Hasan Basri Çantay | |
---|---|
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ Vessemai zatilbüruci. |
|
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ Velyevmilmev’udi. |
|
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ Ve şahidin ve meşhudin. |
|
4. (4-5) tutuşdurucu (malzeme ile hazırladıkları) o ateş hendeklerin saahibleri gebertilmişdir. |
قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ Kutile ashabül’uhdudi. |
5. (4-5) tutuşdurucu (malzeme ile hazırladıkları) o ateş hendeklerin saahibleri gebertilmişdir. |
النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ En nari zatelvekudi. |
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ İz hüm ’aleyha ku’udün. |
|
وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ Ve hüm ’ala ma yef’alune bilmü’miniyne şühudün. |
|
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ Ve ma nekamu minhüm illa en yü’minu billahil’aziyzilhamiydi. |
|
9. (O Allah ki) göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. Allah herşey’e hakkıyle şâhiddir. |
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ Elleziy lehu mülküssemavati vel’ardı vallahü ’ala külli şey’in şehiydün. |
إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ İnnelleziyne fetenülmü’miniyne velmü’minati sümme lem yetubu felehüm ’azabü cehenneme ve lehüm ’azabülhariykı. |
|
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ İnnelleziyne amenu ve ’amilussalihati lehüm cennatün tecriy min tahtihel’enharü zalikelfevzülkebiyrü. |
|
12. Hakıykat, Rabbinin kıskıvrak tutub yakalayışı pek çetindir. |
إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ İnne batşe rabbike leşediydün. |
إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ İnnehu hüve yübdiü ve yü’ıydü. |
|
14. O, (tevbe’ eden mü’minleri) çok yarlığayan, (dostlarını) çok sevendir. |
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ Ve hüvelğafurülvedudü. |
15. Arşın saahibidir. (Zâtinde de, sıfatlarında da) pek yücedir (büyükdür). |
ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ Zül’arşilmeciydü. |
فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ Fa’’alün lima yüriydü. |
|
17. (17-18) Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya. |
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ Hel etake hadiysülcünudi. |
18. (17-18) Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya. |
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ Fir’avne ve semude. |
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ Belilleziyne keferu fiy tekziybin. |
|
وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ Vallahü min veraihim muhıytun. |
|
21. Daha doğrusu (kâfirlerin tekzîb etdikleri) o (kitâb) çok şerefli bir Kur’andır, |
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ Bel hüve kur’anün meciydün. |
فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ Fiy levhın mahfuzın. |