Muhammed Esed 

1. Elif-Lam-Mim.

2. Bizanslılar yenilgiye uğradı,

3. yakın bir yerde; ama bu yenilgiye rağmen (yeniden) üstünlük sağlayacaklar

4. birkaç yıl içinde (çünkü) karar yetkisi, eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün inananlar sevineceklerdir

5. Allah’ın yardımına (çünkü) O, dilediğine yardım eder. O kudret ve merhamet Sahibidir.

6. Allah’ın vaadi(dir bu). Allah vaadinden asla dönmez. Ama insanların çoğu (bunu) bilmezler

7. Onlar bu dünya hayatının yalnız görünen yüzünü tanırlar, ebedi ve nihai olandan ise tamamen habersizdirler.

8. Onlar kendi içlerinde bir muhasebe yapmayı hiç bilmezler mi? Allah, gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi (deruni) bir anlamdan ve (kendi belirlediği) bir zaman sınırından yoksun yaratmış olamaz fakat, çoğu kimse, sonunda Rablerine kavuşacaklarını hala inatla reddeder!

9. Onlar, hiç yeryüzünü dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (hakikati inkar edenler)in sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Onlar ki daha kudretliydiler, yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı ve dünyayı daha iyi imar etmişlerdi; onlara (da) peygamberleri hakikatin bütün kanıtlarıyla gelmişti; ama (hakikati reddettikleri ve sonuçta yok olup gittiklerinde) Allah onlara haksızlık yapmış değildi, ama onlar kendi kendilerine haksızlık yapmışlardı.

10. Ve bir kez daha (söyleyelim) Allah’ın mesajlarını yalanlayarak ve onları alaya alıp eğlenerek kötülük işleyenlerin sonu hüsran olacaktır.

11. (İnsanı) yoktan var eden Allah sonra ona yeniden can verecektir ve sonunda hepiniz yine O’na döndürüleceksiniz.

12. Ve Son Saat gelip çattığında günaha saplanmış olanlar hayal kırıklığına uğrayacaklardır

13. çünkü Allah’a ortak koştukları varlıkların hiç birinden bir şefaat göremeyecekler, çünkü (o zaman) bizzat kendileri eski müşrikçe kuruntularını terk edeceklerdir.

14. Ve Son Saat gelip çattığında o Gün (herkesin) ne olduğu ortaya çıkacaktır

15. iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar bir mutluluk, esenlik bahçesinde ağırlanacaklardır;

16. Hakikati reddedip mesajlarımızı inkar edenlere -ve (böylece) öteki dünyanın varlığını yalanlayanlara- gelince, onlar azabın içine atılıvereceklerdir.

17. Öyleyse akşam vaktine girdiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah’ın sınırsız şanını yüceltin;

18. Göklerde ve yerde her türlü övgünün O’na mahsus olduğunu (görerek) öğle vaktinde de sonrasında da (O’nu yüceltin).

19. O, ölüden diriyi meydana getiren(dir), diriden de ölüyü; ve toprağı öldükten sonra yeniden canlandıran O’dur, işte siz de (ölümden hayata) böylece döndürüleceksiniz.

20. Sizi balçıktan yaratması, O’nun mucizevi işaretlerinden biridir ve (yaratıldıktan) sonra, baktınız ki, birbirinizden farklı insanlar olup çıkmışsınız!

21. O’nun işaretlerinden biri de, sizi cezbeden kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgiyi ve şefkati yerleştirmesidir bunda, kuşkusuz, düşünen insanlar için dersler vardır!

22. Göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin farklılaştırılması (da) O’nun alametlerindendir bunda, kuşkusuz, (fıtri) bilgiye (anlama ve kavrama yeteneğine) sahip insanlar için dersler vardır!

23. Hem gece hem de gündüz uyuyabilmeniz ve O’nun nimetlerinin ardından koşma (arzu ve yeteneğine sahip olma)nız da O’nun işaretlerinden biridir, bunda, kuşkusuz, dinley(ip anlamak istey)en kimseler için mesajlar vardır!

24. Gözünüzün önünde size korku ve ümit veren şimşekler çaktırması ve gökten yağmur yağdırıp bununla ölü toprağa can vermesi (de) O’nun mucizevi işaretlerinden biridir; akıllarını kullananlar için bundan alınacak dersler vardır!

25. Göklerin ve yerin Allah’ın buyruğu altında sapasağlam durmaları da O’nun mucizevi işaretlerindendir. (Bunları hatırlayıp düşünün; çünkü) sonunda O sizi bir tek seslenişle yerden kalkmaya çağırdığında, hepiniz (yargılanmak üzere) ortaya çıkacaksınız.

