Gültekin Onan 

1. Ey inananlar, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Kuşkusuz Tanrı dilediği hükmü verir.

2. Ey inananlar, Tanrı’nın şiarlarına, haram olan aya, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram’a (doğru) gelenlere (ammiyn) sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Tanrı’dan korkup sakının. Gerçekten Tanrı (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

3. Leş, kan, domuzun eti ve Tanrı’dan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç- dikili taşlar üzerinde boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır. Bugün kafirler, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Ben’den korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak islamı seçip beğendim. Kim ’şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa’ -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir.

4. Sana kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki "Bütün temiz şeyler size helal kılındı." Tanrı’nın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine Tanrı’nın adını anarak- yiyin. Tanrı’dan korkup sakının. Kuşkusuz Tanrı hesabı çabuk görendir.

5. Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yiyeceği size helal, sizin de yiyeceğiniz onlara helaldir. İnançlılardan özgür ve iffetli (olanlar) ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara mehirlerini ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı). Kim inancı / inanmayı tanımayıp küfrederse elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

6. Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin). Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Tanrı size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

7. Tanrı’nın üzerinizdeki nimetini ve "İşittik ve itaat ettik" dediğinizde sizi kendisiyle bağladığı misakını anın/anımsayın. Tanrı’dan korkup sakının. Kuşkusuz Tanrı sinelerin özünde olanı bilendir.

8. Ey inananlar, adil şahitler olarak, Tanrı için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Tanrı’dan korkup sakının. Kuşkusuz Tanrı yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.

9. Tanrı, inananlara ve salih amellerde bulunanlara vaadetmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.

10. Kafirler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da alevli ateşin halkıdır.

11. Ey inananlar Tanrı’nın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani bir topluluk size ellerini uzatmaya yeltenmişti de (Tanrı) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Tanrı’dan korkup sakının. İnançlılar yalnızca Tanrı’ya tevekkül etsinler.

12. Andolsun, Tanrı İsrailoğullarından misak almıştı. Onlardan on iki güvenilir gözetleyici göndermiştik. Ve Tanrı onlara "Gerçekten ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup desteklerseniz ve Tanrı’ya güzel bir borç verirseniz, kuşkusuz sizin kötülüklerinizi örter (keffirenne) ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim küfrederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır."

13. Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları affet, aldırış etme. Kuşkusuz Tanrı iyilik yapanları sever.

14. Ve "Biz Hristiyanız" diyenlerden misak almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece biz de kıyamete kadar aralarına kin ve düşmanlık saldık. Tanrı yapageldikleri şeyi onlara haber verecektir.

15. Ey kitap ehli, kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Tanrı’dan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.

16. Tanrı, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip iletir.

17. Andolsun, "Tanrı, Meryem oğlu Mesih’tir" diyenler kafir olmuşlardır / küfretmişlerdir (keferelleziyne). De ki "O, eğer Meryem oğlu Mesih’i, onun annesin ve yeryüzündekilerin tümünü helak etmek isterse, Tanrı’dan [bunu önlemeye] kim birşeye malik olabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Tanrı’nındır; dilediğini yaratır. Tanrı herşeye güç yetirendir.

18. Yahudiler ve Hristiyanlar "Biz Tanrı’nın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De ki "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azablandırıyor?" Hayır, siz O’nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Tanrı’nındır. Son varış O’nadır.

19. Ey kitap ehli, elçilerin arası kesildiği dönemde "Bize müjdeci de, uyarıcı da gelmedi" demenize (fırsat kalmasın) diye size apaçık anlatan elçimiz geldi. Böylece müjdeci de, uyarıcı da gelmiştir artık. Tanrı herşeye güç yetirendir.

20. Hani Musa kavmine (şöyle) demişti "Ey kavmim, Tanrı’nın üzerinizdeki nimetini anın. İçinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."

21. "Ey kavmim, Tanrı’nın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin (fetenkalibu); yoksa kayba uğrayanlar olarak haşredilirsiniz.

22. Dediler ki "Ey Musa, orada zorba bir kavim vardır, onlar çıkmadıkları sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Şayet oradan çıkarlarsa, biz de muhakkak gireriz."

23. Korkanlar arasında olup da Tanrı’nın kendilerine nimet verdiği iki kişi "Onların üzerine kapıdan girin. Girerseniz, kuşkusuz sizler galibsiniz. Eğer inançlılarsanız yalnız Tanrı’ya tevekkül edin" dedi.

24. Dediler ki "Ey Musa, biz onlar durduğu sürece ebediyen oraya girmeyeceğiz. Sen ve rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada duracağız."

25. (Musa) "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar kavminin arasını sen ayır" dedi.

26. (Tanrı) Dedi ki "Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde ’şaşkınca dönüp duracaklar.’ Sen de o fasıklar kavmine üzülme.

27. Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku Onlar (Tanrı’ya) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de) "Tanrı ancak korkup sakınanlardan kabul eder."

28. "Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin rabbi olan Tanrı’dan korkarım."

29. "Kuşkusuz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."

30. Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.

31. Derken Tanrı ona yeri eşeliyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o pişman olmuştu.

32. Bu nedenle (ecli) İsrail oğullarına şunu yazdık Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.

33. Tanrı’ya ve resulune karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır; ahirette onlar için büyük bir azab vardır.

34. Ancak, sizin (kendilerine) güç yetirmenizden / ele geçirmenizden önce tevbe edenler başka. Bilin ki, kuşkusuz Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir.

35. Ey inananlar, Tanrı’dan korkup sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın. O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.

36. Gerçek şu ki, kafirler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine de onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır.

37. (Orada) Ateşten çıkmak isterler ama oradan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azab vardır.

38. Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Tanrı’dan ’tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Tanrı üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

39. Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, kuşkusuz Tanrı onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir.

40. Göklerin ve yerin mülkünün Tanrı’ya ait olduğunu bilmiyor musun? O kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse bağışlar. Tanrı her şeye güç yetirendir.

41. Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "inandık" diyenlerle Yahudiler’den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar. "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Tanrı kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Tanrı’dan hiç birşeye malik olamazsın. İşte onlar, Tanrı’nın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.

42. Onlar yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet ve onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz cevirecek olursan, sana hiç birşeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Kuşkusuz Tanrı adaletle hüküm yürütenleri sever.

43. İçinde Tanrı’nın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar inançlı kimseler değildir.

44. İçinde hidayet ve ışık bulunan Tevrat’ı biz indirdik. Müslüman peygamberler onunla Yahudiler arasında hüküm veriyorlardı. Hahamlar ve din bilginleri de Tanrı’nın kitabından emredildikleri şeylerle hüküm verirler ve onun üzerine tanık olurlardı. Halkı ululamayın, beni ululayın ve ayetlerimi ucuz bir fiyata satmayın. Tanrı’nın indirdiği ile hüküm vermeyenler kafirlerdir. [Bu ayetin çevirisinde önemli yanlışlıklar olduğunu düşünüyorum]

45. Biz onda onların üzerine yazdık Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Tanrı’nın indirdiğiyle hükmetmezse, İşte onlar zalim olanlardır.

46. Onların (peygamberleri) ardından, yanlarındaki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona, içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan ve muttakiler için bir kılavuz ve öğüt olan İncil’i verdik.

47. İncil ehli de Tanrı’nın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Tanrı’nın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıktır.

48. Sana da (Ey Muhammed) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ’bir şahid-gözetleyici’ olarak kitabı (Kuran’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Tanrı’nın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevalarına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Tanrı dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak (bu) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Tanrı’yadır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

49. Aralarında Tanrı’nın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Tanrı’nın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki Tanrı bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibet tattırmak istemektedir. Kuşkusuz insanların çoğu fasıktır.

50. Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için, hükmü Tanrı’dan daha güzel olan kimdir?

51. Ey inananlar, Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Kuşkusuz Tanrı zalimler topluluğuna hidayet vermez.

52. Kalplerinde hastalık olanların "zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize / bizi çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çaba harcadıklarını / çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Tanrı, bir fetih veya katından bir buyruk getirecek de, onlar nefslerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır.

53. İnananlar dedi ki "Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Tanrı’ya yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır."

54. Ey inananlar, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Tanrı (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, inançlılara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise ’güçlü ve onurlu’, Tanrı yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Tanrı’nın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Tanrı (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.

