Celal Yıldırım | |
---|---|
لَا أُقْسِمُ بِهَٰذَا الْبَلَدِ La uksimü bilhazelbeledi. |
|
2. Sen bu şehirde yerli olarak oturmuşsundur. (Bu şehir sana daha lâyık ve daha helâldir). |
وَأَنْتَ حِلٌّ بِهَٰذَا الْبَلَدِ Ve ente hıllün bihazelbeledi. |
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ Ve validin ve ma velede. |
|
4. Ki biz insanı (kendine has) sıkıntı ve zorluk içinde (yaratıp) meydana getirdik. |
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي كَبَدٍ Lekad halaknel’insane fiy kebedin. |
أَيَحْسَبُ أَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ Eyahsebü en len yakdire ’aleyhi ehadün. |
|
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُبَدًا Yekulü ehlektü malen lübeden. |
|
أَيَحْسَبُ أَنْ لَمْ يَرَهُ أَحَدٌ Eyahsebü en lem yerehu ehadün. |
|
أَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِ Elem nec’al lehu ’ayneyni. |
|
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ Ve lisanen ve şefeteyni. |
|
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ Ve hedeynahünnecdeyni. |
|
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ Felaktehamel’akabete. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ Ve ma edrake mel’akabetü. |
|
13. Bir köle ya da esirin bağını çözüp hürriyetine kavuşturmaktır. |
فَكُّ رَقَبَةٍ Fekkü rekabetin. |
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ Ev ıt’amün fiy yevmin ziy mesğabetin. |
|
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ Yetiymen za makrebetin. |
|
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ Ev miskiynen za metrebetin. |
|
17. Sonra da birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye eden mü’minlerden olmaktır. |
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti. |
أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ Ol,eke ashabülmeymene |
|
19. Âyetlerimizi inkâr edenler ise sol tarafta yerlerini alanlardır. |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş’emeti |
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ ’Aleyhim narün mü’sadetün |