Ömer Nasuhi Bilmen 

1. (1-2) Yemin ederim bu beldeye. Ve sen bu beldede ikamet etmektesin.

2. (1-2) Yemin ederim bu beldeye. Ve sen bu beldede ikamet etmektesin.

3. Ve bir pedere ve zürriyetine de (andolsun).

4. (4-5) Muhakkak ki, Biz insanı elbette bir meşakkat içinde (bulunacağı bir mahiyette) yarattık. Sanıyor mu ki onun üzerine hiçbir kimse güç yetiremiyecek.

5. (4-5) Muhakkak ki, Biz insanı elbette bir meşakkat içinde (bulunacağı bir mahiyette) yarattık. Sanıyor mu ki onun üzerine hiçbir kimse güç yetiremiyecek.

6. Der ki «Ben yığın yığın mal telef ettim.»

7. Zanneder mi ki onu hiçbir kimse görmemiş.

8. (8-9) Onun için iki göz vermedik mi? Ve bir dil ile iki dudak vermedik mi?

9. (8-9) Onun için iki göz vermedik mi? Ve bir dil ile iki dudak vermedik mi?

10. (10-12) Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

11. (10-12) Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

12. (10-12) Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

13. (O) Bir köle azad etmektir.

14. Yahut bir kıtlık gününde yemek yedirmektir.

15. (15-16) Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula.

16. (15-16) Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula.

17. (17-18) Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meymenet sahipleri onlardır.

18. (17-18) Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meymenet sahipleri onlardır.

19. Ve o kimseler ki, Bizim âyetlerimizi inkâr ettiler. Onlar da şeamet sahipleridir.

20. Onların üzerlerine her tarafı kapalı bir ateş vardır.