Muhammed Esed 

1. Ey Peygamber! Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol; hakikati inkar edenlerin ve ikiyüzlülerin söylediklerine uyma! Şüphesiz Allah her şeyi tam bilendir, hikmet sahibidir.

2. (Yalnız) Rabbinden sana vahiy yoluyla gelene uy, çünkü (ey insanlar,) Allah yaptığınız her şeyden tam haberdardır.

3. (Sadece) Allah’a güvenin, hiç kimse Allah kadar güvene layık olamaz.

4. Allah hiç kimseye tek bedende iki kalp vermemiştir ve (aynı şekilde,) "kendiniz için annelerinizin bedeni kadar haram" saydığınız eşlerinizi hiçbir zaman sizin (gerçek) anneleriniz kılmamış ve evlatlıklarınızı da (gerçek) çocuklarınız saymamıştır, bunlar ağzınıza doladığınız boş laflar(ın işaretlerin)den başka bir şey değildir; halbuki Allah (mutlak) doğruyu söyler ve (size) doğru yolu ancak O gösterir.

5. (Evlatlık aldığınız çocuklara gelince,) onları (gerçek) babalarının isimleri ile çağırın! Bu, Allah nezdinde daha adaletli (bir davranış)tır; eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, onları din kardeşleriniz ve arkadaşlarınız (olarak görün). Ama bu konuda yanılırsanız bir günah işlemiş olmazsınız, (asıl önemli olan) kalplerinizden geçendir, çünkü Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.

6. Peygamber, müminler üzerinde, onlar(ın kendileri üzerinde sahip olduğun)dan daha büyük hak sahibidir ve (onu bir baba gibi gördüklerinden) Peygamber’in eşleri onların anneleridir, (bu şekilde) yakın olanlar, Allah’ın buyruğu gereğince, birbirleri üzerinde (Yesrib’deki) müminlerden ve (Allah rızası için oraya) göç etmiş olanlardan daha fazla hak sahibidirler. Ancak (öteki) yakın dostlarınıza karşı da en güzel şekilde davranmalısınız, bu (da) Allah’ın buyruğu gereğidir.

7. Ve bir zaman Biz bütün peygamberlerden sağlam taahhütler almıştık. Senden, (ey Muhammed,) ve Nuh’dan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Onların (hepsinden) güçlü, sağlam bir taahhüt aldık,

8. ki, (zamanın bitiminde) O, bu hak davanın temsilcilerine hakikate sadık kalmalarını(n yeryüzünde nasıl bir karşılık gördüğünü) sorabilsin. Ve O, hakikati inkar edenlerin tümü için acı bir azap hazırlamıştır!

9. Siz ey imana ermiş olanlar! (Düşman) orduları üzerinize geldiğinde Allah’ın size bahşettiği nimetleri hatırlayın, ki o zaman üzerlerine bir kasırga ve göremediğiniz (semavi) ordular göndermiştik ama Allah yaptığınız her şeyi görmekteydi.

10. Onlar yukarıdan ve aşağıdan üzerinize geldiklerinde ve gözler(inizin) feri kaybolup yürekler(iniz) ağzınıza geldiğinde ve Allah hakkında en çelişik düşünceler aklınızdan (bir bir) geçtiğinde (neler hissettiğinizi hatırlayın)

11. (İşte) orada ve o anda müminler sınandı ve şiddetli bir şok ile sarsıldılar.

12. Ve ikiyüzlüler ile kalpleri hastalıklı olanların (birbirlerine), "Allah ve Elçisi bize sadece boş vaadlerde bulunmaktalar" dedikleri zaman(ki durumu hatırla!)

13. Ve (hatırla) içlerinden bazısı şöyle demişti "Ey Yesrib halkı! Burada (düşmana) karşı koyamazsınız, (evlerinize) geri dönün!" O arada içlerinden bir grup da, "Evlerimiz (saldırılara) açık durumda!" diyerek Peygamber’den izin istemişti halbuki evleri (aslında saldırıya) açık değildi tek amaçları kaytarmaktı.

14. Eğer şehirleri saldırıya uğrasaydı ve (düşman tarafından) fitne çıkarmaları istenseydi, (ikiyüzlüler) hiç tereddüt etmeden bunu hemen yaparlardı;

15. halbuki daha önce (mesajına) sırt çevirmeyeceklerine dair Allah’ın huzurunda söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz(ün hesabı) mutlaka sorulacaktır.

16. De ki "(Tabii bir ölümle) ölmekten yahut (savaşta) öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size bir fayda vermez; çünkü başarsanız bile hayatın zevkini ancak çok kısa bir süre tadarsınız!"

17. De ki "Allah size bir zarar vermek istese, sizi O’ndan kim koruyabilir? Yahut rahmetini bağışlamak istese (kim mani olabilir?)" Allah’tan başka bir yardımcı ve koruyucu bulamayacaklar(ını bilmezler mi?)

18. Allah, içinizden başkalarını (O’nun yolunda savaşmaktan) alıkoyanları da; kendileri savaşa pek az katıldıkları halde kardeşlerine, "Bizimle gelin (ve düşmana karşı koyun)!" diyenleri de iyi bilir,

19. ve (böyleleri) size yapılan yardımı kıskanırlar. Ama sonra bir tehlike ile karşılaşınca da, ölümün gölgesinde yaşayan biri gibi, (korkuyla) gözleri dönmüş bir şekilde, (ey peygamber, yardım dilemek için) sana baktıklarını görürsün tehlike geçince de iyiliğinizi çekemeyip siz (müminleri) sivri dilleri ile incitirler! Bu (gibi) insanlar, iman etmiş değillerdir, bu yüzden Allah onların yaptıklarını boşa çıkarır, bu Allah için kolaydır.

20. Onlar Müttefiklerin (gerçekten) çekilmediklerini zannediyorlardı; ve Müttefikler geri dönecek olsalar, bunlar, (bu iki yüzlüler,) çölde bedeviler arasında kalıp sizin hakkınızda (ey müminler, uzaktan) haber almayı tercih ederlerdi; aranızda bulunsalar bile, (sizin yanınızda) savaşır görünmekten başka bir şey yapmazlardı.

21. Gerçek şu ki, Allah’ı ve Ahiret Günü’nü (korku ve umutla bekleyen) ve O’nu her daim anan kimseler için Allah’ın Elçisi güzel bir örnek teşkil eder.

22. (İşte böyle,) Müttefikleri(n kendilerine doğru ilerlediklerini) görünce, müminler "Bu, Allah’ın ve Rasulü’nün bize vaad ettiğidir!" ve "(Demek ki) Allah ve Rasulü doğru söylemiş!" dediler ve bu, onların sadece imanlarını ve Allah’a teslimiyetlerini arttırdı.

23. Müminler arasında öylesi var ki Allah’ın huzurunda verdiği sözü (her zaman) yerine getirir; kimi (ölüme gitmek suretiyle) ahitlerini yerine getirmiştir, kimi de (kararlarından) vazgeçmeden (ahitlerini yerine getirmeyi) beklemektedir.

24. (İnsan bu tür sınamalara tabi tutulmaktadır ki) Allah, sadakat gösterenleri sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirsin, iki yüzlüleri de -dilerse- azaba çarptırsın yahut (pişmanlık duyarlarsa) tevbelerini kabul etsin; Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, rahmet sahibidir!

25. Allah, böylece, hakikati inkara şartlanmış olanları bütün öfke ve hiddetleri içinde yüzüstü bıraktı; onlar hiçbir fayda elde edemediler, çünkü savaşta müminler(i korumay)a Allah’ın yardımı yetti, gördüler ki Allah güçlüdür ve kudret sahibidir.

26. (ve gördüler ki) saldırganlara yardım eden geçmiş vahiylerin mensuplarını kalelerinden çekip çıkardı ve kalplerine korku saldı; böylece bir kısmını öldürdünüz, bir kısmını da esir aldınız;

27. O, sizi onların topraklarına, evlerine ve mallarına mirasçı yaptı; ve henüz ayak basmadığınız topraklarını (size vaad etti). Allah her şeye kadirdir.

28. Ey Peygamber! Eşlerine söyle "Eğer siz (yalnız) bu dünya hayatını ve onun cazibesini istiyorsanız, gelin size istediğinizi vereyim ve (sonra da) sizi uygun bir şekilde salayım.

29. Yok eğer Allah’ı, Elçisi’ni ve ahiret hayatının (güzelliklerini) istiyorsanız, (bilin ki) Allah, içinizden güzel işler yapanlar için büyük bir ödül hazırlamıştır!"

30. Ey Peygamber eşleri! Sizden kim açık bir hayasızlıkta bulunmuş olursa, onun (öteki dünyadaki) azabı, (başka günahkarların azabının) iki katı olur, bu Allah için kolaydır.

31. Öte yandan, hanginiz Allah’a ve Elçisi’ne samimiyetle itaat eder ve doğru, yararlı işler yaparsa onu iki kat ödüllendiririz, onun için (öteki dünyada) en muhteşem rızıkları hazırlayacağız.

32. Ey Peygamber eşleri! Siz (öteki) kadınlar gibi değilsiniz, eğer Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine (hakkıyla) sahip olursanız. O halde, edalı bir şekilde konuşmayın ki kalplerinde maraz olanlar (size karşı) bir arzuya kapılmasın, daima yerinde ve uygun şekilde konuşun.

33. Evlerinizde sessizce oturun, eski cahiliye günlerindeki gibi cazibenizi sergilemeyin; namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun, arındırıcı yükümlülüklerinizi ifa edin, Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin. Ey (Peygamber’in) ev halkı, Allah sizden yalnızca çirkinlikleri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

34. Evlerinizde okunan Allah’ın mesajlarını ve (O’nun) hikmetini hatırlayın şüphesiz Allah (hikmetinde) akıl sır ermez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdardır.

35. Gerçek şu ki, Allah’a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün erkekler ve kadınlar, kendilerini adamış bütün erkekler ve kadınlar, sözlerine sadık bütün erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren bütün erkekler ve kadınlar, (Allah’ın karşısında) güçsüzlüğünü anlayan bütün erkekler ve kadınlar, karşılıksız yardımda bulunan bütün erkekler ve kadınlar, nefislerini kontrol eden bütün erkekler ve kadınlar, iffetleri üzerine titreyen bütün erkekler ve kadınlar ve Allah’ı durmaksızın anan bütün erkekler ve kadınlar için, (evet,) bunlar(ın tümü) için Allah, mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.

36. Allah ve Elçisi bir konuda hüküm verdikten sonra artık inanmış bir erkek ve kadının kendileriyle ilgili konularda tercih serbestisi yoktur; (bu, hakkı kendinde görerek) Allah’a ve Elçisi’ne isyan eden kimse, apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur.

37. Ve bir zaman, (ey Muhammed,) Allah’ın lütufta bulunduğu ve senin de iyilik ettiğin kişiye, "Eşini terk etme ve Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" demiştin. Ve (böylece) Allah’ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi içinde gizlemiştin; çünkü insanlar(ın ne düşüneceklerin)den çekiniyordun, oysa çekinmen gereken yalnız Allah olmalıydı! (Fakat) sonra Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde onu seninle evlendirdik ki (gelecekte) evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlar(la evlendikleri) için müminler suçlanmasın. Ve Allah’ın buyruğu (böylece) yerine getirilmiş oldu.

38. (O halde,) Allah’ın kendisi için takdir ettiği şeyi (yapmasından dolayı) Peygamber’e hiçbir suç isnad edilemez. (Gerçekte, bu) sizden önce gelip geçenler için de Allah’ın bir uygulamasıydı; ve (şunu unutma ki) Allah’ın iradesi mutlaka tecelli eder.

