ذ و ق kökü Kur'an'da 63 defa geçmektedir.

AYETLER

KAMER
54:37

فَذُوقُوا

feƶūḳū

haydi tadın

Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."

KAMER
54:39

فَذُوقُوا

feƶūḳū

haydi tadın

Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.

KAMER
54:48

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek)

SAD
38:8

يَذُوقُوا

yeƶūḳū

onlar henüz tadmadılar

"Zikir (Kur’an), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır.

SAD
38:57

فَلْيَذُوقُوهُ

felyeƶūḳūhu

onu tadsınlar

İşte bu; tatsınlar onu Kaynar su ve irin.

A'RAF
7:22

ذَاقَا

ƶāḳā

tadınca

Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"

A'RAF
7:39

فَذُوقُوا

feƶūḳū

o halde siz de tadın

(Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."

FURKAN
25:19

نُذِقْهُ

nuƶiḳhu

ona taddırırız

"İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız."

FATIR
35:37

فَذُوقُوا

feƶūḳū

öyle ise (azabı) tadın

İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.

İSRA
17:75

لَأَذَقْنَاكَ

leeƶeḳnāke

sana taddırırdık

Bu durumda, Biz sana, hayatın da kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra Bize karşı bir yardımcı bulamazdın.

YUNUS
10:21

أَذَقْنَا

eƶeḳnā

tattırdığımız

İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir. De ki "Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, Bizim elçilerimiz, sizin ’geliştirmekte olduğunuz düzenleri’ yazmaktadırlar."

YUNUS
10:52

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Sonra o zulmetmekte olanlara "Sürekli azabı tadın" denilecek. Kazandıklarınız dışında, bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?"

YUNUS
10:70

نُذِيقُهُمُ

nuƶīḳuhumu

tattırırız

(Onlar için) Dünyada geçici bir meta (vardır). Sonra dönüşleri Bizedir; sonra da inkara sapışları dolayısıyla onlara şiddetli azabı taddıracağız.

HUD
11:9

أَذَقْنَا

eƶeḳnā

tattırsak

Andolsun, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

HUD
11:10

أَذَقْنَاهُ

eƶeḳnāhu

ona tattırırsak

Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; "Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.

EN'ÂM
6:30

فَذُوقُوا

feƶūḳū

öyle ise tadın

Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen (Allah) "Bu, gerçek değil mi?" dedi. Onlar "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah) "Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi.

EN'ÂM
6:65

وَيُذِيقَ

ve yuƶīḳa

ve taddırmağa

De ki "O, size üstünüzden ya da ayaklarınızın altından azap göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kırdırıp kiminizin şiddetini kiminize taddırmaya güç yetirendir." Bak, iyice kavrayıp-anlamaları için ayetleri nasıl çeşitli biçimlerde açıklıyoruz?

EN'ÂM
6:148

ذَاقُوا

ƶāḳū

tadmışlardı

Şirk koşanlar diyecekler ki "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz."

SAFFAT
37:31

لَذَائِقُونَ

leƶāiḳūne

tadacağız

"Böylece Rabbimiz’in sözü (yıkım ve azap va’di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız."

SAFFAT
37:38

لَذَائِقُو

leƶāiḳū

tadacaksınız

Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız."

SEBE
34:12

نُذِقْهُ

nuƶiḳhu

ona taddırırdık

Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.

SEBE
34:42

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Artık bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki "Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın."

ZÜMER
39:24

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.

ZÜMER
39:26

فَأَذَاقَهُمُ

feeƶāḳahumu

onlara taddırdı

Artık Allah, onlara dünya hayatında ’horluğu ve aşağılanmayı’ taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür.

FUSSILET
41:16

لِنُذِيقَهُمْ

linuƶīḳahum

taddırmak için

Böylece Biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için, o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine ’kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir.

FUSSILET
41:27

فَلَنُذِيقَنَّ

felenuƶīḳanne

fakat taddıracağız

Artık gerçekten o inkar edenlere şiddetli bir azap taddıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.

FUSSILET
41:50

أَذَقْنَاهُ

eƶeḳnāhu

biz ona taddırırsak

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız.

FUSSILET
41:50

وَلَنُذِيقَنَّهُمْ

velenuƶīḳannehum

ve mutlaka taddıracağız

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız.

