Kadri Çelik 

1. Elif, Lâm, Râ. Bu, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarmak için sana indirdiğimiz bir kitaptır.

2. O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlere!

3. Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve bu yolu eğri göstermeye yeltenirler. İşte onlar, derin bir sapıklık içindedirler.

4. Biz onlara (halkına) apaçık anlatsın diye hiç bir peygamberi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik. Böylece Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirir. O üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.

5. Şüphesiz biz Musa’yı, "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için kesin ayetler vardır.

6. Hani Musa, kavmine şöyle demişti "Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı. Onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor, kız çocuklarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardı."

7. Hani Rabbiniz "Eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz benim azabım pek şiddetlidir" diye bildirmişti.

8. Musa demişti ki "Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü küfredecek olsanız bile, şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir, övülendir."

9. Sizden önceki Nuh, Ad ve Semud kavmi ile Allah’tan başkasının bilemeyeceği onlardan sonrakilerin haberi size gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de (alay edercesine) ellerini ağızlarına götürmüş ve "Şüphesiz biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi kendisine çağırmakta olduğunuz şeyden, gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz" demişlerdi

10. Peygamberleri dedi ki "Allah hakkında mı şüphe (etmektesiniz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir." Dediler ki "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın tapmakta olduklarından çevirip engellemek istemektesiniz, öyleyse bize apaçık olan ispatlayıcı bir delil getirin."

11. Peygamberleri onlara dedi ki "Doğrusu biz, sizin gibi yalnızca bir beşeriz, ancak Allah, kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah’ın izni olmaksızın size bir delil getirmemiz bizim için olacak şey değil. Müminler, ancak Allah’a tevekkül etmelidirler."

12. "Bizi (doğru olan) yollarımıza hidayet etmişken, bize ne oluyor da Allah’a tevekkül etmeyelim? Elbette bize yapmakta olduğunuz eziyetlere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah’a tevekkül etmelidirler."

13. Küfre sapanlar, peygamberlerine dediler ki "Hiç tartışmasız sizi kendi toprağımızdan süreceğiz ya da dinimize geri döneceksiniz." Böylelikle Rableri kendilerine, "Hiç şüphesiz biz, zulmedenleri helak edeceğiz" diye vahyetti.

14. "Ve onlardan sonra sizi o yere mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu (makam, benim adalet) makamımdan korkana ve tehdidimden çekinene aittir."

15. (Peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı, ümitsizce hüsrana uğradı.

16. (Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir.

17. Onu yudum yudum alacak ve boğazından rahatlıkla geçirmeyi başaramayacak ve ona her yandan ölüm geldiği halde o ölecek değildir (ki azaptan kurtulsun). Bundan öte şiddetli bir azap vardır.

18. Rablerini inkâr edenlerin amellerinin örneği, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremezler. İşte derin bir sapıklık (içinde olmak) budur.

19. Allah’ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musun? Dilerse sizi giderip yok eder ve (yerinize) yeni bir halk (topluluk) getirir.

20. Bu, Allah’a göre güç değildir.

21. Onların tümü (kıyamette) Allah’ın önüne çıkarlar. Zayıf bırakılmışlar, büyüklük taslayanlara der ki "Şüphesiz biz size tâbi idik; şimdi siz, bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeyi savabilir misiniz?" Derler ki "Eğer Allah bize hidayet etseydi, biz de sizleri hidayete eriştirirdik. Şimdi yakınsak da sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak hiç bir yer yoktur."

22. İş hükme bağlanıp bitince şeytan der ki "Doğrusu Allah, size gerçek olan sözü vaat etti, ben de size vaatte bulundum, ama size sözümden caydım. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu; yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtarıcı değilim, siz de beni kurtarıcı değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Şüphesiz zalimlere acıklı bir azap vardır."

23. İman edip salih amellerde bulunanlar, Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan, içinde temelli kalıcılar oldukları cennetlere sokulurlar. Orda birbirlerine olan dirlik temennileri selamdır (esenliktir).

