| Ahmed Hulusi | |
|---|---|
|
1. Sana Gaşiye’nin (bütün insanları örtüp bürüyen o büyük tecelli - kıyamet) haberi geldi mi? |
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ Hel etake hadiysülğaşiyeti. |
|
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ Vücuhün yevmeizin haşi’atün. |
|
|
3. (Örf - âdet olarak) çalışmış (ibadet etmiş) boşa yorulmuş! |
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ ’Amiletün nasıbetün. |
|
تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً Tasla naren hamiyeten. |
|
|
تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ Tüska min ’aynin aniyetin. |
|
|
6. Onlar için Dari’ (zehirli - yırtıcı bir diken?)den başka yiyecek yoktur. |
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ Leyse lehüm ta’amün illa min dariy’ın. |
|
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ La yüsminü ve la yuğniy min cu’ın. |
|
|
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌ Vücuhün yevmeizin na’ımetün. |
|
|
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ Lisa’yiha radıyetün. |
|
|
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ Fiy cennetin ’aliyetin. |
|
|
لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً La tesme’u fiyha lağıyeten |
|
|
فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ Fiyha ’aynün cariyetün. |
|
|
فِيهَا سُرُرٌ مَرْفُوعَةٌ Fiyha sürürin merfu’atün. |
|
|
وَأَكْوَابٌ مَوْضُوعَةٌ Ve ekvabün mevdu’atün. |
|
|
وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ Ve nemariku masfufetün. |
|
|
وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ Ve zerabiyyü mebsusetün. |
|
|
17. Bakmıyorlar mı el İbil’e (yağmur yüklü bulutlara) nasıl yaratılmış? |
أَفَلَا يَنْظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ Efela yenzurune ilel’ibilli keyfe hulikat. |
|
18. (Bakmıyorlar mı) semâya, nasıl ref’olunmuş (nasıl uzay oluşmuş)! |
وَإِلَى السَّمَاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ Ve ilessemai keyfe rufi’at. |
|
وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ Ve ilelcibali keyfe nusıbet. |
|
|
وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ Ve ilel’ardı keyfe sutihat. |
|
|
21. HATIRLAT; çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın (hakikatlerini hatırlatmak için irsâl oldun)! |
فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ Fezekkir innema ente müzekkirün. |
|
لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُصَيْطِرٍ Leste’aleyhim bimusaytırin. |
|
|
23. Ancak kim yüz çevirir ve küfür ederse (hakikati inkâr - reddederse), |
إِلَّا مَنْ تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ İlla men tevella ve kefere. |
|
فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ Feyü’azzibühullahül’azabel’ekbere. |
|
|
إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ İnne ileyna iyabehüm. |
|
|
26. Sonra muhakkak ki bize aittir yaptıklarının sonucunu yaşatmak! |
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ Sümme inne ’aleyna hısabehüm. |