Ömer Nasuhi Bilmen 

1. Gök yarıldığı zaman.

2. (2-3) Ve Rabbini dinlediği ve layık kılındığı zaman. Ve yer uzatılıp dümdüz olduğu zaman.

3. (2-3) Ve Rabbini dinlediği ve layık kılındığı zaman. Ve yer uzatılıp dümdüz olduğu zaman.

4. Ve içinde ne var ise atıp boşaldığı zaman.

5. Ve Rabbini dinlediği ve layık kılındığı zaman.

6. Ey insan muhakkak ki sen Rabbine doğru bir çalışmakla çalışıcısın, artık O’na kavuşacaksındır.

7. (7-9) İmdi kimin kitabı sağ eline verilmiş olursa. Artık bir kolay hesap ile muhasebe edilmiş olur. Ve ehline sevinçli olarak dönmüş bulunur.

8. (7-9) İmdi kimin kitabı sağ eline verilmiş olursa. Artık bir kolay hesap ile muhasebe edilmiş olur. Ve ehline sevinçli olarak dönmüş bulunur.

9. (7-9) İmdi kimin kitabı sağ eline verilmiş olursa. Artık bir kolay hesap ile muhasebe edilmiş olur. Ve ehline sevinçli olarak dönmüş bulunur.

10. (10-12) Fakat kime ki, kitabı arkası tarafından verilmiş olur. Derhal bir helâkı çağırır. Ve bir alevli ateşe yaslanacaktır.

11. (10-12) Fakat kime ki, kitabı arkası tarafından verilmiş olur. Derhal bir helâkı çağırır. Ve bir alevli ateşe yaslanacaktır.

12. (10-12) Fakat kime ki, kitabı arkası tarafından verilmiş olur. Derhal bir helâkı çağırır. Ve bir alevli ateşe yaslanacaktır.

13. Şüphe yok ki o, ehli arasında sevinçli bir halde idi.

14. Muhakkak, o sanmıştı ki elbette dönmeyecektir.

15. Hayır. Şüphe yok ki, Rabbi onu görür olmuştur.

16. Artık kasem ederim şafaka.

17. Ve geceye ve topladığı şeye,

18. Ve toplandığı vakit kamere,

19. Elbette ki halden hale mülâki olacaksınız.

20. (20-21) Artık onlar için ne var ki, imân etmiyorlar? Ve onlara karşı Kur’an okunduğu vakit secde etmezler.

21. (20-21) Artık onlar için ne var ki, imân etmiyorlar? Ve onlara karşı Kur’an okunduğu vakit secde etmezler.

22. Hatta kâfir olanlar, tekzîp ederler.

23. Halbuki Allah onların kalblerinde neler topladıklarını pek iyi bilendir.

24. Artık onları pek acıklı bir azap ile müjdele.

25. Fakat o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, onlar için de tükenmeyen bir mükâfaat vardır.