26. Göklerde ve yerde olan her şey O’na aittir; hepsi O’nun iradesine tabidir.

27. (Bütün hayatı) yoktan var eden, sonra onu yeniden vücuda getiren O’dur Bu O’nun için pek kolaydır; çünkü O, göklerde ve yerde mevcut olan bütün yüceliklerin özü ve esasıdır ve yalnız O kudret ve hikmet sahibidir.

28. O size kendi hayatınızdan örnek getirir Sağ elinizin sahip olduğu kimseleri size verdiğimiz rızık üzerinde (tam yetki sahibi) ortaklarınız olarak görmeye ve böylece (onlarla) bu hakkı eşit olarak paylaşmaya razı olur musunuz? Ve (daha güçlü olan) emsallerinizden korktuğunuz gibi onlar(a danışmadan o hakkı kullanmak)tan korkar mısınız? İşte akıllarını kullanan insanlara mesajlarımızı böylece açıklarız.

29. Ne var ki, zulüm işlemeye şartlanmış olanlar bir (hakikat) bilgisine dayanmadan kendi arzu ve heveslerinin peşinde giderler. Allah’ın (bu şekilde) saptırdıklarını kim doğru yola sevk edebilir ve (bu işde) kim onlara yardım edebilir?

30. Böylece sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde (hak olan) dine çevir ve Allah’ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran (ki,) Allah’ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin bu, sahih (bir) din(in gayesi)dir; ama çoğu insanlar onu bilmezler.

31. (O halde batıl olan her şeyden yüz çevirerek yalnızca) O’na yönel; ve O’na karşı sorumluluğunun bilincinde ol; namazını devamlı ve dikkatli şekilde ifa et ve O’ndan başkasına ilahlık yakıştıranlar arasına girme;

32. (yahut) inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma!

33. Şimdi (vaki olduğu üzere) insanlar sıkıntıya uğradıklarında Rablerine dönerek (yardım için) O’na yalvarıp yakarırlar; fakat rahmetine nail olunca da bir kısmı, başka güçleri Rablerinin ilahlığına ortak koş(maya başl)arlar,

34. (sanki) kendilerine bahşettiğimiz (nimetler)e karşı nankörlüklerini göstermek istiyorlar. Madem böyle (düşünüyorsunuz,) bu (kısa) ömrünüzün tadını çıkarın ama zamanı geldiğinde (gerçeği) göreceksiniz!

35. Biz onlara, Bizden başkasına kulluk yapmalarını söyleyen bir ilahi vahiy mi gönderdik?

36. (Her zaman olduğu gibi,) insanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler; fakat kendi yapıp ettikleri sonucunda başlarına bir bela gelince de bütün ümitlerini yitirirler!

37. Onlar, Allah’ın rızkı dilediğine bol ihsan ettiğini, dilediğine ölçülü ve idareli verdiğini görmezler mi? Bunda, kuşkusuz inanan insanlar için dersler vardır!

38. Öyleyse yakınlarınıza, muhtaçlara ve yolculara haklarını verin; bu, Allah’ın rızasını kazanmak isteyenler için en doğrusudur çünkü, mutluluğa erecekler onlardır!

39. Ve (unutmayın! Başka) insanların malvarlığı sayesinde, artsın diye faizle verdikleriniz (size) Allah katında bir artış sağlamaz. Oysa, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için karşılıksız verdikleriniz (O’nun tarafından bereketlendirilir,) işte onlar, (bu şekilde Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler,) ödüllerini kat kat artıranlardır!

40. Sizi yaratan, sonra geçinmeniz için gerekli vasıtaları sağlayan, ardından sizi ölüme götüren ve en sonunda tekrar hayata döndürecek olan, Allah’tır. O’nun ilahlığına ortak koştuğunuz güçler veya varlıklar bu işlerden birini yapabilirler mi? (Hayır!) O, ihtişamında sınırsızdır ve insanların kendisine eş koştuklarından çok yücedir!

41. (Allah’ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu) insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı Bu şekilde (Allah), belki (doğru yola) geri dönerler diye yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını onlara tattıracaktır.

42. De ki "Yeryüzünü dolaşın ve (sizden) önce yaşamış olan (günahkar)ların sonlarının ne olduğunu görün onların çoğu Allah’tan başka varlıklara veya güçlere ilahi sıfatlar yakıştırmışlardı."

