Hasan Basri Çantay 

1. İnsanın üzerine uzun devirden öyle bir zaman gel (ib geç) di ki (o vakit) o, anılmıya değer bir şey bile değildi.

2. Hakıykat, biz insanı birbiriyle karışık bir damla sudan yaratdık. Onu imtihan ediyoruz. Bu sebeble onu işidici, görücü yapdık.

3. Gerçek, biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici (olsun o), ister nankör (kâfir).

4. Hakıykat, biz kâfirler için zincirler, bukağılar, alevlendirilmiş bir ateş hazırladık.

5. Şübhe yok ki iyiler kâfuur katılmış dolu bir kadehden içerler.

6. (O kâfuur) bir pınardır ki onu (ancak) Allahın (velî) kulları içerler. Onu (nereye isterlerse kolayca) akıtırlar, fışkırtırlar.

7. (Onlar) adağını yerine getirirler (di), şerri yaygın (ve salgın) olan günden korkarlar (dı).

8. (Yemeğe olan) sevgi (lerine ve iştihâlarına) rağmen yoksulu, yetimi, esîri doyururlar (dı).

9. «Biz, size ancak Allahın yüzü (suyu) için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür istemeyiz»,

10. «çünkü biz Rabbimizden, o burtarık suratlı çetin günden korkarız» (derlerdi).

11. İşte bundan dolayı Allah bu günün şerrinden onları korumuş, (yüzlerine) bir güzellik, (yüreklerine) bir sevine vermiş,

12. sabretdiklerine mukaabil onları cennetle, ipekle mükâfâtlandırmışdır.

13. (Oraya girin) hepiniz, içinde tahtlar üzerine yaslama (bahtiyarlar) olarak, orada ne bir güneş, ne de bir zemheri görmeyerek,

14. Ve gölgeleri onlara yakın, meyveleri de emirlerine (her an ve her suretle) boyun eğdirilmiş olarak.

15. Onlara gümüşden billur kablar, kupalar dolaşdırılır.

16. (Evet) gümüşden (yaratılmış) billurlar ki mıkdarını (sâkıyler) ta’yin etmişlerdir.

17. Orada onlara katgısı zencefil olan (dolu) kadeh de içilir.

18. (Zencefil) orada bir pınardır. «Selsebîl» adı verilir (ona).

19. Etraflarında herdem taze çocuklar dolaşır ki sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın!

20. Orada herhangi bir yeri gördüğün zaman (büyük) bir ni’met, bol bir (ihtişam ve) saltanat görürsün.

21. Üzerlerinde ince ve kalın ipekden yeşil elbiseler vardır. Gümüşden bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri de onlara gaayet temiz bir şarab içirmişdir.

22. (Bütün) bu (ni’metler) şübhe yok ki sizin için bir mükâfatdır. Sa’yimz meşkûr olmuşdur.

23. Hakıykat, Kur’ânı sana ceste ceste biz indirdik biz.

24. Artık Rabbinin hükmüne (rızaa ile) sabret. Onlardan hiçbir günahkâra, yahud hiçbir nanköre boyun eğme.

25. Sabah, akşam Rabbinin adını an.

26. Ve gecenin bir kısmında Ona secde et. Gecenin uzun bir bölümünde de Onu tesbîh (ve tenzîh) eyle.

27. Hakıykat, bunlar o çabucak geçen (dünyâyi) severler, önlerindeki o çetin günü bırakırlar.

28. Biz yaratdık onları. Mafsallarını (uzuvlarını) da biz pekişdirdik. Dilediğimiz vakit yine onları (yaratılışda) tıbkı kendileri gibi yerine getiririz.

29. Şübhesiz ki bu (sûre) de bir öğüddür. Artık kim dilerse Rabbine bir yol tutar.

30. (Bununla beraber) Allah dilemeyince siz (bunu) dileyemezsiniz. Çünkü Allah hakkıyle bilendir, tam bir hukûm ve hikmet saahibidir.

31. Kimi dilerse rahmetine sokar. Zaalimler (e gelince.) Onlar için elem verici bir azâb hazırlamışdır O.