55. Sizin dostunuz (veliniz) ancak Tanrı, O’nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren inananlardır.

56. Kim Tanrı’yı, elçisini ve inananları veli edinirse, hiç kuşku yok, galip gelecek olanlar Tanrı’nın taraftarlarıdır.

57. Ey inananlar, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inançlılarsanız Tanrı’dan korkup sakının.

58. Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu gerçekten onların akletmeyen bir topluluk olmalarındandır.

59. De ki "Ey kitap ehli, yalnızca Tanrı’ya, bize indirilene ve önceden indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? (Oysa) Sizin çoğunuz fasıktır.

60. De ki "Tanrı katında ’kesinleşmiş bir ceza olarak’ bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Tanrı’nın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazaplandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; İşte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır."

61. Size geldiklerinde "inandık" derler. Oysa onlar küfürle girmişlerdir ve yine onunla çıkmışlardır. Tanrı, gizli tutmakta olduklarını daha iyi bilir.

62. Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yiyicilikte çabalarına hız kattıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür.

63. Bilgin-yöneticileri (rabbaniyun) ve yüksek-bilginleri (ahbar), onları, günah söylemelerinden ve haram yiyiciliklerinden sakındırmalı değil miydi? Yapmakta oldukları ne kötüdür.

64. Yahudiler, "Tanrı’nın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır, O’nun iki eli açıktır, nasıl dilerse (öyle) infak eder. Andolsun, rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlığını ve küfrünü arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Tanrı onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Tanrı ise bozguncuları sevmez.

65. Eğer kitap ehli inanıp sakınsaydı, elbette onların kötülüklerini örter (kefferna) ve onları ’nimetlerle donatılmış’ cennetlere sokardık.

66. Ve eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine rablerinden indirileni ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından [sayısız nimeti] yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür.

67. Ey peygamber, rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O’nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Tanrı seni insanlardan koruyacaktır. Kuşkusuz Tanrı kafir bir kavmi hidayete erdirmez.

68. De ki "Ey kitap ehli, Tevrat’ı, İncil’i ve size rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiç birşey üzerinde değilsiniz." Andolsun, rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini arttıracaktır. Sen de kafirler kavmine karşı üzüntüye kapılma.

69. Gerçek şu ki, inananlarla yahudiler, sabiiler ve hristiyanlardan Tanrı’ya, ahiret gününe inananlar ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

70. Andolsun, biz İsrailoğullarından misak almış ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefslerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.

71. Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Tanrı, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Tanrı yapmakta olduklarını görendir.

72. Andolsun, "Kuşkusuz Tanrı, Meryem oğlu Mesih’tir" diyenler küfretmiştir. Oysa Mesih’in dediği (şudur) "Ey İsrailoğulları, benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan Tanrı’ya ibadet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana kuşkusuz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

73. Andolsun "Tanrı üçün üçüncüsüdür" diyenler küfretmişlerdir. Oysa tek bir Tanrı’dan başka Tanrı yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan küfredenlere mutlaka (acı) bir azab dokunacaktır.

74. Yine de Tanrı’ya tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir.

75. Meryem oğlu Mesih yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz? (Yine) Bir bak, onlar ise nasıl çevriliyorlar?

76. De ki "Size yarara da, zarara da güç yetirmeyen, Tanrı’dan başka şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Tanrı işitendir, bilendir."

77. De ki "Ey kitap ehli, haksız yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun hevalarına uymayın."

78. İsrailoğullarından küfredenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.

79. Yapmakta oldukları münkerden (kötülüklerden) birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi.

80. Onlardan çoğunun kafirlerle dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefslerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Tanrı onlara gazablandı ve onlar azabda ebedi kalacaklardır.

81. Eğer Tanrı’ya, peygambere ve ona indirilene inansalardı, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasıktır.

82. Andolsun, insanlar içinde, inananlara en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, inananlara sevgi bakımından en yakın olarak da "Hristiyanız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.

83. Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki "Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz."

84. "Hem rabbimizin bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Tanrı’ya ve bize haktan gelene inanmayalım?"

85. Böylelikle Tanrı, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır.

86. Kafirlerler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar çılgın ateşin arkadaşlarıdır.

87. Ey inananlar, Tanrı’nın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Kuşkusuz Tanrı haddi aşanları sevmez.

88. Tanrı’nın size rızık olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak yiyin. Kendisine inançlı olduğunuz / bulunuduğunuz Tanrı’dan korkup sakının.

