Abdullah Parlıyan 

1. Ey İnsanlar! Rabbinize karşı sorumluluk bilinci taşıyın. Çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı gerçekten korkunç olacak!

2. O saate ulaştığınız gün, emziren analar çocuklarını bırakıp unutacaklar ve her gebe yaratık da, vaktinden önce yükünü bırakıverecek, insanları sarhoş olmadıkları halde, sarhoş gibi göreceksin. Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir. Dolayısıyla bu dehşetli azap, onların akıllarını başlarından almıştır.

3. Hal böyleyken yine de, nice insan herhangi bir bilgiye sahip olmaksızın, Allah hakkında tartışmakta ve bu yolda baş kaldıran her türlü şeytan ve yandaşlarının peşine takılmaktadır.

4. O şeytan ve yandaşları ki, kendilerine yönelen kimseleri yoldan çıkaracak ve onları kavurucu azaba sürükleyeceklerdir. Onların görevi budur.

5. Ey insanlar! Ölümden sonraki dirilme hakkında, şüphede iseniz o zaman hatırlayın ki, biz gerçekten her birinizi topraktan yarattık. Sonra bir damla meniden, sonra döllenmiş yumurtadan, sonra temel unsurları itibariyle tamamlanmış, fakat bütün hususiyetleriyle henüz tamamlanmamış bir et parçasından yarattık, size apaçık kudretimizi gösterelim diye. Ve doğmasını dilediğimizin, anasının karnında bizce belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız, sonra sizi çocuk olarak dünyaya getirir ve büyümenize imkan veririz de, böylece bir kısmınız olgunluk çağına erişir. Öyle ki, kiminize daha çocukluk çağında ölüm tattırılırken, kiminiz de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki, bildiğini bilmez olur. Ve sen ey insanoğlu! Ölümden sonra tekrar kalkıştan şüphe ediyorsan düşün ki, bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru, ama ona su indirdiğimizde bir de bakarsın canlanıp kabarmış ve her türden iç açıcı bitkiler vermiş!

6. Bütün bunlar, Allah’ın kudreti sayesinde, böylece meydana gelmektedir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, herşey O’nunla varlık kazanır ve O ölüleri diriltir ve herşeye güç yetirendir.

7. Ve bil ki ey insanoğlu! Kıyamet de şüphe götürmez bir biçimde gelip çatacaktır ve Allah mezarlarda yatan herkesi de diriltip kaldıracaktır.

8. Ama buna rağmen yine insanlar arasında, niceleri vardır ki, herhangi bir bilgiye, herhangi bir doğru yol öğretisine ve ışık saçan ilahi bir kitaba sahip olmaksızın, Allah hakkında tartışıp durur.

9. Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla, gururla salınıp kasılarak tartışmasını sürdürür. Dünyada onun için aşağılık bir durum var, kıyamet günü de yakıcı azabı ona tattıracağız.

10. "Bu senin kendi elinle önceden kazandığın şey. Çünkü Allah kullarına, asla en küçük bir haksızlık yapmaz!" denecek.

11. Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah’a imanla küfrün sınırında, yani kıyı kenar kulluk eder, öyle ki başına bir iyilik gelse, ondan hoşnut olur, ama başına sınayıcı bir güçlük gelse, hemen bütünüyle yüz çevirir ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder. İşte en açık zarar ve kayıp da budur.

12. Böyle yaparken Allah yerine, kendisine ne zarar, ne de yarar sağlayabilen şeylere yalvarıp yakarır. İşte budur, doğruluktan tamamıyla uzak bir sapıklık.

13. Ve bazan da zararı, yararından daha akla yakın olan kimselere yalvarıp yakarır ve tapınır. Ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır o.

14. Gerçek şu ki, Allah iman edip dürüst ve yararlı işler ortaya koyanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirir. Şüphe yok ki Allah dilediğini yapar.

15. Her kim Allah’ın peygamberine bu dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini düşünüyorsa kendisine bir çare bulup göklere uzansın, Allah’la olan bütün bağlantılarını kessin ve böylece görsün bakalım, bu kurduğu düzen onu sıkıntısından kurtaracak mı?

16. İşte böylece biz, O kitabı apaçık ayetler halinde indirdik ve bundan böyle, Allah doğru yola ulaşmayı isteyen kimseyi, doğru yola yöneltecektir.

17. Gerçek şu ki inananlar, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve bir de Allah’tan başka varlıklara tanrısal nitelik yakıştıranlar arasındaki hükmü kıyamet günü Allah verecek, haklıyı haksızı ortaya çıkaracaktır. Çünkü Allah herşeye şahittir.

18. Ey insanoğlu! Göklerde ve yerde varolan herşeyin, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların, hayvanların ve insanların bir çoğunun Allah’ın kudret ve yüceliği önünde yere kapandığını görmüyor musun? Bir çok insan da O’na karşı geldikleri için öte dünyada, azabı hak edecekler. Allah’ın alçalttığını yükseltebilecek kimse yoktur. Şüphe yok ki, Allah dilediğini yapar.

19. İşte birbirine karşı iki gurup. Rableri hakkında her zaman birbirleriyle çatışma içinde olmuşlardır. Bunlardan, Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edip, hakkı inkâr edenler için, öte dünyada ateşten elbiseler biçilmiştir, tepelerine de kaynar su dökülecektir.

20. Bu dökülen kaynar su ile, karınları içindeki organlar ve derileri eritilecektir.

21. Onlara orada demirden kamçılar veya topuzlar da vardır.

22. Onlar, uğradıkları beladan, acı ve ızdıraplardan dolayı, kurtulmak için, oradan çıkmak istediklerinde, yine oraya çevrilirler ve bu yakıcı azabı sonuna kadar tadın! denir.

23. Buna karşılık imana erişip, dürüst ve faydalı davranışlar ortaya koyanları, Allah içlerinde dere ve ırmakların aktığı cennetlere sokacaktır. Orada onlar altın bilezikler ve inciler takınacaklar ve onların elbiseleri de ipekten olacaktır.

24. Çünkü bu cennetleri kazananlar, sözün en iyisine, en tutarlısına yönelmek arzusunu gösterdiler de böylece övgüye değer Rablerinin yolunu bulmuş oldular.

25. Gerçekten, O Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler, Allah’ın yolundan ve kendisini ziyarette yerlisi ile misafiri eşit tutulan, Mescidi Haram’dan insanları alıkoyanlar şunu bilmeliler ki, kim orada zulüm ile haktan sapıp dinsizliğe yeltenirse, ona can yakıcı bir azaptan tattırırız.

26. "Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve benim mabedimi, O’nu tavaf edecek olanlar, namaz kılanlar, saygı ile eğilip secdeye kapananlar için temiz tut."

27. Bütün insanlara haccı ilan et, hacca çağır, yaya olarak ve her türlü binek üstünde veya yorgun argın develer üzerinde, her uzak yoldan sana gelsinler

28. de haccın kendilerine sağlayacağı yararları görsünler ve kurban için belirlenen günlerde kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanları Allah adını anarak kessinler. Bunların etinden yiyin, yoksul ve fakirlere de yedirin.

29. Sonra ihramda iken yapılamayan şeyleri yapıp temizlensinler, varsa adaklarını yerine getirsinler ve bu dünyanın en eski ve zorbalardan engellenip özgürlüğe kavuşturulmuş mabedini bir kere daha tavaf etsinler.

30. İşte böyle. . . Kim Allâh’ın saygı gösterilmesi gerekenlerine saygı duyup gereğini uygularsa, bu yaptığı, onun için Rabbinin indînde daha hayırlıdır. . . Size bildirilenler hariç, en’am (deve, sığır, koyun cinsi) helal kılındı. . . O hâlde putların pisliğinden ve uydurma fikirlerden kaçının.

31. Ve bütün bunları, O’ndan başka şeylere tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın ve sahte, düzmece olan herşeyden yüz çevirip yalnızca Allah’a yönelerek yapın. Çünkü bilin ki, Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıran kimse, gökten savrulup düşen, kuşların didikleyip kapıştığı, yahut rüzgarın uzak ıssız bir yere savurduğu kimse gibi, kendini boşlukta hisseder.

32. İşte bu akılda tutulmalıdır. Kim Allah’ın ibadet için koyduğu alamet, sembol ve simgelere uyup saygı gösterirse, şüphe yok ki bu inananların kalplerinde bulunan Allah’a karşı sorumluluk bilincindendir.

33. O kurbanlık hayvanlarda, sizin için kesilecekleri zamana kadar yani yün, süt ve güçlerinden birtakım yararlar vardır. Sonra bu kurbanlıkların boğazlanıp infak edilecekleri yer, yeryüzünün en eski ve zorbalardan korunmuş mabedi olan Kâbe’dir.

34. Biz her ümmet için bir kulluk eylemi olarak; Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları Allah’ın adını anmaları şartıyla kurban kesmelerini öngördük. Gerçek ilahınız tek bir ilahtır. Yalnız O’na teslim olun. Ey Muhammed! Tüm iyi yürekli, alçak gönüllü kimseleri Allah’ın hoşnutluğuyla müjdele.

35. Onlar ki, ne zaman Allah’tan söz edilse kalpleri titrer, başlarına gelen her türlü sıkıntı ve zorluklara karşı dişlerini sıkıp direnirler, namazlarına devamlı ve duyarlıdırlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah’ın rızasını kazanmak için başkalarına da harcarlar.

36. Büyük baş hayvanların kurban edilmelerine gelince, biz bunu sizin için, Allah tarafından konulmuş, dininizin alamet ve sembollerinden biri olarak öngördük ki, bunlarda sizin için nice yararlar vardır. Öyleyse artık onlar kurban edilmek üzere sıraya dizildiklerinde veya develer ayakta oldukları halde onların üzerine Allah’ın adını anarak kesin. Cansız olarak yere serildiklerinde, onların etinden kendiniz de yiyin; ihtiyacını gizleyen ve istemek zorunda kalan fakiri de onunla doyurun. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize sunduk.

37. Fakat unutmayın ki, onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları. Fakat O’na ulaşan, yalnızca sizin iyi niyet ve samimiyetinizdir. İşte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, O’nun sizi doğru yola iletmesine karşılık, O’nun şanını yüceltip tekbir getiresiniz diye. Öyleyse güzel davrananları müjdele

38. ki, Allah inananları bütün kötülüklere karşı savunup koruyacaktır. Çünkü Allah, hangi türden olursa olsun, hainliği sanat edinip, nankörlüğü benimseyen hiç kimseyi asla sevmez.

39. Kendileriyle savaşa girişilen mü’minlere, zulme uğramalarından dolayı, savaş izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım ulaştıracak güçtedir.

40. Onlar ki, sadece "Bizim Rabbimiz Allah’tır" dedikleri için, haksızlıkla yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını diğeriyle savmasaydı, şüphesiz o zaman içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler çoktan yıkılıp gitmiş olurdu. Ve şüphesiz Allah, kendi dinine yardım edenlere, mutlaka yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah, çok üstündür, çok güçlüdür.

41. O mü’minler ki, kendilerini yeryüzünde egemen kılsak, namaz ibadetine ağırlık verip, toplumda namazı devamlı kılınması ve duyarlı olunması gereken bir ibadet haline getirirler, arınmak için verilmesi gereken zekatı verirler, yapılması iyi ve doğru olanı emreder, yanlış ve kötü olanı yasaklarlar. Ama olup biten herşeyin sonucu hakkkında hüküm vermek Allah’a kalmıştır.

42. Ey peygamber! Eğer o kimseler seni yalanlıyorlarsa, unutma ki onlardan çok önce Nuh toplumu, Âd ve Semûd toplumu kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamışlardı.

43. Tıpkı İbrahim toplumunun, Lût toplumunun yalanladıkları gibi,

44. Medyen halkı da aynen yalanlamıştı. Musa da yalan sayılmış, reddedilmişti. Her seferinde hakkı inkâr edenlere belirli bir süre için fırsat verdim, ama günü gelince, onları kıskıvrak yakaladım ki, nasılmış beni inkâr etmek? görsünler!

45. Yaratılış gayesine aykırı davranan nice şehir sakinlerini biz yok ettik. Şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor. O şehirlerin tavanları, duvarlarına çökmüş, yerle bir olmuş, kuyuları kendi haline terkedilmiş, bir zamanlar göğe doğru yükselen sarayları şimdi yerle bir olmuş!

46. Sana karşı çıkanlar, hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı, onların başına gelenleri görerek, düşünebilen kalpleri ve işitebilen kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, onlarda kör olan gözler değil, kör olan göğüslerdeki kalplerdir. Yani asıl felaket, kalp gözünün kör olmasıdır. Çünkü insana gerçekleri gösterecek olan odur.