39. (Ve bu,) Allah’ın mesajlarını (dünyaya) tebliğ edenler, O’ndan korkanlar ve O’ndan başka kimseden korku duymayanlar (için de geçerli olan Allah’ın adetidir), hiç kimse Allah kadar, (insanların yaptıkları için) hesap sorucu değildir!

40. (Ve bilin ki, ey müminler,) Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, fakat o, Allah’ın Elçisi ve bütün peygamberler’in sonuncusu’dur. Ve Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

41. Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’ı çokça anın,

42. ve sabah akşam O’nun şanını yüceltin.

43. O, size (kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır.

44. O’na kavuşacakları Gün "Selam" hitabıyla karşılanacaklardır ve Allah, onlar için en güzel ödülü hazırlamıştır.

45. (Sana gelince,) ey Peygamber, unutma ki Biz seni (hakikatin) bir şahidi, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik,

46. (herkesi) O’nun izniyle Allah’a çağıran ve ışık saçan bir kandil olarak.

47. (O halde,) müminlere kendilerini Allah’tan büyük bir lütuf beklediğini müjdele;

48. hakikati inkar edenler ve ikiyüzlüler(in değerlerin)e uyma ve onların incitici sözlerine aldırma! (Yalnız) Allah’a güven! Hiç kimse Allah kadar güven verici olamaz.

49. Siz ey imana ermiş olanlar! Mümin kadınlarla evlenir ve fakat onlara dokunmadan boşarsanız, onlar adına bir iddet dönemi hesaplamaya ve (onlardan bunu) beklemeye hakkınız yoktur; o halde (hemen) ihtiyaçlarını karşılayın ve en güzel şekilde bırakın.

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah’ın sana bahşettiği savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları sana helal kıldık. Ve seninle birlikte (Yesrib’e) göç etmiş olan amcalarının ve halalarının kızlarını, dayılarının ve teyzelerinin kızlarını; ve kendilerini Peygamber’e özgür iradeleriyle teklif eden, Peygamber’in de almak istediği mümin kadınları (da sana helal kıldık) (bu sonuncusu) yalnız sana özgü bir imtiyazdır, öteki müminler için değil, (zaten) onlara eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda yapmaları gerekeni bildirdik. (Ve) artık sen (gereksiz) bir endişeye kapılmamalısın, şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.

51. (Şunu bil ki,) onlardan dilediğini bir süre yanından uzaklaştırabilirsin ve dilediğini de yanına alabilirsin; ve (bir süre) uzaklaştırdıklarından birini yeniden istemende bir vebal yoktur bu, (seni her gördüklerinde) gözlerinin parlamasını ve (gözden çıkarıldıkları zaman) üzülmemelerini ve onlara vermek zorunda olduğun her şeyden hoşnutluk duymalarını sağlar çünkü (yalnız) Allah kalplerinizden geçeni bilir; ve Allah her şeyi bilendir, halimdir.

52. Bundan sonra (başka) hiçbir kadın sana helal değildir -onları(n hiçbirini) başka kadınlarla, güzellikleri seni fazlasıyla cezbetse de, değiştirme(ne izin verilmemiştir)- (halen) sahip oldukların dışında (hiç biri sana helal değildir). Allah her şeyi görüp gözetendir.

53. Siz ey imana ermiş olanlar! İzin verilmedikçe Peygamber’in evlerine girmeyin ve yemek için (davet edildiğiniz zaman erkenden) gidip hazırlanmasını beklemeye kalkışmayın, çağrıldığınızda (en uygun zamanda) girin, yemeği yiyince hemen ayrılın, lafa dalmayın. Bu durum Peygamberi üzebilir, ama sizden (gitmenizi istemeye de) çekinebilir fakat Allah doğru(yu size öğretmek)ten çekinmez. (Peygamber’in eşlerine gelince,) onlardan bir şey isteyeceğiniz vakit perde arkasından isteyin! Bu hem sizin kalplerinizin, hem de onlarınkinin temizliğini pekiştirir. Ayrıca sizin Allah’ın Elçisi’ni üzmeniz ve onun vefatından sonra eşlerini nikahlamanız caiz değildir, doğrusu bu, Allah nazarında büyük bir günahtır.

