Celal Yıldırım 

1. Mülk ü saltanatın tasarrufunu elinde tutan (Allah) çok yüce, çok mübarektir. O’nun kudreti her şeye yeter.

2. Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını deneyip ortaya çıkarmak için ölümü ve dirimi yaratan O’dur. O, çok üstündür, çok güçlüdür ve çok bağışlayandır.

3. O ki, yedi göğü tıpatıp uyum halinde yaratmıştır. Sen, Rahmân’ın yarattığında hiçbir düzensizlik, uygunsuzluk göremezsin ; gözünü bir çevir de bak, acaba bir çatlak, bir bozukluk görebilir misin ?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak, gözün yorgun-bitkin halde alçalmış olarak sana döner.

5. And olsun ki biz, Dünya semâsını (veya en yakın semâyı) kandillerle süsedik; onları şeytanlara atılacak şeyler yaptık ve onlara alev alev köpüren Cehennem azabını hazırladık.

6. Rabblarını inkâr edenler için de Cehennem azabı vardır. Orası ne kötü gidiş yeridir!

7. Oraya itilip atılacakları zaman kaynayıp uğuldamanın kötü sesini işitirler.

8. Neredeyse öfkeli köpürmesinden patlayıp paralanacak. Oraya ne kadar bir bölük insan itilip atılırsa, bekçileri onlara «Size bir uyarıcı peygamber gelmedi mi ?» derler.

9. Onlar da «Evet bize gerçekten uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah birşey indirmemiştir, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik» diye cevap verirler.

10. Hem derler ki «Eğer biz işitseydik ve aklımızı kullansaydık, alevi köpüren Cehennem’in yaranları arasında olmazdık.»

11. Böylece günahlarını gizlemeyip söylerler. Alev alev köpüren Cehennem dostlarına uzaklık ve helak olsun !

12. Şüphesiz ki, «Rabbından gıyabında saygı ile korkup eğilenler için bağışlanma ve büyük mükâfat vardır.

13. Sözünüzü ister gizleyin, ister açıklayın, birdir. Şüphesiz ki O, gönüllerde dönüp dolaşan duygu ve düşüncelerin aslını ve mahiyetini bilendir.

14. O Yaratan hiç bilmez mi? O, Lâtîf’dir (çok lütuf sahibidir; her şeyin bütün inceliklerini, özelliklerini en iyi bilendir). (Her şeyden) haberlidir.

15. O yeryüzünü sizin yararınıza başeğdirdi (üzerini yaşanacak duruma getirdi). Bunun için yerin engebelerinde gezip dolaşın da, Allah’ın rızkından yeyin. (Yeniden dirilip kalkınca) dönüşünüz ancak O’nadır.

16. Göktekilerin sizi yere göçürüvermesinden emin misiniz ? O takdirde bakarsınız ki, ansızın yer sallanıp çalkalanır.

17. Ve göktekilerin üzerinize taş yağdıran şiddetli bir rüzgâr göndermesinden güvende misiniz? O takdirde tehdîd eden uyarıcının nasıl olduğunu bileceksiniz.

18. And olsun ki, onlardan öncekiler de (hakkı) yalanlamışlardı. Beni tanımamak nasılmış (bir görün) ?

19. Onlar, üzerlerinde diziler halinde kanatlarını açıp kapayarak uçan kuşları görmediler mi ? Onları ancak Rahman (olan Allah) tutar. Şüphesiz ki O, her şeyi görüp bilendir.

20. Yoksa Rahmân’dan başka O’na karşı size yardım eder ordunuz mu var? Kâfirler ancak aldanma ve gaflet içindeler.

21. Yoksa (Allah) rızkını tutup kesecek olursa, kim sizi rızıklandırır? Hayır, onlar bir azgınlık ve nefret içinde inâdla ısrar etmekteler.

22. Yüzükoyun yürüyen mi daha doğru yoldadır, yoksa dümdüz yolda dimdik yürüyen mi ?

23. De ki Sizi yaratıp varlık alanına getiren, size işiten kulaklar, gören gözler, anlayan gönüller veren O’dur. Ne de az şükredersiniz ?

24. De ki Sizi üretip yeryüzüne yayan O’dur. Ve siz ancak diriltilip hepiniz 0nun huzurunda toplanacaksınız.

25. (İnkarcı maddeciler) derler ki Eğer doğru kimseler iseniz bu vaad (azâb tehdidi) ne zaman ?

26. De ki Bunun bilgisi ancak Allah katındadır. Ben sadece açık bir uyarıcıyım.

27. Va’dolunan azabın yaklaştığını görünce, o küfre sapanların yüzleri bir tuhaf olup çirkinlesin Onlara «Sizin istediğiniz, davet edip durduğunuz bu idi!.» denilir.

28. De ki Söyler misiniz, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları yok edecek veya bize merhamet edecek olsa, ya kâfirleri elem verici azâbdan kim kurtarabilir ?

29. De ki (Kurtaracak olan yalnız) O Rahman (olan Allahjdır. Biz O’na imân ettik ve sadece O’na güvenip dayandık. İleride kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz.

30. De ki Suyunuz iyice çekilip kaynağı kuruyacak olursa, söyler misiniz kim size akan bir su kaynağı getirebilir?