47. Onlar senden, azabı çarçabuk getirmeni isterler. Andolsun ki, Allah verdiği sözden caymaz. Şüphesiz ki Rabbinizin ölçüsüyle bir gün, sizin sayıp hesapladığınız bin yıl gibidir.

48. Ve nice şehir halkı var ki, yaratılış gayesine aykırı hareket ettikleri için onlara, bir süre için fırsat vermiştim. Ama zamanı gelince, onları kıskıvrak yakalayıverdim, dönüş ancak banadır.

49. "Ey insanlar! Ben yalnızca, size Allah tarafından gönderilen, apaçık bir uyarıcıyım!"

50. Artık iman edip güzel, yararlı amellerde bulunanlar için bir bağışlanma ve çok üstün ve çok büyük bir rızık vardır.

51. Ayetlerimize karşı gelmeye uğraşanlarsa, işte onlar cehennemliktirler.

52. Biz senden önce, hiçbir Rasül ve Nebi göndermedik ki, o bir dilek ve arzuda bulunduğu zaman veya birşey okumak istediği zaman şeytan onun dileğine bir kuşku veya sapma unsuru bırakmış olmasın. Ama Allah şeytanın katmak istediği şeyi iptal eder ve kendi ayetlerini, peygamberinin kalbinde ve zihninde sağlam olarak yerleştirir. Allah yaptığını yerli yerince yapandır ve sınırsız bilgi sahibidir.

53. Allah şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki, kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme vesilesi yapsın. Çünkü bu tür şüphelere kapılarak, kendilerine yazık eden kimseler, doğrusu çok derin bir yanılgı içindedir.

54. Ve yine Allah’ın, şeytanın bu çabalarını boşa çıkarması, doğru bilgiden nasibi olanların, bu ilahi mesajın senin Rabbbinden gelen bir gerçek olduğunu kavramaları, ona inanmaları ve bütün kalpleriyle ona bağlanıp boyun eğmeleri içindir. Çünkü gerçekten de Allah, iman edenleri dosdoğru bir yola yöneltir.

55. O Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler ise, kendilerine kıyametin ansızın gelip çatmasına veya bütün ümitlerin boş olduğu, o günün azabı başlarına çökünceye kadar, Kur’ân hakkında kapıldıkları şüpheden, asla kurtulamazlar.

56. O kıyamet günü tüm egemenlik Allah’ındır. Bütün insanları yargılayacak ve aralarındaki farkı ortaya koyacaktır. Buna göre iman edip dürüst ve faydalı işler yapanlar, kendilerini nimet cennetlerinde bulacaktır.

57. Ama Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlere ve mesajlarımızı yalanlamaya kalkışanlara gelince, işte böylelerini alçaltıcı bir azap karşılayacaktır.

58. Öte yandan zulüm diyarını terkedip, Allah yolunda kavgaya girişip ölen, ya da öldürülen kimselere gelince, muhakkak ki Allah onları, öte dünyada güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızıklandıranların en hayırlısıdır.

59. Ve dolayısıyla, onları mutlaka son derce hoşnut kalacakları bir yer olan cennete sokacaktır. Çünkü Allah mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir ve azap etmede acele etmez.

60. Gerçek şudur ki, kendisine yapılan saldırıya denk bir tepki ile karşılık verdiği halde, yeniden kendisine acımasızca saldırılırsa, Allah böyle birine mutlaka arka çıkacaktır. Şüphesiz Allah çok affeden ve bağışlayandır.

61. İşte böylece Allah öylesine sınırsız kudret sahibidir ki, geceyi kısaltır, gecenin bir kısmını gündüz yapar, gündüzü kısaltır, gündüzün bir kısmını gece yapar. Çünkü Allah, olup biten herşeyi görücü ve işiticidir.

62. Bunu böylece bilin ki, Allah varlığı kendinden olan tek gerçek zattır. O’nun dışında yalvarıp yakardıkları ise, anlamsız ve amaçsız boş şeylerdir. Çünkü Allah, çok yüce ve çok büyüktür.

63. Görmüyor musun, gökten su indiren Allah’tır ki, onunla yeryüzü yeşeriyor. Şüphesiz Allah, kulları hakkında lütuf ve ihsan sahibidir ve herşeyden de haberdardır.

64. Göklerde ne varsa, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Ve doğrusu Allah, hiçbir şeye muhtaç olmayacak kadar zengin ve bütün övgülere de layıktır.

65. Yeryüzünde var olan herşeyi ve koyduğu yasalarla denizde seyreden gemileri ve gök cisimlerini, kendi izni olmadıkça yeryüzüne düşmemeleri için, yerlerinde ve yörüngelerinde tutanın Allah olduğunu görmüyor musun? Gerçekten de Allah, insanlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir.

66. Nitekim size hayat veren, sonra sizi öldüren ve en sonunda sizi yeniden diriltecek olan da O’dur. Bunca gerçeklere rağmen, insan çok nankördür.

67. Biz her ümmete bir ibadet tarzı kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse onlar, bu ibadet tarzı meselesinde, seninle tartışmasınlar. Sen yalnızca onları, Rabbinin yoluna çağır. Çünkü sen, gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.

68. "Yapıp ettiklerinizi en iyi bilen Allah’tır"

69. Çünkü üzerinde ayrılığa düştüğünüz tüm konularda, kıyamet günü aranızda hüküm verecek olan Allah’tır.

70. Bilmez misin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsini ancak Allah bilir. Bunların hepsi bir kitapta yazılıdır. Bu eşya ve olayların bilgisine sahip olmak, Allah için çok kolaydır.

71. Yine de yeri geldikçe, O’na inandıklarını söyleyen kimseler, Allah’ı bırakıp öyle şeylere tapıyorlar ki, Allah onlara ibadet edilebileceği hakkında, hiçbir bilgi indirmemiştir. Kendilerinin de bu hususta, bir bilgileri yoktur. Sadece hayallerine göre hareket ediyorlar. Yaratılış gayelerine aykırı yaşayan bu kimselerin, hiçbir yardımcıları da yoktur.

72. Size bu kin ve öfkenizden daha kötü birşey haber vereyim mi? Ahiretteki cehennem ateşi! Allah onu, gerçekleri örtbas etmiş olanlara vaad etmiştir. Ne kötü sonuçtur o.

73. Ey insanlar! İşte size bir örnek veriliyor, onu dinleyin şimdi. Sizin Allah’tan başka yalvarıp yakardığınız bütün o düzmece varlıklar, hepsi bir araya gelseler dahi, asla bir sinek bile yaratamazlar. Hatta bir sinek, onlardan birşey kapacak olsa, onu bile geri alamazlar. İsteyen, yani puta tapanda aciz ve güçsüz, istenen put veya putlaştırılan şahsiyet de, ne kadar güçsüz.

74. Putları Allah’a ortak koşmak suretiyle hataya düşenler, Allah’ın güç ve kudretini gereği gibi kavrayıp değerlendiremiyorlar. Çünkü Allah, herşeyi hükmü altında tutan, en yüce iktidar sahibidir.

75. Allah meleklerden de, insanlardan da elçiler seçer. Şüphe yok ki Allah, herşeyi gören ve herşeyi işitendir.

76. Seçtiği tüm elçilerin bildikleri sınırlıyken O, onlar hakkında olanı ve olacağı da bütünüyle bilmektedir. Çünkü bütün işler Allah’a döner.

77. Ey iman edenler! Rüku’ edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin ki, böylece kurtuluşa eresiniz.

78. Ve Allah’ın davası için, O’nun yolunda gösterilmesi gereken, en zorlu ve en üstün çabalara girişin. Mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak, sizi seçen ve bu din konusunda üzerinize bir zorluk ve güçlük yüklemeyen O’dur. Sizin dininizi de, babanız İbrahim’in dini gibi, geniş kapsamlı yapıp güçlük yüklemedi. O Allah, bundan önceki kitaplarda da, bu Kur’ân’da da size müslümanlar adını verdi ki, peygamber size şahit ve örnek olsun, siz de insanlara, şahit ve güzel örnek olasınız. Öyleyse namazınıza devamlı ve duyarlı olun, arınmanız için verilmesi gereken zekatı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. Sizin gerçek efendiniz O’dur. Ne güzel efendi ve ne güzel yardımcıdır O.