Sadık Türkmen | |
---|---|
إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ أَنْ أَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ İnna erselna nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum ’azabun eliymun. |
|
2. Dedi ki "Ey kavmim! Ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım. |
قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ Kale ya kavmi inniy lekum neziyrun mubiynun. |
أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ Enı’budullahe vettekuhu ve etiy’uni. |
|
يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۚ إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ ۖ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Yağfir lekum min zunubikum ve yuahhırkum ila ecelin musemmen inne ecelellahi iza cae la yuahharu lev kuntum ta’lemune. |
|
قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا Kale rabbi inniy de’avtu kavmiy leylen ve neharen. |
|
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلَّا فِرَارًا Felem yezidhum du’aiy illa firaren. |
|
وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا Ve inniy kullema de’avtuhum litağfire lehum ce’alu ezabi’ahum fiy azanihim vestağşev siyabehum ve esarru vestekberustikbaren. |
|
ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا Summe iniy de’avtuhum ciharen. |
|
ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنْتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا Summe inniy a’lentu lehum ve esrertu lehum israren. |
|
10. ‘rabbinizden bağışlanma dileyin; şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır’ dedim. |
فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا Fekultüstağfiru rabbekum innehu kane ğaffaren. |
يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا Yursilissemae ’aleykum midraren. |
|
12. Sizi mallarla ve çocuklarla desteklesin. Size bahçeler versin, sizin için nehirler akıtsın. |
وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا Ve yumdidkum biemvalin ve beniyne ve yec’al lekum cennatin ve yec’al lekum enharen. |
13. Size ne oluyor ki; Allah’tan bir vakar/büyüklük ummuyorsunuz? |
مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا Malekum la tercune lillahi vekaren. |
وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا Ve kad halekakum atvaren. |
|
15. Görmediniz mi? Allah yedi kat göğü nasıl uygun tabakalar halinde yaratmıştır? |
أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا Elem terev keyfe halekallahu seb’a semavetin tıbakan. |
16. Bunlar içinde Ay’ı yansıyan bir nur/ışık yapmış, Güneş’i de (aydınlatıcı) bir lâmba kılmıştır. |
وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا Ve ce’alelkamere fiyhinne nuren ve ce’aleşşemse siracen. |
وَاللَّهُ أَنْبَتَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا Vallahu enbetekum minel’ardı nebaten. |
|
18. Sonra sizi yine oraya döndürür ve bir çıkarışla mutlaka yeniden çıkarır. |
ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا Summe yu’ıydukum fiyha ve yuhricukum ıhracen. |
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا Vallahu ce’alelekumul(arda bisatan. |
|
20. Öyle ki onda, geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye!" |
لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا Litesluku minha subulen ficacen. |
قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا Kale nuhun rabbi innehum ’asavniy vettebe’u men lem yezidhu maluhu ve veleduhu illa hasaren. |
|
وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا Ve mekeru mekren kubbaren. |
|
وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا Ve kalu la tezerune alihetekum ve la tezerunne vedden ve la suva’an ve la yeğuse ve ye’uka ve naren. |
|
24. Onlar birçok kimseleri saptırdılar. Sen de zalimlere şaşkınlıktan başka bir şey artırma!" |
وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا ۖ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا Ve kad edallu kesiyren ve la tezidizzalimiyne illa dalalen. |
25. Hatalarından dolayı boğuldular ve ateşe sokuldular. Allah’tan başka yardımcılar da bulamadılar. |
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْصَارًا Minma hatiyatihim uğriku feudhıhu naren felem yecidu lehum min dunillahi ensaren. |
26. Nuh dedi ki "Rabbim! Yeryüzünde inkârcıların tüten tek bir ocağını bırakma! |
وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا Ve kale nuhun rabbiy la tezer ’alel’ardı minelkafiriyne deyyaren. |
إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا İnneke in tezerhum yuodıllu ’ıbadeke ve la yehidu illa faciren keffaren. |
|
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا Rabbiğfirliy ve livalideyye ve limen de hale beytiye mu’minen ve lilmu’miniyne velmu’minati ve la tezidizzalimiyne illa tebaren. |