Abdullah Parlıyan | |
---|---|
وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا Veşşemsi ve duhaha. |
|
وَالْقَمَرِ إِذَا تَلَاهَا Velkameri iza telaha. |
|
وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا Vennehari iza cellaha. |
|
وَالَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا Velleyli iza yağşaha. |
|
وَالسَّمَاءِ وَمَا بَنَاهَا Vessmai ve ma benaha. |
|
6. yeryüzünü ve onu döşeyene veya onun uçsuz bucaksız genişliğine, |
وَالْأَرْضِ وَمَا طَحَاهَا Vel’ardı ve ma tahaha. |
7. İnsan benliğine ve onun nasıl yaratılış amacına uygun şekillendirildiğine veya şekillendirene, |
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا Ve nefsin ve ma sevvaha. |
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا Feelhemeha fücureha ve takvaha. |
|
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا Kad efleha men zekkaha. |
|
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسَّاهَا Ve kad habe men dessaha. |
|
11. Semûd kavmi de benliklerini inkâr ve isyanla kirleterek peygamberlerini yalanlamışlardı. |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا Kezzebet semudü bitağvaha. |
12. İçlerinden en yozlaşmış azgınları deveyi öldürmek üzere ayaklandığında, |
إِذِ انْبَعَثَ أَشْقَاهَا İzinbe’ase eşkaha. |
13. "Şu dişi deve Allah’ındır. Öyleyse bırakın suyunu içsin ve ona zarar vermeyin" demişti. |
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا Fekale lehüm resulullahi nakatallahi ve sukyaha. |
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوَّاهَا Fekezzebuhü fe’akaruha fedemdeme ’aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevvaha. |
|
وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا Ve la yehafi ’ukbaha. |