Gültekin Onan 

1. Ey insanlar, rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.

2. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Tanrı’nın azabı pek şiddetlidir.

3. İnsanlardan kimi, Tanrı hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın kaypak şeytanının peşine düşer.

4. Ona yazılmıştır "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."

5. Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan, sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir ecele kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiç bir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.

6. İşte böyle; şüphesiz Tanrı, hakkın kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten her şeye güç yetirendir.

7. Gerçek şu ki, kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Tanrı kabirlerde olanları diriltecektir.

8. İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Tanrı hakkında tartışır durur.

9. Tanrı’nın yolundan saptırmak amacıyla ’gururla salınıp kasılarak’ (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona tattıracağız.

10. (Ey insan) Bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Tanrı, kullar için zulmedici değildir.

11. İnsanlardan kimi, Tanrı’ya bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir (kalebe). O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.

12. Tanrı’dan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en uzak bir sapıklıktır.

13. (Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.

14. Şüphesiz Tanrı, inanıp salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Tanrı her istediğini yapar.

15. Kim, Tanrı’nın ona, dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu düzen, onun öfkesini giderebilecek mi?

16. İşte biz onu (Kuran’ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Tanrı, dilediğini hidayete yöneltir.

17. Gerçekten inananlar, Yahudiler, Sabiiler, Hristiyanlar, Mecusiler ve şirk koşanlar; şüphesiz Tanrı, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Tanrı her şeyin üzerinde şahid olandır.

18. Görmedin mi ki, gerçekten göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Tanrı’ya secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azab hak olmuştur. Tanrı kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Tanrı dilediğini yapar.

19. İşte bunlar çekişen iki gruptur, rableri konusunda çekiştiler. İşte o küfredenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.

20. Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.

21. Onlar için demirden kamçılar vardır.

22. Ne zaman oradan, sarsıcı üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara) "Yakıcı azabı tadın" (denir).

23. Hiç kuşkusuz Tanrı, inananları ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)dir.

24. Onlar sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.

25. Gerçek şu ki, küfredip Tanrı yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azab tattırırız.

26. Hani biz İbrahim’e Evin (Kabe’nin) yerini belirtip hazrladığımız zaman (şöyle emretmiştik) "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."

27. "İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler."

28. Kendileri için bir takım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Tanrı’nın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.

29. Sonra kirlerini gidersinler ve adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik’i tavaf etsinler.

30. İşte böyle; kim Tanrı’nın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının; yalan söz söylemekten de kaçının.

31. Hanifler olarak O’na (hiç bir) ortak koşmaksızın. Kim Tanrı’ya ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.

32. İşte böyle; kim Tanrı’nın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.

33. Onlarda sizin için adı konulmuş bir ecele kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik’tir.

34. Biz her ümmet için bir ’mensek’ kıldık, O’nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Tanrı’nın adını ansınlar diye. İşte sizin tanrınız bir tek tanrıdır; artık yalnızca O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.

35. Onlar ki, Tanrı anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.

36. İri cüsseli develeri size Tanrı’nın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Tanrı’nın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.

37. Onların etleri ve kanları kesin olarak Tanrı’ya ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Tanrı’yı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.

38. Şüphesiz Tanrı, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) inananlardan uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Tanrı hain ve (pek) kafir olan kimseyi sevmez.

39. Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (müminlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Tanrı, onlara yardım etmeye güç yetirendir.

40. Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Tanrı’dır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Tanrı’nın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Tanrı’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Tanrı kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Tanrı, güçlü olandır, aziz olandır.

41. Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, marufu buyururlar, münkerden sakındırırlar. Bütün buyrukların sonu Tanrı’yadır / Tanrı’ya aittir.

42. Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı.

43. İbrahim’in kavmi ve Lut’un kavmi de.

44. Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle ben, o kafirlere bir süre tanıdım sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış benim inkarım?

45. (Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terkedilmiş bulunmakta), yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).

46. Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz ancak sinelerdeki kalpler körelir.

47. Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar. Tanrı vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin rabbinin katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

48. Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca banadır.

49. De ki "Ey insanlar, gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım."

50. Buna göre, inanıp salih amellerde bulunanlar, onlar için bir bağışlanma (mağrifet) ve üstün bir rızık vardır.

51. Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, alevli ateşin halkıdır.

52. Biz senden önce hiç bir resul ve nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku vaya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Tanrı, şeytanın katıp bırakmalarını giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Tanrı, gerçekten bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

53. Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Tanrı’nın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.

54. (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kuran’ın) hiç tartışmasız rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona, inansınlar ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Tanrı inananları dosdoğru yola yöneltir.

55. Küfredenler ise, kıyamet saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kuran’dan) yana şüphe içinde sürgit kalacaklardır.

56. Mülk, o gün yalnızca Tanrı’nındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık inanıp salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.

57. Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.

58. Tanrı yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Tanrı, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Tanrı, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

59. Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Tanrı, bilendir, halimdir.

60. İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine ’azgınlık ve saldırıda’ bulunulursa, Tanrı, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Tanrı, affedicidir, bağışlayıcıdır.

61. İşte böyle; çünkü Tanrı geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp katar. Şüphesiz Tanrı, işitendir, görendir.

62. İşte böyle; çünkü Tanrı, hakkın ta kendisidir. O’nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Tanrı, yücedir, büyüktür.

63. Görmedin mi, Tanrı, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Tanrı, lütfedicidir, her şeyden haberdardır.

64. Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Şüphesiz Tanrı, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.

65. Görmedin mi, Tanrı, yerdekileri ve denizde onun buyruğuyla akıp giden gemileri sizin yararınıza / kullanımınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Tanrı, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.

66. Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O’dur. Gerçekten insan (pek) kafirdir.

67. Biz her ümmete bir ’ibadet tarzı’ (mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, buyrukta seninle çekişmesinler. Sen rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.

68. Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki "Tanrı yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir."

69. "Tanrı, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir."

70. Tanrı’nın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Tanrı için pek kolaydır.

71. Onlar, Tanrı’yı bırakıp da (Tanrı’nın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiç bir yardımcı yoktur.

72. Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o küfredenlerin yüzlerindeki inkarı tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Tanrı, onu küfredenlere vaadetmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."

73. Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Tanrı’nın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

74. Onlar, Tanrı’nın gerçek gücünü ölçemediler / değerlendiremediler veya onlar Tanrı’nın gücünü gerçekten / gerektiği gibi değerlendiremediler. De ki Kuşkusuz Tanrı güç sahibidir, azizdir.

75. Tanrı, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Tanrı işitendir, görendir.

76. O önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve (bütün) buyruklar Tanrı’ya döndürülür.

77. Ey inananlar, rüku edin, secdeye varın, rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz.

78. Tanrı adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi). O (Tanrı ) bundan daha önce de, bunda (Kuran’da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Tanrı’ya sarılın; sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı!