İskender Ali Mihr 

1. Mülk elinde (kudretinde) olan O (Allah) Mübarek’tir. Ve O, herşeye kaadirdir.

2. "Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını" imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Ve O; Aziz’dir, Gafûr’dur.

3. Gökleri yedi tabaka (7 kat) olarak yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında bir uyumsuzluk göremezsin. Haydi bakışını çevir (tekrar bak), bir yarık (çatlak) görüyor musun?

4. Sonra iki defa daha bakışını çevir (bak). Bakışın aciz ve yorgun olarak sana (geri) döner.

5. Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.

6. Ve Rab’lerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ve (o), ne kötü varış yeri!

7. Oraya (cehenneme) atıldıkları zaman onun kaynayan korkunç sesini (gürlemesini) işittiler.

8. (Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara "Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?" diye sordu.

9. Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki "Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik."

10. Ve "Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık." dediler.

11. Böylece günahlarını itiraf ettiler. Artık ateş ehli (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

12. Muhakkak ki onlar, gaybda Rab’lerine huşû duyarlar. Onlar için mağfiret ve büyük ecir vardır.

13. Ve sözünüzü gizleyin veya onu açıklayın. Muhakkak ki O (Allah), gönüllerde olanı en iyi bilendir.

14. Yaratan (yarattığını) bilmez mi? Ve O; Lâtif’tir, Habîr’dir (haberdar olandır).

15. Arzı size zelil kılan (boyun eğdiren) O’dur. Artık onun omuzlarında (üzerinde, dağlarda, ovalarda) dönüp dolaşın ve O’nun rızkından yeyin. Ve neşir (yeniden var olup huzurunda toplanma) O’nadır.

16. Gökyüzündeki Kişinin (Allah’ın), o (yer) sallandığı zaman sizi, yere geçirmesinden (geçirmeyeceğinden) emin mi oldunuz?

17. Veya gökyüzünde olan Kişinin (Allah’ın) sizin üzerinize (taş yağdıran) fırtına göndermesinden (göndermeyeceğinden) emin mi oldunuz? O taktirde uyarım nasılmış, yakında öğreneceksiniz (bileceksiniz).

18. Ve andolsun ki, onlardan öncekiler de yalanladılar. O zaman azabım nasıl oldu?

19. Onlar, üstlerinde sıra sıra süzülerek kanat çırpan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân’dan başkası tutmuyor. Muhakkak ki O, herşeyi en iyi görendir.

20. Veya Rahmân’dan başka size yardım edecek olan bu askerler kimdir? Kâfirler sadece gurur (aldanma) içindeler.

21. Ya da eğer (Allah), onun rızkını tutarsa (keserse), sizi rızıklandıracak olan bu kişiler kimlerdir? Hayır, onlar haddi aşmada ve (haktan) uzak olmakta ısrarla devam ettiler.

22. Öyleyse yüzüstü sürünerek yürüyen kimse mi daha çok hidayete ermiştir, yoksa Sıratı Mustakîm üzerinde düzgün (dimdik, seviyeli) yürüyen mi?

23. De ki "Sizi inşa eden (yoktan yaratıp var eden) ve size işitme, görme ve idrak etme hassalarını veren O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?"

24. De ki "Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur. Ve O’na haşrolunacaksınız (huzurunda toplanacaksınız)."

25. Ve "Eğer siz, (sözünüzde) sadıksanız, bu (azap) vaadiniz ne zaman?" derler.

26. De ki "Bu ilim ancak Allah’ın indindedir. Ve ben sadece (Allah’ın azabını) açıkça bildiren bir nezirim (uyarıcıyım)."

27. Fakat onu (azabı), yakın olarak gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri karardı. Ve onlara "Bu sizin kendisini davet ettiğiniz (ne zaman diye sorduğunuz) azaptır." denildi.

28. De ki "Gördünüz mü, şâyet Allah, beni ve benimle beraber olanları helâk etse veya bize rahmet etse, bundan sonra kâfirleri elîm azaptan kim kurtarır?"

29. De ki "O, Rahmân’dır, O’na îmân ettik (âmenû olduk) ve O’na tevekkül ettik." Artık açıkça dalâlette olan kimdir, yakında bileceksiniz.

30. De ki "Gördünüz mü, şâyet sizin suyunuz yerin altına geçse, o zaman size akarsuyu kim getirir?"