İlyas Yorulmaz 

1. HaMim.

2. AynSinKaf.

3. Böylece sana ve senden öncekilere, güçlü ve her şeyin hükmünü veren Allah vahiy ediyor.

4. Göklerde ve yerde olanlar O’na aittir ve O çok yüce ve çok büyüktür.

5. Allah’ın yüceliği ve ululuğu karşısında gökler neredeyse param parça olacaktı. Melekler de Rablerini övüp, bütün noksan sıfatlardan arındırarak yüceltiyorlar ve yeryüzünde yaşayanlar içinde bağışlanma diliyorlar. Şüphesi ki Allah bağışlayan ve merhamet eden değil midir?

6. Allah, kendinden başkasına sığınanları gözetlemektedir ve sende onların üzerine vekil değilsin.

7. Böylece sana, Mekke halkını ve Mekke civarında yaşayanları, geleceğinde hiçbir şüphenin olmadığı toplanma (hesap) günü ile uyarman için, Arapça bir Kur’an olarak vahyettik. Onlardan bir gurup cennete girecekler ve yine onlardan bir gurupta, yakıcı ateşin içine girecek.

8. Allah dileseydi onların hepsini tek bir inanç üzerinde bir araya getirirdi. Ancak Allah, rahmetine girmek isteyeni rahmetinin içine alır. Zalimlere gelince, onlar için, ne bir koruyucu nede bir yardımcı vardır.

9. Yoksa onlar Allah dan başkasını mı korunmacı edindiler? Hâlbuki yalnızca koruyucu (veli) olan ve ölüyü dirilten O dur ve O, her şeye gücü yetendir.

10. Aranızda ihtilaf ettiğiniz her şeyde, onun hükmünü vermek Allah’a aittir. İşte benim Rabbim budur, ben ona güvenip dayandım ve benim dönüşüm de O na dır.

11. Göklerin ve yerin yaratıcısı, sizin kendi cinsinizden ve hayvanlarınızdan eşler var etmiş ve sizi o eşlerden çoğaltıyor. O (Allah’ın) benzeri hiçbir şey yoktur. O işiten ve her şeyi görendir.

12. Göklerin ve yerin kontrolü (anahtarları) O’na aittir. Rızkı dilediğine bolca verip yayar, dilediğine de az verip kısar. O her şeyi en iyi bilendir.

13. Allah, Nuh’a vahiyle tavsiye ettiklerini, sizin takip edeceğiniz kurallar yapmıştır. Sana vahy ettiklerimizi İbrahim’e, Musa’ya, İsa’ya "Yaşanacak bir din edinin ve bu dinde asla ayrılıklara düşmeyin" diye tavsiye ettik. Allah’a çağırdığın bu tavsiyeler, müşriklere zor geldi. Allah dileyen kimseyi dinine seçer ve gönülden yöneleni de doğru yola iletir.

14. Aralarındaki çekememezlikten dolayı, onlara gelen ilimden sonra ayrılıklara düştüler. Allah’ın belirlemiş olduğu bir zamana kadar, vermiş olduğu sözü olmasaydı, aralarında hüküm çoktan verilmiş olurdu. Onlardan sonra kitaba mirasçı olanlarda, kitap hakkında şüphe ve tereddüt içine düştüler.

15. Sen yalnızca onları, emr olunduğun gibi dosdoğru olarak (Allah’ın dinine) davet et. Onların arzularına uyma ve onlara deki "Ben yalnızca Allah’ın kitaptan indirdiklerine iman ettim ve aranızda adaleti sağlamakla emr olundum. Allah bizimde Rabbimiz, sizinde Rabbinizdir. Bizimle sizin aramızda bundan (Kur’an’dan) başka bir delil yoktur. Bizim yaptıklarımızın sorumluluğu bize ait, sizin yaptıklarınızın sorumluluğu da size aittir. Allah aramızdaki yapılanları (kıyamet gününde) bir araya getirip hükmünü verecektir ve kesinlikle dönüş O’nadır.

16. Onlara verilen kesin cevaptan sonra, hala Allah hakkında çekişenler var ya, onlar Allah hakkında getirdikleri delillerin Rablerinin yanında hiçbir değeri olmadığı gibi, bunların üzerlerine bir öfke ve ayrıca onlar için çok şiddetli bir azap var.

17. Allah hak ile kitabı ve ölçüyü (teraziyi) indirendir. Sen nereden bileceksin, belki kıyamet saati yakındır.

18. Kıyamet saatinin geleceğine inanmayanlar, o kıyamet saatinin acilen başlarına gelmesini istiyorlar. İman edenler ise ondan korkuyorlar ve onun mutlaka geleceğinin hak olduğunu biliyorlar. Kıyamet saati hakkında tartışanlar, çok uzak bir sapıklık içerisinde değiller mi?

19. Allah kullarına karşı çok şefkatlidir, dilediğini rızıklandırır. O çok kuvvetli, çok yüce ve çok güçlü olandır.

20. Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun ahiret kazancını artırırız. Kimde dünya kazancını istiyorsa, ona da dünya kazancını veririz. Ama onun ahirette hiçbir alacağı kalmaz.

21. Yoksa onların ortakları varda Allah, dininde hiçbir kimseye izin vermediği halde, o ortaklar dinde, onların uymaları gerekli hükümler ve kurallar (şeriat) mı belirlediler? Allah’ın doğru ile yanlışı ayırma sözü olmasaydı, onların arasında hüküm verilirdi. Hiç şüphe yok ki, zalimler için çok acıklı bir azap vardır.

22. Zulmedenleri kazandıklarından dolayı bir korku içerisinde görürsün. Ancak o korktukları başlarına gelecektir. İman edip, salih ameller işleyenler cennet havuzlarının içinde olacaklar ve Rablerinin yanında canlarının istediği her şeyi bulacaklar. İşte en büyük üstünlük o dur.

23. Allah’ın, iman edip, doğru ve yararlı işler yapan kullarına verdiği müjdeler böyledir. Onlara deki "Bu size verdiğim öğütlerden dolayı sizden bir ücret istemiyorum, ancak yakın akrabayı sevmenizi istiyorum. " Kim güzel bir şey yapıp kazanırsa bizde onun yeryüzünde iyiliğini artırırız. Allah bağışlayan ve şükrün karşılığını verendir.

24. Yoksa onlar elçi için "Allah adına yalan uyduruyor" mu dediler. Eğer Allah dilerse senin kalbini kapatır ve batılı yok eder, onun yerine bir sözüyle (emri ile) hakkı yerleştirir. Elbette ki O kalplerde olanı en iyi bilendir.

25. O, kullarından tövbe edenlerin tövbelerini kabul eden ve onların yaptıkları kötülükleri affedendir. Allah yaptığınız şeyleri bilendir.

26. Allah iman edip, doğru davranışlarda bulunanların çağrılarına icabet eder ve onların gayretlerini artırır. Doğruları inkâr edenler için çok şiddetli bir azap vardır.

27. Allah kulları için yeryüzünde rızkı bolca yaysaydı, insanlar yeryüzünü bozguna (fesadı yayarlardı) uğratırlardı. Ancak, Allah bir ölçüye göre dilediği kadar rızık indiriyor. Allah kullarından haberdar olan ve onları görendir.

28. O, yağmuru kullarının ümitlerini kesmesinden sonra indirir ve rahmetini yeryüzüne yayar. Kullarını koruyan, sahip çıkan ve övülmesi gerekli olan yalnızca O dur.

29. Gökleri ve yeri yaratması ve ikisinde canlıları yayıp çoğaltması O’nun işaretlerindendir. Dilediğinde onların hepsini bir arada toplamaya onun her zaman gücü yeter.

30. Size bir kötülük isabet ettiğinde, bu kendi elinizle kazandığınızın karşılığıdır. Yaptığınız kötülüklerin pek çoğunu da affetmiştir.

31. Siz, yeryüzünde hiçbir şekilde Allah’ın yapacaklarına engel olamazsınız. Aynı zamanda sizin için Allah dan başka ne bir koruyan, nede bir yardım eden bulunur.

32. Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de Allah’ın işaretlerindendir.

33. Eğer dilerse rüzgârı sakinleştirip dindirir. Sonra denizin ortasında hareketsiz kalıverirler. Bunda tüm sabredip şükredenler için alınacak ibretler var.

