Mustafa İslamoğlu | |
---|---|
لَا أُقْسِمُ بِهَٰذَا الْبَلَدِ La uksimü bilhazelbeledi. |
|
وَأَنْتَ حِلٌّ بِهَٰذَا الْبَلَدِ Ve ente hıllün bihazelbeledi. |
|
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ Ve validin ve ma velede. |
|
4. Hakikaten Biz insanoğlunu farklı meşakkatlere dayanıklı yarattık. |
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي كَبَدٍ Lekad halaknel’insane fiy kebedin. |
5. Ne yani, şimdi insan kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğinimi sanıyor? |
أَيَحْسَبُ أَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ Eyahsebü en len yakdire ’aleyhi ehadün. |
6. (Övünerek) `(İslâm düşmanlığı uğrunda) yığın yığın mal telef ettim!` diyor. |
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُبَدًا Yekulü ehlektü malen lübeden. |
أَيَحْسَبُ أَنْ لَمْ يَرَهُ أَحَدٌ Eyahsebü en lem yerehu ehadün. |
|
أَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِ Elem nec’al lehu ’ayneyni. |
|
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ Ve lisanen ve şefeteyni. |
|
10. Ve ona (iyilik ve kötülüğün) açık seçik iki yolunu da göstermedik mi? |
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ Ve hedeynahünnecdeyni. |
11. Fakat o, (ucunda cennet olan) sarp yokuşu tırmanmak için hiçbir bedel ödemedi. |
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ Felaktehamel’akabete. |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ Ve ma edrake mel’akabetü. |
|
فَكُّ رَقَبَةٍ Fekkü rekabetin. |
|
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ Ev ıt’amün fiy yevmin ziy mesğabetin. |
|
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ Yetiymen za makrebetin. |
|
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ Ev miskiynen za metrebetin. |
|
17. Daha sonra, iman edenlerden olmak ve birbirine hakkı ve merhameti tavsiye etmektir. |
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti. |
أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ Ol,eke ashabülmeymene |
|
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş’emeti |
|
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ ’Aleyhim narün mü’sadetün |