43. Öyleyse, Allah katından, önüne geçilemez bir Gün, (bir Hesap Günü) gelmeden yüzünü kararlı bir şekilde bu sahih dine çevir. O gün herkesin yeri belli olacak.

44. hakikati inkar eden, inkarı(nın sorumluluğu)na katlanacak, doğru ve adil işler yapanlar ise kendileri için iyi bir hazırlık yapmış olacaklar,

45. O, inanıp doğru işler yapanları kendi lütfuyla ödüllendirecektir. Şüphesiz Allah, hakikati kabule yanaşmayanları sevmez.

46. Çünkü O, mucizevi işaretlerden biri olarak güzel haberler yüklü rüzgarlar (gönderir gibi mesajlarını) göndermektedir ki (hayat veren yağmurlar yoluyla) rahmetini üzerinize yağdırsın, gemiler kendi buyrukları doğrultusunda hareket edebilsin ve böylece O’nun nimetlerinden pay almak için çaba gösterenlerden ve şükredenlerden olasınız.

47. (Ey Muhammed,) senden önceki toplumlara da kendi içlerinden peygamberler göndermiştik ve onlar hakikatin her türlü kanıtını getirmişlerdi ve sonra (müminleri zafere ulaştırmak suretiyle,) (kasden) kötülük işleyenlerden öcümüzü almıştık, zaten inananlara yardım etmeyi üstümüzde bir sorumluluk olarak görmüştük.

48. Bulutları yükseğe kaldırsın diye (umut) rüzgarlarını estiren O’dur! O, bulutları göklerin üzerine dilediği gibi yayar ve onları yarıp parçalar, böylece bulutların içinden yağmurların boşaldığını görürsün ve kullarından dilediğinin üzerine yağdırıp onları sevince boğar,

49. oysa (tam da) yağmurun yağdırılmasından kısa bir süre önce, (neredeyse) bütün umutlarını yitirmişlerdi!

50. İşte (ey insanoğlu,) bunlar Allah’ın rahmetinin işaretleridir; (bak,) ölü toprağa nasıl can veriyor! İşte ölüye tekrar can veren de (Allah)tır; zaten O, her şeyi yapmaya kadirdir!

51. İşte böyle şayet (topraklarını kavuran) bir rüzgar göndersek ve ekinlerinin sararmaya başladığını görseler, (kısa süre önceki sevinçlerinden) vazgeçip (kudretimizi ve rahmetimizi) inkar etmeye kalkışırlar!

52. Elbette sen ölülere asla duyuramazsın ve sırtlarını (sana) dönüp uzaklaşan (kalbi) sağırlara (da)!

53. Ve yine, (kalpleri) kör olanları sapıklıklarından döndürüp doğru yola iletemezsin. Sen (davetini) ancak mesajlarımıza inan(mak istey)enlere ve böylece kendilerini Bize teslim edenlere duyurabilirsin.

54. Sizi zayıf (bir halde) yaratan, zayıflığınızdan sonra (size) güç veren ve güc(ünüzü gösterdiğiniz bir dönem)den sonra (yaşlılığın getirdiği) zayıflığa sizi duçar eden ve saçlarınıza aklar düşüren O’dur! O, dilediğini var eder; O her şeyi bilendir ve sınırsız güç Sahibidir!

55. (Size ölümü veren ve zamanı geldiğinde yeniden diriltecek olan O’dur!) Ve Son Saat gelip çattığında, günaha saplanmış olanlar, (yeryüzünde) bir saatten fazla kalmadıklarına yemin edeceklerdir, onlar kendilerini böylece (hayat boyu) kandırırlar!

56. Fakat (hayattayken) kendilerini bilgi ve inanç ile donattıklarımız "Siz, gerçekte, Allah’ın vahyettiğin(i doğru kabul etme)de geciktiniz (ve) Kıyamet Günü’ne kadar (beklediniz) işte bugün Kıyamet Günü’dür ama siz bunu anlamamakta direndiniz!" diyeceklerdir.

57. Fakat o Gün, zulme şartlanmış olanların ne mazeretlerinin bir faydası olacak, ne de kendilerini düzeltmelerine izin verilecektir.

58. Biz bu Kuran’da insanların önüne her türlü örnek olayı koyduk. Ama onlara (böyle) bir mesajla yaklaşırsan, hakikati inkara şartlanmış olanlar, mutlaka, "Siz düzmece iddialarda bulunmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz!" derler.

59. Allah bu şekilde, (hakikati) kabul etme(k isteme)yenlerin kalplerini mühürler.

60. O halde sıkıntılara göğüs ger Allah’ın (Kıyamet Günü ile ilgili) vaadi kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!