Kadri Çelik 

1. Bütün mülk (mutlak egemenlik) elinde olan Allah, bereket kaynağıdır ve O’nun her şeye gücü yeter.

2. O, amel bakımından hanginizin daha iyi olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün güç sahibi olandır, çok bağışlayandır.

3. Yedi göğü tabakalar halinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında hiç bir aykırılık göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir; herhangi bir çatlaklık (çarpıklık) görüyor musun?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevirip gezdir; o göz, (çarpıklık bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

5. Şüphesiz biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama vesileleri kıldık. Onlar için çılgın ateşli bir azap hazırladık.

6. Rablerine (karşı) küfre sapanlar için cehennem azabı vardır. Pek de kötü dönüş yeridir o.

7. İçine atılıp bırakıldıkları zaman, o kaynayıp feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.

8. Öfkesinin şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"

9. Onlar, "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve, "Allah hiç bir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapıklık içindesiniz" dedik."

10. Ve derler ki "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin ehli arasında olmayacaktık."

11. Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin ehline (Allah’ın rahmetinden) uzaklık olsun!

12. Şüphesiz rablerinden O’nu görmedikleri halde içleri titreyerek korkanlar (var ya), onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır.

13. Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

14. O, yarattığını bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

15. Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O’dur. O halde onun omuzlarında (üzerinde) yürüyün ve O’nun rızkından yiyin. Yeniden diriliş O’nadır.

16. Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir de bakmışsınız, o (yeryüzü) çalkalanıp duruyor.

17. Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgâr göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde benim uyarmam nasılmış bilip öğreneceksiniz.

18. Şüphesiz kendilerinden öncekiler de yalanladı. Fakat beni inkâr (etmelerine karşılık verdiğim azap) nasılmış, ha?

19. Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman’dan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.

20. Rahman’a karşı size yardım edecek olan kimmiş? Şu sizin ordunuz mu? Küfre sapanlar kesin bir aldanış içindedirler.

21. Eğer O, rızkını tutup kesecek olsa, sizin rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır! Onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direnmektedirler.

22. O halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı?

23. De ki "Sizi inşa edip yaratan, size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?"

24. De ki "Sizi yeryüzünde üretip türeten O’dur. Siz O’na toplanıp götürüleceksiniz."

25. Derler ki "Eğer siz doğru sözlüler iseniz, şu tehdit (ettiğiniz azap) ne zamanmış?"

26. De ki "(Bununla ilgili) Bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıp korkutucuyum."

27. Nihayet onu (azabı) pek yakında gördüklerinde, o kâfirlerin yüzleri kötüleşip kararır ve "İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir" denilir.

28. De ki "Söyleyin bakayım; eğer Allah, beni ve benimle birlikte olanları yıkıma uğratır ya da bizi esirgerse, (peki) bu durumda kâfirleri acıklı bir azaptan kurtaracak olan kimdir?"

29. De ki "O (Allah) Rahman olandır; biz O’na iman ettik ve O’na tevekkül ettik. Artık siz kimin açıkça bir sapıklık içinde olduğunu pek yakında bilip öğreneceksiniz."

30. De ki "Söyleyin bakayım; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olursa, bu durumda kim size bir akarsu kaynağı getirebilir?