ŞURA
42:48

أَذَقْنَا

eƶeḳnā

taddırdığımız

Şayet onlar, sırt çevirecek olurlarsa, artık Biz seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen, yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet taddırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda insan bir nankör kesiliverir.

DUHAN
44:49

ذُقْ

ƶuḳ

tad

"(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun."

DUHAN
44:56

يَذُوقُونَ

yeƶūḳūne

tadmazlar

Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur.

AHKAF
46:34

فَذُوقُوا

feƶūḳū

öyleyse tadın

İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir) "Bu gerçek değil miymiş?" Onlar "Rabbimiz’e andolsun, evet (öyledir)" derler. (Allah da) "Öyleyse inkar ettiklerinizden dolayı azabı tadın" dedi.

ZARIYAT
51:14

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

"Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir."

NAHL
16:94

وَتَذُوقُوا

ve teƶūḳū

ve tadarsınız

Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.

NAHL
16:112

فَأَذَاقَهَا

feeƶāḳahā

(bunun üzerine) ona taddırdı

Allah bir şehri örnek verdi (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.

ENBIYA
21:35

ذَائِقَةُ

ƶāiḳatu

tadacaktır

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.

SECDE
32:14

فَذُوقُوا

feƶūḳū

o halde tadın

Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.

SECDE
32:14

وَذُوقُوا

ve ƶūḳū

ve tadın

Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.

SECDE
32:20

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.

SECDE
32:21

وَلَنُذِيقَنَّهُمْ

velenuƶīḳannehum

mutlaka onlara taddıracağız

Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azapdan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız.

NEBE
78:24

يَذُوقُونَ

yeƶūḳūne

tadmazlar

Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.

NEBE
78:30

فَذُوقُوا

feƶūḳū

şimdi tadın

Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

RUM
30:33

أَذَاقَهُمْ

eƶāḳahum

onlara taddırdığı

İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ’gönülden katıksız bağlılar’ olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar.

RUM
30:36

أَذَقْنَا

eƶeḳnā

biz taddırdığımız

Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.

RUM
30:41

لِيُذِيقَهُمْ

liyuƶiyḳahum

onlara taddırıyor

İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.

RUM
30:46

وَلِيُذِيقَكُمْ

veliyuƶiyḳakum

size tattırması için

Size Kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O’nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi, O’nun ayetlerindendir.

ANKEBUT
29:55

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah) "Yaptıklarınızı tadın" der.

ANKEBUT
29:57

ذَائِقَةُ

ƶāiḳatu

tadacaktır

Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.

HAC
22:9

وَنُذِيقُهُ

ve nuƶīḳuhu

ve ona taddıracağız

Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla ’gururla salınıp-kasılarak’ (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.

HAC
22:22

وَذُوقُوا

veƶūḳū

ve tadın (denilir)

Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara) "Yakıcı azabı tadın" (denir).

HAC
22:25

نُذِقْهُ

nuƶiḳhu

ona taddırırız

Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız.

ENFAL
8:14

فَذُوقُوهُ

feƶūḳūhu

şimdi tadın onu

İşte bu sizin; tadın bunu. İnkara sapanlara bir de ateş azabı vardır.

ENFAL
8:35

فَذُوقُوا

feƶūḳū

O halde tadın

Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı.

ENFAL
8:50

وَذُوقُوا

veƶūḳū

haydi tadın

Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin.

ÂL-I İMRAN
3:106

فَذُوقُوا

feƶūḳū

öyle ise tadın

Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir).

ÂL-I İMRAN
3:181

ذُوقُوا

ƶūḳū

tadın

Andolsun; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

ÂL-I İMRAN
3:185

ذَائِقَةُ

ƶāiḳatu

tadacaktır

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.

HAŞR
59:15

ذَاقُوا

ƶāḳū

tadmışlardır

Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.

NISA
4:56

لِيَذُوقُوا

liyeƶūḳū

tadsınlar diye

Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

TALAK
65:9

فَذَاقَتْ

feƶāḳat

taddı

Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.

TEĞABUN
64:5

فَذَاقُوا

feƶāḳū

taddılar

Bundan önce inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar, işlerinin vebalini taddılar. Onlara acı bir azap vardır.

MAIDE
5:95

لِيَذُوقَ

liyeƶūḳa

tatması için

Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe’ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç sahibidir.

TEVBE
9:35

فَذُوقُوا

feƶūḳū

o halde tadın

Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek).