyne velmü’minati sümme lem yetubu felehüm ’azabü cehenneme ve lehüm ’azabülhariykı. |
|
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ İnnelleziyne amenu ve ’amilussalihati lehüm cennatün tecriy min tahtihel’enharü zalikelfevzülkebiyrü. |
|
إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ İnne batşe rabbike leşediydün. |
|
إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ İnnehu hüve yübdiü ve yü’ıydü. |
|
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ Ve hüvelğafurülvedudü. |
|
ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ Zül’arşilmeciydü. |
|
فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ Fa’’alün lima yüriydü. |
|
17. (17-18) Orduların, Firavun ve Semûd`un uğradıkları helâkın haberi sana geldi mi? |
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ Hel etake hadiysülcünudi. |
18. (17-18) Orduların, Firavun ve Semûd`un uğradıkları helâkın haberi sana geldi mi? |
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ Fir’avne ve semude. |
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ Belilleziyne keferu fiy tekziybin. |
|
وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ Vallahü min veraihim muhıytun. |
|
21. (21-22) Hakikatte o, korunmuş levhada/Levh-ı Mahfûz`da bulunan şerefli Kur`ân`dır. |
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ Bel hüve kur’anün meciydün. |
22. (21-22) Hakikatte o, korunmuş levhada/Levh-ı Mahfûz`da bulunan şerefli Kur`ân`dır. |
فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ Fiy levhın mahfuzın. |