Şaban Piriş 

1. Hâ mîm.

2. Ayın, Sin, Kaf.

3. İşte böyle vahyediyor sana ve senden öncekilere, Aziz ve hakim olan Allah!

4. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O, yücedir, büyüktür!

5. Gökler üzerlerindekiler az kalsın çatlayacaklar/paramparça olacaklar. Melekler, Rablerini hamd ederek tesbih ederler. Yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayıcı ve çok şefkatlidir.

6. Kendisinden başka veliler edinenleri, Allah gözetlemektedir onları. Onlara, sen vekil değilsin.

7. Mekke ve çevresindekileri uyarman için, hakkında hiçbir kuşkunun bulunmadığı toplanma günü ile uyarasın diye; işte sana, böyle Arapça bir Kur’an vahyettik. O gün insanların bir takımı cennettedir, bir takımı da çılgın alevler içinde.

8. Allah dileseydi onları tek bir ümmet yapardı. Fakat, dilediğini rahmetine katar. Ama zalimlerin ne bir velisi vardır ne de bir yardımcısı...

9. Yoksa onlar, O’ndan başka veliler mi edindiler? Oysa Allah, veli O’dur. Ölüleri dirilten O’dur. Her şeye gücü yeten O’dur!

10. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz konuda hüküm Allah’a aittir. İşte o Allah, benim Rabbimdir. O’na bağlandım ve O’na yöneldim.

11. Size kendi içinizden eşler var etti. Hayvanlardan da eşler yarattı. Sizi de bu şekilde üretmektedir. O’nun bir benzeri yoktur. İşiten O’dur, gören O.

12. Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. O, dilediğine rızkını bol bol verir ve dilediğine de bir ölçüyle. Çünkü O, her şeyi bilendir.

13. Dini ayakta tutun ve onda grup grup ayrılmayın, diye Allah’ın Nuh’a tavsiye ettiğini, sana da vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiklerini, size de dinin kuralları yapmıştır. Müşrikleri davet ettiğin şey, onlara ağır gelir. Allah, dilediğini kendine seçer ve kendine yönelen kimseye yol gösterir.

14. Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki "haksız tecavüz" sebebiyle gruplara ayrıldılar. Eğer Rabbin’den belirlenmiş bir süreye kadar bir söz olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilmiş olurdu. Onların ardından kitaba mirasçı olanlar da elbette ondan bir şüphe ve tereddüt içindedirler.

15. O halde, davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Onların isteklerine uyma! Ve şöyle söyle -Allah’ın indirdiği tüm kitaplara inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Bizimle sizin aranızda bir tartışma yoktur. Allah, aramızı birleştirecektir ve dönüş O’nadır.

16. O’na icabet ettikten sonra Allah hakkında tartışanların delilleri Rab’leri katında batıldır. Onlara gazap edilmiştir. Ve onlara şiddetli bir azap vardır.

17. Kitabı hak ve adalet ölçüsü olarak indiren Allah’tır. Ne bilirsin belki de kıyamet çok yakındır.

18. Ona inanmayanlar, onun çabucak gelmesini istiyorlar. İman edenler ise ondan çekinirler ve onun gerçek olduğunu bilirler. Bilin ki kıyamet hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

19. Allah, kullarına karşı çok lütufkardır. Dilediğini rızıklandırır. Güçlü ve galip olan O’dur.

20. Kim ahiret ekinini isterse, onun ekinini artırırız. Kim dünya ekinini isterse ona da ondan veririz. Onun ahirette bir nasibi yoktur.

21. Yoksa onların hakimiyette ortakları mı var ki, Allah’ın din hususunda izin vermediği şeyleri kendileri için kanun yapıyorlar? Eğer "aralama" sözü olmasaydı hemen aralarında iş bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.

22. O başlarına geldiği zaman, kazandıkları yüzünden zalimlerin tir tir titrediklerini görürsün. İman edip, doğruları yapanlar ise cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rab’leri katında ne isterlerse vardır. İşte büyük ikram budur.

23. Allah’ın, iman eden ve doğruları yapan kullarına müjdelediği işte budur. De ki -Buna karşılık sizden, yakınlık arzu etmekten başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik kazanırsa, ona iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışı bol ve şükredenlere karşılığını verendir.

24. Yoksa onlar "Allah hakkında yalan uyduruyor." mu diyorlar? Eğer Allah dilerse, kalbini mühürler ve Allah, batılı imha edip, sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Çünkü O, kalplerin özünü bilendir.

25. Kullarından tevbeyi kabul eden, günahları bağışlayan ve yaptıklarınızı bilen O’dur.

26. İman eden ve doğruları yapanlara icabet eder ve onlara lütfunu artırır. Kafirlere gelince, onlara şiddetli bir azap vardır.

27. Şayet Allah, kullarına rızkı yaymış olsaydı, elbette yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O, dilediği miktarda indirir. Çünkü O kullarından haberdar ve (onları) görendir.

28. (Kulları) umutlarını kestikten sonra yağmur indirip, rahmetini yayan O’dur. Koruyup gözeten O’dur. Hamd’e layık olan da O’dur.

29. Göklerin ve yerin yaratılması ve oralarda canlıların yayılması da O’nun belgelerindendir. Dilediği zaman onları toplamaya kadir olan da O’dur.

30. Başınıza gelen her musibet, ellerinizle yaptıklarınız sebebiyledir. Çoğunu da affeder.

31. Yoksa siz, yeryüzünde bir yere kaçıp kurtulamazsınız. Sizin Allah’tan başka bir sahibiniz de yardımcınız da yoktur.

32. Denizde dağlar gibi gemilerin akıp gitmesi onun ayetlerindendir.

33. Dilerse rüzgarı durdurur da su üstünde kalakalırlar. İşte bunda da çok sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır.

34. Veya işledikleri sebebiyle onları helak eder, bir çoğunu da affeder.

35. Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki onların kaçıp kurtulacağı bir yer yoktur.

36. Size verilen şeyler dünya hayatının geçimliğidir. Allah katındaki şeyler ise, iman edenler ve Rab’lerine bağlananlar için daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

37. Günahın büyüğünden ve ahlaksızlıklardan kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlarlar.

38. Rab’lerinin çağrısına koşarlar, namazlarını kılarlar ve onların işleri aralarındaki şûrâ iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da infak ederler.

39. Haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyarlar.

40. Bir kötülüğün cezası, onun benzeri bir kötülüktür. Kim de affeder ve düzeltirse, onun mükafatı Allah’a aittir. Allah, zalimleri sevmez.

41. Zulme uğradıktan sonra öcünü alan kimse için, artık onların aleyhine bir yol yoktur.

42. Yol ancak, insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız olarak tecavüzde bulunanlaradır. İşte onlara acı bir azap vardır.

43. Kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu gerçekten işlerin en şereflisidir.

44. Allah kimi sapıklıkta bırakırsa, artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, zalimlerin şöyle dediğini göreceksin -Geri dönmeye bir yol var mı?

45. Onların ateşe sunulurken alçaltılmanın korkusu ile, gizlice göz ucuyla baktıklarını görürsün. İman edenler şöyle der -Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini hüsrana uğratmışlardır, Şunu iyi bilin ki zalimler kalıcı bir azap içindedirler.

46. Onların, Allah’tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir velileri yoktur. Allah’ın sapıklıkta bıraktığı kimse için bir yol yoktur.

47. -Allah tarafından geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce Rabbinize cevap verin. O gün sizin için ne sığınacak bir yer var ne de inkar...

48. Eğer sırt çevirirlerse, seni onlara bekçi olarak göndermedik. Sana düşen ancak tebliğ etmektir. Biz insana kendimizden bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer, kendi eliyle işledikleri sebebiyle bir kötülük dokunursa, insan hemen nankör kesilir.

49. Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’a aittir. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları bağışlar, dilediğine erkek çocukları

50. Veya erkekler ve kızlar olarak çift verir. Dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi bilen ve güç yetirendir.

51. Bir insanın, vahiy dışında veya perde arkasından ya da bir elçi gönderilmeksizin Allah ile konuşması mümkün değildir. İşte bu şekilde O, dilediğine kendi izni ile vahyeder. O, çok yüce ve hakimdir.

52. İşte bu şekilde sana da emrimizden bir ruhu/özü vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat, onu kullarımızdan dilediğimize onunla yol gösterelim diye bir nur/aydınlatıcı kıldık. Şüphesiz sen, dosdoğru bir yola yöneliyorsun

53. Göklerde ve yerde olan her şeyin sahibi olan Allah’ın yoluna... İyi bilin ki, Allah’a döner bütün işler!