89. Tanrı sizi yeminlerinizdeki ’rasgele söylemelerinizden, boş sözlerden’ dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ehlinize (ailenize) yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır). Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Tanrı size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz.

90. Ey inananlar, içki kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.

91. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Tanrı’yı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?

92. Tanrı’ya itaat edin, peygambere de itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen, ancak apaçık bir tebliğdir.

93. İnananlar ve salih amellerde bulunanlar için korkup sakındıkları, inandıkları ve salih amellerde bulundukları, sonra korkup sakındıkları ve sonra (yine) korkup sakındıkları ve iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) yedikleri dolayısıyla bir sorumluluk yoktur. Tanrı iyilik yapanları sever.

94. Ey inananlar, Tanrı görünmezlikte (gaybte) kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azab vardır.

95. Ey inananlar, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe’ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle buyruğunun / buyrultunun vebalini tatmış olsun. Tanrı geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa Tanrı ondan öc alacaktır. Tanrı üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir.

96. Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram kılınmıştır. O’na (götürülüp) toplanacağınız Tanrı’dan korkup sakının.

97. Tanrı Beyt-i Haram (olan) Kabe’yi bir kıyam (evi) kıldı. Haram ayı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Tanrı’nın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Tanrı’nın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.

98. Bilin ki, Tanrı gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir.

99. Elçiye tebliğden başka (yükümlülük) yoktur. Tanrı açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da bilir.

100. De ki "Murdar ile temiz -murdarın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey temiz akıl sahipleri, Tanrı’dan korkup sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.

101. Ey inananlar, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kuran indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Tanrı onu affetti. Tanrı bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.

102. Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kafir olmuşlardı.

103. Tanrı Bahriye’den Saibe’den, Vasiyle’den ve Ham’dan hiç birini (meşru) kılmamıştır. Ancak küfredenler, Tanrı’ya karşı yalan düzüp uyduruyorlar. Onların çoğu akletmez.

104. Onlara "Tanrı’nın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse?

105. Ey inananlar, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefslerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Tanrı’yadır. O size yaptıklarınızı haber verecektir.

106. Ey inananlar, sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun). Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size) "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Tanrı’nın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkarlardan oluruz" diye Tanrı adına yemin etsinler.

107. Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve "Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Tanrı’ya yemin ederler.

108. Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Tanrı’dan korkup sakının ve dinleyin. Tanrı, fasıklar kavmini hidayete erdirmez.

109. Tanrı, elçileri toplayacağı gün şöyle diyecek "Size verilen cevap nedir?" Onlar da "Bizim bilgimiz yoktur; şüphesiz gaybleri bilen sensin, sen" derler.

110. Tanrı şöyle diyecek "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu’l-Kudüs ile destekledim; beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı ve alacalıyı iznimle iyileştiriyordun. (Yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrail oğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlardan küfredenler "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil" demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püskürtmüştüm.

111. Hani Havarilere "Bana ve elçime inanın" diye vahyetmiştim; onlar da "İnandık, gerçekten müslüman (teslim) olduğumuza sen de tanık ol" demişlerdi.

112. Havariler "Ey Meryem oğlu İsa, rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O da "Eğer inançlılarsanız Tanrı’dan korkup sakının" demişti.

113. (Bu sefer havariler) "Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun; senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi.

114. Meryem oğlu İsa "Tanrım, rabbimiz, bize gökten bir sofra indir de öncemiz ve sonramız için bir bayram ve senden bir ayet olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti.

115. Tanrı, "Onu size indireceğim." dedi, "Kim artık bundan sonra küfrederse, onu, alemlerden hiç kimseye vermediğim bir azapla cezalandıracağım."

116. Tanrı "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Tanrı’yı bırakarak iki tanrı edinin diye sen mi söyledin?" dediğinde "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin ama ben sende olanı bilmem. Gerçekten, gaybleri bilen sensin, sen."

117. "Ben onlara bana buyurduklarının dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu) ’Benim de rabbim, sizin de rabbiniz (olan) Tanrı’ya kulluk edin.’ Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın."

118. "Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar senin kullarındır; eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakim olan sensin, sen."

119. Tanrı dedi ki "Bu, doğrulara doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan ve orada ebediyen kalacakları cennetler vardır. Tanrı onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük ’kurtuluş ve mutluluk’ budur."

120. Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Tanrı’nındır. O, her şeye güç yetirendir.