54. Bir şeyi açıktan da, gizli de yapsanız, (unutmayın ki,) Allah her şeyi hakkıyla bilir.

55. (Fakat) onların babalarına, oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin veya kız kardeşlerinin oğullarına, kadın hizmetçilerine yahut sağ ellerinin sahip olduğu (kadın köleleri)ne (serbestçe görünmelerinde) bir mahzur yoktur. Ama (ey Peygamber eşleri, her zaman) Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.

56. Allah ve melekleri, şüphesiz, Peygamberi kutsarlar (o halde) ey iman etmiş olanlar, siz de o’nu kutsayın ve kendinizi (o’nun rehberliğine) tam bir teslimiyetle terk edin!

57. Allah’ı ve Rasulü’nü (bilerek) incitenlere gelince; Allah onları bu dünyada ve ahirette (rahmetinden) yoksun bırakacak ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlayacaktır.

58. Mümin erkekleri ve mümin kadınları yapmadıkları bir fiilden dolayı suçlayanlara gelince, onlar iftira atma suçu işlemiş ve böylece açık bir günaha girmiş olurlar.

59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve (öteki) bütün mümin kadınlara (toplum içine çıktıklarında) dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle! Bu, onların (temiz kadınlar olarak) tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. Ama (unutma ki) Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır!

60. İşte böyle, eğer ikiyüzlüler, kalplerinde hastalık olanlar ve yalan haberler yayarak (Peygamber’in) kent(in)de huzursuzluk çıkaranlar (düşmanca hareketlerinden) vazgeçmezlerse (ey Muhammed,) onlar üzerinde üstünlük kurmanı sağlarız, o zaman bu (kentte) sana çok az bir süre komşu kalacaklardır

61. ve onlar, Allah’ın rahmetinden yoksun olduklarından görüldükleri yerde yakalanacaklar ve teker teker ortadan kaldırılacaklardır.

62. Daha önce gelip geçen (bu tür günahkar)lar için Allah’ın tatbik ettiği yol budur; ve sen Allah’ın tatbikatında bir değişiklik göremezsin!

63. İnsanlar sana Son Saat hakkında soracaklar. De ki "Onun bilgisi Allah katındadır; senin bütün bildiğin ise, Son Saat’in yakın olduğudur!"

64. Gerçek şu ki, Allah hakikati inkar edenleri rahmetinden kovmuş ve onlar için yakıcı bir ateş hazırlamıştır;

65. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklar, ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.

66. Yüzlerinin ateşte darmadağın olduğu o Gün, "Eyvah" diye feryad ederler, "keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Elçi’ye uysaydık!"

67. Ve "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "Biz liderlerimize ve ileri gelenlere uyduk, bizi doğru yoldan uzaklaştıranlar onlardır!

68. Ey Rabbimiz! Onlara iki misli azap çektir ve rahmetinden tamamen mahrum bırak!"

69. Siz ey imana ermiş olanlar! Musa’ya eziyet eden (İsrailoğulları) gibi olmayın; (unutmayın ki) Allah, (onu kendisine karşı veya kendisi hakkında) ileri sürdükleri iddialardan temize çıkardı çünkü o, Allah katında büyük şeref ve itibar sahibiydi.

70. Siz ey iman etmiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (her zaman) hakkı ve doğruyu konuşun;

71. (o zaman,) Allah işlerinizi değerli kılar ve günahlarınızı affeder. Ve (bilin ki) kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse büyük bir zafere erişmiş olur.

72. Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.

73. (İşte böylece) Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve kendisine eş koşan erkek ve kadınlara azab edecektir. Ve mümin erkeklere ve mümin kadınlara rahmetiyle yönelecek olan (da) Allah’tır. Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır!