Celal Yıldırım | |
---|---|
وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا Veşşemsi ve duhaha. |
|
2. (Güneş’ten ışık alıp) ona tabi’ (uydu) olduğu zaman Ay’a, |
وَالْقَمَرِ إِذَا تَلَاهَا Velkameri iza telaha. |
وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا Vennehari iza cellaha. |
|
وَالَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا Velleyli iza yağşaha. |
|
وَالسَّمَاءِ وَمَا بَنَاهَا Vessmai ve ma benaha. |
|
وَالْأَرْضِ وَمَا طَحَاهَا Vel’ardı ve ma tahaha. |
|
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا Ve nefsin ve ma sevvaha. |
|
8. Sonra da ona fenalıklarını ve (bunlardan) sakınmasını ilham edene yemîn olsun ki, |
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا Feelhemeha fücureha ve takvaha. |
9. Kendini (inkâr ve günah kirlerinden) arındıran kimse, korktuğundan kurtulup umduğuna ermiştir. |
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا Kad efleha men zekkaha. |
10. Ve kendini (inkâr ve günah ile) örtüp (karanlıklara) gömen kimse hüsrana uğramıştır. |
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسَّاهَا Ve kad habe men dessaha. |
11. Semûd kavmi azgınlıkları yüzünden (peygamberi) yalanladılar. |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا Kezzebet semudü bitağvaha. |
12. En haydut bedbahtları ileri atılınca, (yalanlama daha da hız kazanmıştı). |
إِذِ انْبَعَثَ أَشْقَاهَا İzinbe’ase eşkaha. |
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا Fekale lehüm resulullahi nakatallahi ve sukyaha. |
|
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوَّاهَا Fekezzebuhü fe’akaruha fedemdeme ’aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevvaha. |
|
15. O, bunun sonundan endişe de etmez, (çünkü her işi âdil, her hükmü mutlak hikmettir). |
وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا Ve la yehafi ’ukbaha. |