|
1. Şüphesiz biz Nûh`u, kendilerine acıklı bir azap gelmeden önce toplumunu uyarması için toplumuna peygamber olarak gönderdik.
|
إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ أَنْ أَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
İnna erselna nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum ’azabun eliymun.
|
|
2. “Ey kavmim! Ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım. Allah`a kulluk ediniz. Onun emirlerine karşı gelmekten sakınınız ve bana itaat ediniz ki, Allah günahlarınızı affetsin ve size belli bir zamana kadar süre tanısın. Şüphesiz, Allah`ın belirlediği süre dolunca ertelenmez. Keşke bunu bilseydiniz!”
|
قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ
Kale ya kavmi inniy lekum neziyrun mubiynun.
|
|
3. “Ey kavmim! Ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım. Allah`a kulluk ediniz. Onun emirlerine karşı gelmekten sakınınız ve bana itaat ediniz ki, Allah günahlarınızı affetsin ve size belli bir zamana kadar süre tanısın. Şüphesiz, Allah`ın belirlediği süre dolunca ertelenmez. Keşke bunu bilseydiniz!”
|
أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ
Enı’budullahe vettekuhu ve etiy’uni.
|
|
4. “Ey kavmim! Ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım. Allah`a kulluk ediniz. Onun emirlerine karşı gelmekten sakınınız ve bana itaat ediniz ki, Allah günahlarınızı affetsin ve size belli bir zamana kadar süre tanısın. Şüphesiz, Allah`ın belirlediği süre dolunca ertelenmez. Keşke bunu bilseydiniz!”
|
يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۚ إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ ۖ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Yağfir lekum min zunubikum ve yuahhırkum ila ecelin musemmen inne ecelellahi iza cae la yuahharu lev kuntum ta’lemune.
|
|
5. “Ey Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz tevhid inancına davet ettim. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. Her ne zaman onları senin bağışlamana çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına çektiler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler. Sonra ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara davetimi hem açık ilân ettim, hem de gizlice. Özel olarak kendileriyle konuştum.”
|
قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا
Kale rabbi inniy de’avtu kavmiy leylen ve neharen.
|
|
6. “Ey Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz tevhid inancına davet ettim. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. Her ne zaman onları senin bağışlamana çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına çektiler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler. Sonra ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara davetimi hem açık ilân ettim, hem de gizlice. Özel olarak kendileriyle konuştum.”
|
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلَّا فِرَارًا
Felem yezidhum du’aiy illa firaren.
|
|
7. “Ey Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz tevhid inancına davet ettim. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. Her ne zaman onları senin bağışlamana çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına çektiler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler. Sonra ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara davetimi hem açık ilân ettim, hem de gizlice. Özel olarak kendileriyle konuştum.”
|
وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا
Ve inniy kullema de’avtuhum litağfire lehum ce’alu ezabi’ahum fiy azanihim vestağşev siyabehum ve esarru vestekberustikbaren.
|
|
8. “Ey Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz tevhid inancına davet ettim. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. Her ne zaman onları senin bağışlamana çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına çektiler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler. Sonra ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara davetimi hem açık ilân ettim, hem de gizlice. Özel olarak kendileriyle konuştum.”
|
ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا
Summe iniy de’avtuhum ciharen.
|
|
9. “Ey Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz tevhid inancına davet ettim. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. Her ne zaman onları senin bağışlamana çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına çektiler, direndiler ve büyüklendikçe büyüklendiler. Sonra ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara davetimi hem açık ilân ettim, hem de gizlice. Özel olarak kendileriyle konuştum.”
|
ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنْتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا
Summe inniy a’lentu lehum ve esrertu lehum israren.
|
|
10. “Rabbinizden af dileyiniz. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır.”
|
فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
Fekultüstağfiru rabbekum innehu kane ğaffaren.
|
|
11. (11-12) “Size gökten bol bol yağmur yağdırsın. Sizi, mal ve çocuklarla desteklesin; size bahçeler lütfetsin ve nehirler akıtsın.”
|
يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا
Yursilissemae ’aleykum midraren.
|
|
12. mal ve evlat vererek dünyevi refahınızı artıracak; dahası sizin için tarifsiz cennetler var edecek ve nehirler bahşedecektir.
|
وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا
Ve yumdidkum biemvalin ve beniyne ve yec’al lekum cennatin ve yec’al lekum enharen.
|
|
13. (13-14) “Size ne oluyor ki, Allah`a gereken saygıyı göstermiyorsunuz? Halbuki O, sizi halden hale geçirerek yarattı.”
