Celal Yıldırım 

1. Kaf.. Çok şerefli saygıya lâyık, hayırlı, bereketli Kur’ân’a and olsun.

2. (2-3) Hayır, içlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamberin gelmesine şaştılar da, kâfirler «Bu şaşılacak şey!» dediler. «Biz öldüğümüz ve toprağa dönüştüğümüz zaman (tekrar dirilecek miyiz) ? Bu, uzak çok uzak bir dönüş!.

3. (2-3) Hayır, içlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamberin gelmesine şaştılar da, kâfirler «Bu şaşılacak şey!» dediler. «Biz öldüğümüz ve toprağa dönüştüğümüz zaman (tekrar dirilecek miyiz) ? Bu, uzak çok uzak bir dönüş!.

4. (4-5) Biz, muhakkak yerin onlardan neyin (çürütüp) eksilttiğini biliriz. Yanımızda (her şeyin yazılı bulunduğu) muhafazalı bir kitap vardır. Hayır, onlar hakk kendilerine gelince yalanladılar. Bu bakımdan onlar, kararsızlık ve perişanlık içindedirler.

5. (4-5) Biz, muhakkak yerin onlardan neyin (çürütüp) eksilttiğini biliriz. Yanımızda (her şeyin yazılı bulunduğu) muhafazalı bir kitap vardır. Hayır, onlar hakk kendilerine gelince yalanladılar. Bu bakımdan onlar, kararsızlık ve perişanlık içindedirler.

6. Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Onu nasıl kurup meydana getirdik ve (yıldızlarla, sistemlerle) süsledik. Onda hiçbir yarık (dengesizlik, uyumsuzluk) da yoktur.

7. Yeryüzünü de (nasıl) yaydık, onda sabit büyük dağlar koyup oturttuk ve her güzel türden çift çift bitirdik, (bunlara dikkatle bakmıyorlar mı?).

8. (Bu eserler ve taşıdığı hikmetli faydalar) Hakk’a yönelip gönül veren her kul için bir gönül gözü, bir hatırlatma ve öğüttür.

9. (9-10) Gökten mübarek (feyizli, bereketli) su indirdik de onunla bahçeler, biçilecek taneler; tomurcukları sıra sıra birbiri üstüne gelen yüksek hurma ağaçları yetiştirdik.

10. (9-10) Gökten mübarek (feyizli, bereketli) su indirdik de onunla bahçeler, biçilecek taneler; tomurcukları sıra sıra birbiri üstüne gelen yüksek hurma ağaçları yetiştirdik.

11. Kullar için rızıktır (bunlar). Ve biz, o su ile ölü bir beldeyi dirilttik. İşte (dirilip toprak altından da) çıkmak böyledir.

12. (12-13) Onlardan önce Nûh kavmi, Ressli’ler, Semûd, Âd, Fir’avn ve Lût’un kardeşleri,

13. (12-13) Onlardan önce Nûh kavmi, Ressli’ler, Semûd, Âd, Fir’avn ve Lût’un kardeşleri,

14. Eykeli’ler, Tubba’ kavmi de (gönderilen peygamberleri) yalanladılar. Evet bunların her biri, peygamberleri yalanladılar. Böylece tehdidimi hakketmişlerdir.

15. İlk yaratmak ile yorulduk mu ? Hayır, onlar yeniden yaratılma hususunu karıştırıp şüphe içindedirler.

16. And olsun ki, insanı yarattık ve nefsinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz. Ve biz, ona şah damarından daha yakınızdır.

17. Hani sağında ve solunda oturan denetleyici ve tesbit edip yazıcı iki melek vardır.

18. Ağzından ne gibi bir söz çıkarsa mutlaka yanında onu görüp gözeten bir gözcü vardır.

19. Ölümün kendinden geçirme sıkıntısı gerçekten gelince, ona İşte bu senin ürküp korktuğun şeydir, denilir.

20. Sûr’a üfürülecek. Bu, va’dedilen gündür.

21. Her canlı, beraberinde bir sürücü, bir de şâhid ile gelir.

22. And olsun ki, sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir.

23. Beraberindeki arkadaşı (onu sevketmekle görevli melek), «işte bu (onun amelini yansıtan defter) yanımda hazırdır,» der.

24. (24-25-26) Atın Cehennem’e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.

25. (24-25-26) Atın Cehennem’e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.

26. (24-25-26) Atın Cehennem’e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.

27. Yandaşı (olan şeytan, sapık inkarcı, şekillendirilmiş put) «Ey Rabbimiz! Ben bunu azdırmadım, ama o, uzak bir sapıklık ve şaşkınlık içinde idi,» (der).

28. Allah «Benim huzurumda çekişip tartışmayın. Size daha önce uyarımı göndermiştim.

29. Benim yanımda söz değişmez ve ben, kullarıma zulmedici de değilim,» buyurur.

30. O gün Cehennem’e, «doldun mu ?» diyeceğiz. O, «daha fazlası var mı ?» diyecek.

31. Cennet ise, (Allah’tan saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlar için yaklaştırılmıştır; uzak değildir.

32. (32-33) İşte bu, size va’dolunandır. Allah’a yönelip gönül veren, (ilâhî sınırları) koruyan, gıyabında Rahmân’dan saygı ile korkan ve Allah’a yönelen bir kalb ile gelen (her insana söz verilen Cennet’tir).

33. (32-33) İşte bu, size va’dolunandır. Allah’a yönelip gönül veren, (ilâhî sınırları) koruyan, gıyabında Rahmân’dan saygı ile korkan ve Allah’a yönelen bir kalb ile gelen (her insana söz verilen Cennet’tir).

34. Oraya selâmetle girin. İşte bu, sonsuzluk günüdür.

35. Orada onlar için diledikleri her şey var ve yanımızda fazlası da mevcuttur.

36. Bu küfre sapanlardan önce nice kuşakları yok ettik ki onlar, bunlardan daha güçlü, daha çetin, vurup kırıcı, tutup yıkıcı idiler. Şehirlerde delikler, sığınaklar meydana getirmişlerdi. Var mı bir kaçıp kurtulacak yer?

37. Şüphesiz ki bunda kalbi olana veya hazır bulunduğu halde kulak verip dinleyene hatırlatma ve öğüt vardır.

38. And olsun ki gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri altı gün (devir)de yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.

39. O halde onların (o inkarcı sapıkların) dediklerine karşı sabırlı ol ve Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbini hamd ile tesbîh et.

40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından O’nu tesbîh et.

41. Çağrıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver.

42. O gün, o haykırışı hakkıyle işitirler. İşte o gün (kabirlerden) çıkış günüdür

43. Şüphesiz ki biz, evet biz diriltiriz, öldürürüz ve dönüş ancak bizedir.

44. O gün ki, yer onlardan yarılıp ayrılır da (onlar da dirilip çıkarlar ve) sür’atle koşarlar. İşte bize göre çok kolay bir toplanmayı sağlamadır bu..

45. Biz, onların neler söylediklerini biliriz. Sen, onlar üzerinde zorbalık yapan değilsin. Tehdîdimden korkanlara Kur’ân ile öğüt ver.