Celal Yıldırım 

1. İnsan üzerine zamandan öyle bir dönem gelip geçti ki, o anılmaya değer bir şey değildi.

2. Şüphesiz ki biz, insanı bileşik bir nutfeden yarattık da onu denemekteyiz. Bu sebeple onu işiten ve gören yaptık.

3. Gerçekten biz, insana yol gösterdik ; o ya şükredici, ya da nankör inkarcı olur.

4. Hakikat biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alev alev köpüren bir ateş hazırladık.

5. Şüphesiz ki, iyi kişiler, karışımı kâfur olan bir bardaktan içerler.

6. Bir pınardan ki Allah’ın kulları ondan içer de fışkırttıkça fışkırtırlar.

7. Bunlar adaklarını yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar.

8. (8-9) Allah sevgisi için (veya mala olan sevgilerine rağmen) fakire, yoksula, yetime ve esîre yedirirler. Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.

9. (8-9) Allah sevgisi için (veya mala olan sevgilerine rağmen) fakire, yoksula, yetime ve esîre yedirirler. Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.

10. Şüphesiz ki biz, asık suratlı (yüzlerin asık olacağı) bir günde Rabbımızdan korkarız (derler).

11. Allah da onları o günün şerrinden korudu ve yüzlerini ışılar hale getirip sevince erdirdi.

12. Sabretmelerine karşılık onları Cennet ve (oradaki) ipekle mükâfatlandırdı.

13. Orada tahtlara ve kanepelere yaslanırlar, orada ne güneş, ne de dondurucu bir soğuk görürler.

14. Cennet (ağaçlarının) gölgesi üzerlerine iyice sarkmış, meyveleri kolay toplanır şekilde onlara iyice yaklaştırılmıştır.

15. Çevrelerinde gümüşten kaplar ve billurdan olan küpler dolaştırılır.

16. Gümüşten (işlemeli) billurları belli ölçülere göre takdîr etmişlerdir.

17. Orada zencefil karışımı kâse ile içirilirler.

18. Orada bir pınar ki, ona Sel-sebîl adı verilir.

19. Çevrelerinde hep taze kalan civanlar dolaşırlar. Onları gördüğünde saçılmış inciler sanırsın.

20. Orada nereye baksan hep nîmet ve büyük bir mülk görürsün.

21. Üstlerinde ince yeşil ipekten ve ince ve kalın atlastan elbise bulunur. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rabları onlara tertemiz bir içecek içirmiştir.

22. Şüphesiz ki, bu sizin için bir mükâfattır; çalışıp çabalamanız şükre lâyık görülmüştür.

23. Gerçekten biz sana Kur’ân’ı parça parça indirdik.

24. O halde Rabbının hükmüne (O’nun hükmü yerine gelinceye kadar) sabret; onlardan hiçbir günahkâra ve nanköre uyma.

25. Rabbının ismini sabahakşam an..

26. Gecenin bir bölümünde O’na (Rabbına) secde et ve geceleyin uzun bir süre O’nu tesbîhe devam eyle.

27. Hakikat bunlar tezelden Dünya’yı arzulayıp seviyorlar (sadece onunla yetinmek istiyorlar). Önlerindeki ağır (hesap ve sorumlulukların dikkate alınacağı) bir günü terkediyorlar.

28. Onları biz yarattık ve eklemlerini biz pekiştirip sağlamlaştırdık. Dilediğimiz zaman değişikliğe uğratıp onların yerine benzerlerini getiririz.

29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık isteyen Rabbına bir yol tutar.

30. Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz ki Allah bilendir, hikmet sahibidir.

31. Diiediği kimseyi rahmetine alır; zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azâb hazırlanmıştır.