İskender Ali Mihr | |
---|---|
إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ İzeşşemsu kuvviret. |
|
وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ Ve izennucumunkederet. |
|
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ Ve izelcibalu suyyiret. |
|
4. Ve yüklü develer salındığı (başıboş bırakıldığı), kıymetli dünya malları terkedildiği zaman. |
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ Ve izel’işaru ’uttılet. |
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ Ve izelvuhuşu huşiret. |
|
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ Ve izelbiharu succiret. |
|
7. Ve nefsler eşleştirildiği (fizik vücutla birleştiği) zaman. |
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ Ve izennufusu zuvvicet. |
8. Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman. |
وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ Ve izelmev’udetu suilet. |
بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ Bieyyi zenbin kutilet. |
|
10. Ve sayfalar (amel defteri) açıldığı (hayat filmi oynatıldığı) zaman. |
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ Ve izessuhufu nuşiret. |
11. Ve sema (mekânlarından) sıyrılıp kaldırıldığı (perdeler açıldığı) zaman. |
وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ Ve izessema’u kuşitat. |
12. Ve cehennem kızıştırıldığı (şiddetle alevlendirildiği) zaman. |
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ Ve izelcahıymu su’’ıret. |
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ Ve izelcennetu uzlifet. |
|
14. Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat filminde yaptıklarının hepsini görecek). |
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ ’Alimet nefsun ma ahdaret. |
15. Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim. |
فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ Fela uksimu bilhunnesi. |
16. Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene). |
الْجَوَارِ الْكُنَّسِ Elcevarilkunnesi. |
وَالَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ Velleyli iza ’as’ase. |
|
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ Vessubhı iza teneffese. |
|
19. Muhakkak ki O (Kur’ân), gerçekten Kerim Resûl’ün sözüdür. |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ İnnehu lekalu resulin keriymin. |
20. Yüce arşın sahibinin yanında büyük şeref (makam ve itibar) sahibidir. |
ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ Ziy kuvvetin ’ınde ziyl’arşi mekiynin. |
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ Muta’ın semme emiynin. |
|
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ Ve ma sahıbukum bimecnunin. |
|
23. Ve andolsun (resûl), O’nu (Cebrail A.S’ı) ufukta apaçık gördü. |
وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ Ve lekad reahu bil’ufukılmubiyni. |
24. Ve o, gaybta vahyolunanı saklayıcı değildir (aynen tebliğ eder). |
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ Ve ma huve ’alelğaybi bidaniynin. |
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ Ve ma huve bikavli şeytanin reciymin. |
|
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ Feeyne tezhebune. |
|
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ İn huve illa zikrun lil’alemiyne. |
|
28. O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah’a yönelmek) isteyen kimse içindir. |
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ Limen şae minkum en yestekıyme,. |
29. Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. |
وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul’alemiyne. |