Abdullah Parlıyan | |
---|---|
إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ İzeşşemsu kuvviret. |
|
وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ Ve izennucumunkederet. |
|
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ Ve izelcibalu suyyiret. |
|
4. doğurmak üzere olan dişi develer başı boş bırakıldığında, |
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ Ve izel’işaru ’uttılet. |
5. vahşi hayvanlar bir araya toplanıp, beraber kaldıklarında, |
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ Ve izelvuhuşu huşiret. |
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ Ve izelbiharu succiret. |
|
7. ruhlar bedenleriyle veya ruhlar yaptıkları işlerle bir araya getirildiğinde |
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ Ve izennufusu zuvvicet. |
وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ Ve izelmev’udetu suilet. |
|
بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ Bieyyi zenbin kutilet. |
|
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ Ve izessuhufu nuşiret. |
|
وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ Ve izessema’u kuşitat. |
|
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ Ve izelcahıymu su’’ıret. |
|
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ Ve izelcennetu uzlifet. |
|
14. O gün her insan kendisi için ne hazırlamış olduğunu görecektir. |
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ ’Alimet nefsun ma ahdaret. |
15. Hayır, hayır! Geceleri dönüp duran gündüzleri de kaybolan yıldızlara, |
فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ Fela uksimu bilhunnesi. |
الْجَوَارِ الْكُنَّسِ Elcevarilkunnesi. |
|
وَالَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ Velleyli iza ’as’ase. |
|
18. aydınlığı etrafa yayılmaya başladığı zaman, sabaha yemin olsun ki, |
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ Vessubhı iza teneffese. |
19. bu Kur’ân şerefli bir elçinin Allah’tan getirip okuduğu sözüdür. |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ İnnehu lekalu resulin keriymin. |
20. O elçi ki çok güçlüdür. Arş sahibi Allah’ın yanında çok değerli bir yeri vardır. |
ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ Ziy kuvvetin ’ınde ziyl’arşi mekiynin. |
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ Muta’ın semme emiynin. |
|
22. Arkadaşınız Muhammed sizin iftira ve iddia ettiğiniz gibi dengesiz ve deli değildir. |
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ Ve ma sahıbukum bimecnunin. |
23. Andolsun Muhammed vahiy getiren Cibrîl’î berrak bir ufukta gördü. |
وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ Ve lekad reahu bil’ufukılmubiyni. |
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ Ve ma huve ’alelğaybi bidaniynin. |
|
25. Bu Kur’ân inkârcıların dedikleri gibi taşlanan ve lanetlenen şeytanın sözü de değildir. |
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ Ve ma huve bikavli şeytanin reciymin. |
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ Feeyne tezhebune. |
|
27. Bu Kur’ân bütün insanlık için bir öğüt ve hatırlatmadan başka birşey değildir, |
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ İn huve illa zikrun lil’alemiyne. |
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ Limen şae minkum en yestekıyme,. |
|
29. Ama Allah bütün alemlerin Rabbi o yolu size göstermeyi istemedikçe siz onu isteyemezsiniz. |
وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul’alemiyne. |