Süleyman Ateş | |
---|---|
وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا Veşşemsi ve duhaha. |
|
وَالْقَمَرِ إِذَا تَلَاهَا Velkameri iza telaha. |
|
وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا Vennehari iza cellaha. |
|
وَالَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا Velleyli iza yağşaha. |
|
وَالسَّمَاءِ وَمَا بَنَاهَا Vessmai ve ma benaha. |
|
وَالْأَرْضِ وَمَا طَحَاهَا Vel’ardı ve ma tahaha. |
|
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا Ve nefsin ve ma sevvaha. |
|
8. Ona bozukluğunu ve korunmasını (isyânını ve itâ’atini) ilhâm edene andolsun ki |
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا Feelhemeha fücureha ve takvaha. |
9. (Allâh’tan başkasına tapmayarak) Nefsini yücelten kazanmış, |
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا Kad efleha men zekkaha. |
10. (Yaratıklara taparak) Onu alçaltan da ziyana uğramıştır. |
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسَّاهَا Ve kad habe men dessaha. |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا Kezzebet semudü bitağvaha. |
|
إِذِ انْبَعَثَ أَشْقَاهَا İzinbe’ase eşkaha. |
|
13. Allâh’ın elçisi onlara "Allâh’ın devesine ve onun su içme hakkına dokunmayın!" demişti. |
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا Fekale lehüm resulullahi nakatallahi ve sukyaha. |
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوَّاهَا Fekezzebuhü fe’akaruha fedemdeme ’aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevvaha. |
|
وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا Ve la yehafi ’ukbaha. |