34. Yahut, yaptıklarının karşılığında onları yok eder veya onların çoğunu da affeder.

35. Ayetlerimiz hakkında mücadele edenleri Allah biliyor. Onların kaçacak hiçbir yerleri yok.

36. Şu anda size ne verilmişse o, dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanındakiler ise, iman edip Rablerine güvenip dayananlar için daha hayırlı ve kalıcıdır.

37. Büyük günahlardan ve çirkin davranışlardan kaçanlar, öfkelendikleri şeyleri hemen (yutarlar) bağışlarlar.

38. Rablerinin çağrısına uyanların ve namazlarını kılanların işleri, aralarında danışma iledir. Onlara verdiğimiz rızıklardan da ihtiyaç sahiplerine dağıtırlar.

39. Onlardan birine bir zorbalık isabet ederse, onlar kendi aralarında yardımlaşırlar.

40. Bir kötülüğün cezası, yapılan kötülüğün misli ile karşılık verilir. Bundan sonra kim kendisine yapılan o kötülüğü affederse ve doğru işler yaparsa, onun karşılığını vermek Allah’a aittir. Şüphesiz ki Allah haksızlık yapanları sevmez.

41. Zulme uğradıktan sonra kendini savunanlar için, onlar üzerine ceza vermek için bir yol yoktur.

42. Ceza yolu ancak, insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere isyan edenlere vardır. Onlar için acıklı bir azap vardır.

43. Elbetteki haksızlığa uğradığında sabreden ve bağışlayanın yaptığı, büyük işlerden birisidir.

44. Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa, ondan sonra onun koruyucusu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin hallerini bir görsen "Tekrar geri dönüş için bir yol yok mu?" derler.

45. Onlar cehennem ateşine götürüldüklerinde, eziklikten korku dolu bakışlarla gizli gizli çevrelerine baktıklarını görürsün. İman edenler onlara "Kıyamet gününde kaybedenler, kendi nefislerine ve kendi taraftarlarına (ehline) yazık edenlerdir. Gerçekten zalimler, sürekli, kalıcı bir azabı hak etmediler mi?" derler.

46. Artık onların, Allah dan başka hiçbir koruyucuları yok ki, onlara yardım etsinler. Zira Allah kimi sapıklık içerisinde bırakırsa, artık onun için hiçbir kurtuluş yolu yoktur.

47. Allah dan başka hiçbir kimsenin geriye çeviremeyeceği gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına icabet edin. O kıyamet gününde sizin sığınıp kurtulacağınız hiçbir yer yok. Ve artık o günü inkâr edecek durumda da değilsiniz.

48. Eğer insanlar senin bu davetinden yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine muhafız göndermedik. Sana düşen yalnızca açıkça onlara bildirmendir. İnsana kendimizden bir rahmet verdiğimizde ona sevinir. Elleriyle yaptığı bir yanlış yüzünden, ona bir kötülük dokunduğunda, hemen inkârcı kesilir.

49. Göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. Allah mülkünde dilediğini yaratır. Dilediği kimselere kız çocuğu verir, dilediği kimseye oğlan çocuğu verir.

50. Dilediği kimseye de hem kız çocuğu, hem de oğlan çocukları verir. Dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz ki O, her şeyi bilen ve ona göre planlayandır.

51. Allah bir insanla ancak, vahy ederek veya perde arkasından veya elçi (melek) göndererek konuşur ki, o elçi melek, Allah’ın dilediği şeyleri, O’nun izni ile vahyeder. Allah çok yüce ve her şeyin hükmünü verendir.

52. Böylece biz sana kendi emrimizle bir kitap (ruh) vahyettik. Sen bundan önce ne bir kitap bilirdin nede iman bilirdin. Böylece sana indirdiğimiz kitabı yol gösterici bir ışık yaptık. Biz o kitapla kullarımızdan dileyenleri doğru yola iletiriz. Sende insanlara o dosdoğru yolu gösterirsin.

53. Göklerde ve yerde olan her şeyin sahibi Allah’ın yoluna iletirsin. Bütün işlerin dönüşü Allah’a değil midir?