|
مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا
Malekum la tercune lillahi vekaren.
|
|
14. (13-14) “Size ne oluyor ki, Allah`a gereken saygıyı göstermiyorsunuz? Halbuki O, sizi halden hale geçirerek yarattı.”
|
وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا
Ve kad halekakum atvaren.
|
|
15. (15-16) “Allah`ın yedi göğü birbiri ile nasıl uyumlu yarattığını görmüyor musunuz? Ayı, bunlar içinde bir nur yaptı ve güneşi bir kandil haline getirdi.”
|
أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا
Elem terev keyfe halekallahu seb’a semavetin tıbakan.
|
|
16. (15-16) “Allah`ın yedi göğü birbiri ile nasıl uyumlu yarattığını görmüyor musunuz? Ayı, bunlar içinde bir nur yaptı ve güneşi bir kandil haline getirdi.”
|
وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا
Ve ce’alelkamere fiyhinne nuren ve ce’aleşşemse siracen.
|
|
17. (17-18) “Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi. Sonra sizi oraya gönderecek ve yine oradan çıkaracaktır.”
|
وَاللَّهُ أَنْبَتَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا
Vallahu enbetekum minel’ardı nebaten.
|
|
18. (17-18) “Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi. Sonra sizi oraya gönderecek ve yine oradan çıkaracaktır.”
|
ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا
Summe yu’ıydukum fiyha ve yuhricukum ıhracen.
|
|
19. (19-20) “Allah, orada geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.”
|
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا
Vallahu ce’alelekumul(arda bisatan.
|
|
20. (19-20) “Allah, orada geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.”
|
لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا
Litesluku minha subulen ficacen.
|
|
21. “Ey Rabbim! Bunlar bana karşı geldiler. Malı ve çocukları kendi zararını arttırmaktan başka işe yarayamayan kişiye uydular ve büyük tuzaklar kurdular.”
|
قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا
Kale nuhun rabbi innehum ’asavniy vettebe’u men lem yezidhu maluhu ve veleduhu illa hasaren.
|
|
22. “Ey Rabbim! Bunlar bana karşı geldiler. Malı ve çocukları kendi zararını arttırmaktan başka işe yarayamayan kişiye uydular ve büyük tuzaklar kurdular.”
|
وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا
Ve mekeru mekren kubbaren.
|
|
23. “Sakın ilâhlarınızı bırakmayınız, hele Vedd`den; Süva‘`dan, Ye‘ûs`tan, Ye‘ûk`tan ve Nesr`den asla vazgeçmeyiniz.”
|
وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا
Ve kalu la tezerune alihetekum ve la tezerunne vedden ve la suva’an ve la yeğuse ve ye’uka ve naren.
|
|
24. “Bunlar birçoklarını saptırdılar. Sen de bu zâlimlerin sadece şaşkınlıklarını arttır!”
|
وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا ۖ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا
Ve kad edallu kesiyren ve la tezidizzalimiyne illa dalalen.
|
|
25. Onlar hataları yüzünden boğuldular. Ardından ateşe atılacaklar. Allah`a karşı kendilerine yardım edecek kimseler bulamayacaklar.
|
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْصَارًا
Minma hatiyatihim uğriku feudhıhu naren felem yecidu lehum min dunillahi ensaren.
|
|
26. (26-27) “Ey Rabbim! Kâfirlerden yeryüzünde dolaşan hiçbirini bırakma! Çünkü onları bırakırsan, kullarını saptırırlar. Yalnızca ahlaksızlığa ve inkâra yol verirler.”
|
وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
Ve kale nuhun rabbiy la tezer ’alel’ardı minelkafiriyne deyyaren.
|
|
27. (26-27) “Ey Rabbim! Kâfirlerden yeryüzünde dolaşan hiçbirini bırakma! Çünkü onları bırakırsan, kullarını saptırırlar. Yalnızca ahlaksızlığa ve inkâra yol verirler.”
|
إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
İnneke in tezerhum yuodıllu ’ıbadeke ve la yehidu illa faciren keffaren.
|
|
28. `Rabbim, beni, anamı, babamı, iman etmiş olarak evime, gemime girenleri, mü’min erkekleri ve mü’min kadınları koruma kalkanına al, bağışla. İnkâr ile isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, suikastler tertipleyen, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimlerin, müşriklerin de yalnızca helâklerini artır!`
|
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
Rabbiğfirliy ve livalideyye ve limen de hale beytiye mu’minen ve lilmu’miniyne velmu’minati ve la tezidizzalimiyne illa tebaren.
|