Abdullah Parlıyan | |
---|---|
وَالسَّمَاءِ وَالطَّارِقِ Vessemai vettarikı. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ Ve ma edrake mettariku. |
|
النَّجْمُ الثَّاقِبُ Ennecmüssakıbü. |
|
إِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ İn küllü nefsin lemma ’aleyha hafizun. |
|
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَ Felyenzuril’insanü mimme hulika. |
|
خُلِقَ مِنْ مَاءٍ دَافِقٍ Hulika min main dafikın. |
|
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ Yahrücü min beynissulbi vetteraibi. |
|
8. Elbette O insanı yoktan var eden, onu yeniden hayata döndürmeye de gücü yeter. |
إِنَّهُ عَلَىٰ رَجْعِهِ لَقَادِرٌ İnnehu ’ala rec’ıhı lekadirün. |
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ Yevme tüblesserairü. |
|
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ Fema lehu min kuvvetin ve la nasırin. |
|
11. Andolsun madde, ışın, yağmur ve değişik şeylerle geri döndüren göğe. |
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ Vessemai zatirrec’ı. |
12. Bitki ve ağaçları bitirmek için yarılıp çatlayan yeryüzüne de andolsun ki; |
وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ Vel’ardı zatissad’ı. |
إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ İnnehu likavlün faslün. |
|
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ Ve ma hüve bilhezli. |
|
إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا İnnehüm yekiydune keyden. |
|
وَأَكِيدُ كَيْدًا Ve ekiydü keyden. |
|
17. O halde sen onları kendi hallerine bırak. Onlara ne yapacağımı göreceksin. |
فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا Femehhililkafiriyne emhilhüm rüveyden. |