Ahmet Varol | |
---|---|
هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنْسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا Hel eta alel’insani hıynüm mined dehri lem yekun şey’en mezkura. |
|
إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا İnna halaknel’insane min nutfetin emşacin nebteliyhi fece’alnahu semiy’an basıyra. |
|
3. Biz ona yolu gösterdik; artık ya şükredici olur, ya da nankör. |
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا İnna hedeynahussebiyle imma şakirav ve imma kefura. |
4. Biz kâfirler için zincirler, halkalar ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. |
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا İnna a’tedna lilkafiriyne selasile ve ağlalen ve se’ıyren. |
5. Şüphesiz iyiler karışımı kafur olan bir kadehten içerler. |
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا İnnel’ebrare yeşrebune min ke’sin kane mizacuha kafura |
6. Bir kaynaktır ki, Allah’ın kulları ondan içer; onu (istedikleri yere) fışkırtarak akıtırlar. |
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا Aynen yeşrebu biha ’ıbadullahi yufecciruneha tefciyra. |
7. (Onlar) adaklarını yerine getirir, kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar. |
يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا Yufune binnezri ve yehafune yevmen kane şerruhu mustetıyren. |
8. Kendilerinin ona sevgi duymalarına rağmen yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا Ve yut’ımunetta’ame ’ala hubbihi miskiynen ve yetiymen ve esiyren. |
9. ’Biz size sadece Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür istemiyoruz. |
إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا İnnema nut’ımukum livechillahi la nuriydu minkum cezaen ve la şukuren. |
10. Çünkü biz suratların asılacağı, zorlu bir gün dolayısıyla Rabbimizden korkarız.’ |
إِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا İnna nehafu min rabbina yevmen ’abusen kamtariyren. |
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا Fevekahumullahu şerre zalikelyevmi ve lakkahum nadreten ve sururen. |
|
12. Sabretmelerinden dolayı onları cennet ve ipekle mükafatlandırmıştır. |
وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا Ve cezahum bima saberu cenneten ve hariyren. |
13. Orada koltuklara dayanırlar. Ne (yakıcı) güneş ne de dondurucu soğuk görürler. |
مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا Muttekiiyne fiyha ’alel’eraiki la yerevne fiyha şemsen ve la zemheriyren. |
14. Gölgeleri kendilerine yakındır. Devşirilecek meyveleri de eğdirildikçe eğdirilmiştir. |
وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا Ve daniyeten ’aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen. |
15. Etraflarında gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır. |
وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا Ve yutafu ’aleyhim bianiyetin min fıddatin ve ekvabin kanet kavariyle. |
16. Gümüşten kaseler ki ölçülerini (hizmetçiler) belirlemişlerdir. |
قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا Kavariyle min fıddatin kadderuha takdiyren. |
17. Onlara orada karışımı zencefil olan bir kadehten içirilir. |
وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبِيلًا Ve yuskavne fiyha ke’sen kane mizacuha zencebiylen. |
عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًا ’Aynen fiyha tusemma selsebiylen. |
|
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا Ve yetufu ’aleyhim vildanun muhalledune iza reeytehum hasibtehum lu’luen mensuren. |
|
وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا Ve iza reeyte semme reeyte ne’ıymen ve mulken kebiyren. |
|
عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا ’Aliyehum siyabu sundusin hudrun ve istebrakun ve hullu esavire min fıddatin ve sekahum rabbuhum şeraben tahuren. |
|
22. ’Bu ancak sizin için bir mükafattır; gayretiniz kabul görmüştür.’ |
إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا İnne haza kane lekum cezaen ve kane sa’yukum meşkuren. |
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلًا İnna nahnu nezzelna ’aleykelkur’ane tenziylen. |
|
24. Şu halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkara veya bir nanköre itaat etme. |
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا Fasbir lihukmi rabbike ve la tutı’ minhum asimen ev kefuren. |
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا Veskurisme rabbike bukreten ve asıylen. |
|
26. Gecenin bir bölümünde de O’na secde et ve gecenin uzun bir bölümünde O’nu tesbih et. |
وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا Ve minelleyli fescud lehu ve sebbıhhu leylen taviylen. |
27. Şüphesiz bunlar peşin olanı (dünyayı) seviyor, önlerindeki ağır bir günü bırakıyorlar. |
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا İnne haulai yuhıbbunel’acilete ve yezerune veraehum yevmen sekıylen. |
نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا Nahnu halaknahum ve şededna esrehum ve iza şi’na beddelna emsalehum tebdiylen. |
|
إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا İnne hazihi tezkiretun femen şaettehaze ila rabbihi sebiylen. |
|
30. Allah dilemedikçe de siz (bir şey) dileyemezsiniz. Şüphesiz O bilendir, hikmet sahibidir. |
وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا Ve ma teşaune illa en yeşaallahu innallahe kane ’aliymen hakiymen. |
31. Dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince, onlar için acıklı bir azap hazırlamıştır. |
يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ ۚ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا Yudhılu men yeşau fiv rahmetihi vezzalimiyne e’adde lehum ’azaben eliymen. |