24. Görmedin mi ki Allah nasıl bir örnek vermektedir; güzel bir söz kökü sabit, dalı ise gökte olan temiz bir ağaç gibidir.

25. (Bu ağaç) Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için (işte böyle) örnekler verir. Umulur ki hatırlayıp kendilerine gelirler.

26. Çirkef bir söz ise, kökü yerin üstünden koparılmış da artık bir kararı (kökleşme imkânı) kalmamış çirkef bir ağaç gibidir.

27. Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam bir sözle sabit kılar. Zalimleri de şaşırtıp saptırır ve Allah dilediğini yapar.

28. Allah’ın nimetini nankörlükle değiştirenleri ve kavimlerini helak yurduna konduranları görmedin mi?

29. (Ki o helak yurdu) Cehennemdir. Ona girerler. Pek de kötü bir yerleşme yeridir o!

30. O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler koştular. De ki "Yararlanın (bakayım); sonuçta elbette sizin dönüşünüz ateşedir."

31. İman etmiş kullarıma söyle "Alış verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce, namazı dosdoğru kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infakta bulunsunlar."

32. Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Emriyle denizde yüzmeleri için gemileri size boyun eğdirdi. Irmaklara da sizin için boyun eğdirdi.

33. Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden güneşi ve ayı emrinize verdi; geceyi ve gündüzü de emrinize boyun eğdirdi.

34. Ve size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Şüphesiz insan pek zalimdir, pek nankördür.

35. Hani İbrahim şöyle demişti "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."

36. "Rabbim! Gerçekten onlar, insanlardan birçoğunu şaşırtıp saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir; kim de bana isyan ederse kuşkusuz sen bağışlayansın ve esirgeyensin."

37. "Rabbimiz! Gerçekten ben çocuklarımdan bir kısmını senin dokunulmaz evinin yanı başındaki bitkisiz, kıraç bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları bir takım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."

38. "Rabbimiz! Şüphesiz sen, bizim saklı tuttuklarımızı da açığa vurduklarımızı da bilmektesin. Yerde ve gökte hiç bir şey Allah’a gizli kalmaz."

39. "Hamd, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail’i ve İshak’ı armağan eden Allah’a aittir. Şüphesiz benim Rabbim, mutlaka duayı işitendir."

40. "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı dosdoğru kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul buyur."

41. "Rabbimiz! Hesabın yapılacağı gün; beni, anne babamı ve müminleri bağışla."

42. (Ey Muhammed!) Allah’ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma! Onları yalnızca gözlerin (korkuyla) dikilip kalacağı bir güne ertelemektedir.

43. (O gün) Onlar havaya dikilmiş başları, kendilerine dönmeyen donuk gözleri ve bomboş gönülleriyle zillet içinde bakıp koşuşurlar.

44. İnsanları azabın kendilerine geleceği gün hakkında uyarıp korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler "Bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına cevap verelim ve peygamberlere uyalım." (Onlara denilir ki) "Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına (sonunuzun gelmeyeceğine) yemin etmemiş miydiniz?"

45. Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturdunuz. Onlara ne yaptığımızı size açıkladık ve size örnekler de verdik.

46. Şüphesiz onlar düzenlerini kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında (denetiminde) bulunmaktadır.

47. Allah’ı, sakın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma. Gerçekten Allah üstün güç sahibidir, intikam sahibidir.

48. Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün; onlar tek ve kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkacaklardır.

49. O gün suçlu günahkârların toplu zincirlere vurulduklarını görürsün.

50. Gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir.

51. (Bu azap,) Allah’ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Hiç şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir.

52. İşte bu (açıklamalar); uyarılıp korkutulmaları, gerçekten O’nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilmeleri ve temiz akıl sahiplerinin hatırlayıp kendilerine gelmeleri için bir bildiridir.