Hasan Basri Çantay 

1. (1-2) Gök yarıldığı, (yarılmakda da) Rabbini dinleyib boyun eğdiği zaman, ki gök zâten buna lâyık olarak yaratılmışdır.

2. (1-2) Gök yarıldığı, (yarılmakda da) Rabbini dinleyib boyun eğdiği zaman, ki gök zâten buna lâyık olarak yaratılmışdır.

3. (3-4-5) yer uzatıldığı, içinde ne varsa atıb bomboş kaldığı, bu hususda da) Rabbini dinleyib boyun eğdiği zaman, ki yer zâten buna lâyık olarak yaratılmışdır, (herkes yapdığına kavuşacakdır).

4. (3-4-5) yer uzatıldığı, içinde ne varsa atıb bomboş kaldığı, bu hususda da) Rabbini dinleyib boyun eğdiği zaman, ki yer zâten buna lâyık olarak yaratılmışdır, (herkes yapdığına kavuşacakdır).

5. (3-4-5) yer uzatıldığı, içinde ne varsa atıb bomboş kaldığı, bu hususda da) Rabbini dinleyib boyun eğdiği zaman, ki yer zâten buna lâyık olarak yaratılmışdır, (herkes yapdığına kavuşacakdır).

6. Ey insan, hakıykat sen Rabbine (kavuşuncaya) kadar durmayıb didineceksin, nihayet Ona ulaşacaksın.

7. O vakit (amel) kitabı sağ eline verilen kimseye gelince.

8. kolayca bir hisâb ile muhaasebe edilecek o,

9. ehline de sevinçli dönecekdir.

10. Amma kitabı arkasından verilen kimse,

11. derhal helakini temennî edecek,

12. o şiddetli ateşe (cehenneme) girecek.

13. Çünkü o, ehli içinde bir şımarıkdı.

14. Çünkü o, hakıykaten ve kat’iyyen (Rabbine) dönmeyeceğini sanmışdı.

15. Hayır (o, Rabbine dönecekdi). Çünkü Rabbi onu çok iyi görendi.

16. Demek (hakıykat onun zannetdiği gibi değildir). Andederim o şafaka.

17. O geceye ve onun (sinesinde) derleyip topladığı şey (ler) e,

18. toplu bir haale geldiği (nuuru tamamlandığı) zaman aya ki,

19. siz (ey insanlar), hiç şübhesiz, o halden bu haale bineceksiniz.

20. Öyleyse onlara ne (oluyor) ki îman etmiyorlar?

21. Ve karşılarında Kur’an okunduğu zaman (derin saygı ile) eğilmiyorlar?

22. Bil’akis o küfredenler tekzîb ederler.

23. Halbuki Allah onların yüreklerinde neler saklıyorlar, pek iyi bilendir.

24. Bunun için sen (Habibim) onları elem verici bir azâb ile müjdele!

25. îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) edenler müstesnadır. Onlar için bitib tükenmeyen bir mükâfat vardır.