Mustafa İslamoğlu 

1. Bütün insanlığa bir uyarı olması için, kuluna iyi ile kötünün arasını kesin hatlarla ayıran vahyi indiren (Allah) ne yüce bir bereket kaynağıdır.

2. O (Allah) ki, göklerin ve yerin hakimiyeti yalnızca O`na aittir; O çocuk edinmemiştir, hakimiyetinde O`na herhangi bir ortak da bulunmamaktadır zira her şeyi O yaratmış ve (bütün bunları) ölçüsünü kendi koyduğu yasalara bağlamıştır.

3. Ne ki yine de O`nun dışında, hiçbir şey yaratamayıp kendileri yaratılmış bulunan; kendilerinden bir zararı defetmeye de bir yararı talep etmeye de güçleri olmayan; ne hayat, ne ölüm, ne de ölümden sonra dirilişe dair bir yetkisi bulunmayan birtakım sahte ilahlar peydahladılar.

4. Bir de inkarda ısrar eden o kimseler; "Bu onun uydurduğu bir yalandan başkası değildir; üstelik bu konuda başka bir topluluk da ona yardım etmiştir" dediler. İşte ileri sürdükleri bu iddiayla, hem haksızlık etmiş, hem de gerçeği çarpıtmış oldular.

5. Yine dediler ki `(Bunlar) öncekilerin masallarıdır. O onları yazdırmıştır ve sabah akşam kendisine okunmaktadır.`

6. De ki "Onu, göklere ve yere ait bütün sırları bilen (Allah) indirdi zaten O, tarifsiz bir bağışlayıcı, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.

7. Yine "Bu nasıl elçi böyle? Yiyip içiyor, çarşıda pazarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilseydi de beraberinde o da uyarıp dursaydı ya!

8. Ya da kendisine (gökten) bir hazine bırakılsaydı, veya ondan yiyip içerek (safa sürdüğü) kendisine ait bir cenneti olsaydı?" dediler. Bir de kalkıp o zalimler; "Eğer (ona) uymuş olsaydınız, sihirlenmiş bir adamdan başkasına uymamış olacaktınız" dediler.

9. Şunların, seni neye benzettiklerine bir bak hele! Ve sonuçta öyle bir sapıtıyorlar ki, bir daha doğru yolu bulacak (muhakeme) gücünü asla kendilerinde bulamıyorlar.

10. O öyle yüce öyle cömerttir ki, dilerse senin için bu (dediklerin)den daha hayırlı olan, zemininden ırmaklar çağıldayan cennetler var eder; yine senin için (orada) köşkler, yalılar inşa eder.

11. Hayır! Onların (asıl problemi) Son Saat`i yalanlamış olmalarıdır. Ama Biz Son Saat`i yalanlayan kimseler için kışkırtılmış çılgın bir ateş hazırlamışızdır.

12. Onlar, çok uzak bir mekandan dahi, kendilerini gördüğü zaman o ateşin nasıl bir homurtuyla kükrediğini elbet işitecekler.

13. Derken, birbirlerine kelepçeli olarak oranın oldukça dip bir yerine fırlatıldıklarında.. İşte o anda, tam orada yok olmak için yalvaracaklar.

14. Yoo, bugün yok olmak için bir tek ölümü çağırmayın, yok olmak için tüm ölümleri çağırın!

15. De ki "Ee, şimdi bu mu hayırlı, yoksa takva sahiplerine vaad edilen ebedi cennet mi? Ki o bir ödül ve bir son duraktır.

16. Orada diledikleri her şey kalıcı biçimde onların olacak Bu, Rabbinin üzerinde kendisinden yerine getirmesi istenilen bir söz idi."

17. İmdi, O, bir gün onları ve onların Allah`tan gayrı yalvarıp yakardıklarını bir araya getirecek ve soracak "İşte şu kullarımı siz mi yoldan çıkardınız, yoksa onlar kendileri mi yoldan çıktılar?"

18. Cevap verecekler "Aşkın olan zatını tenzih ve tesbih ederiz ki, Senin dışındakilerden herhangi bir dost, bir veli edinmek bize yakışmaz; ne var ki onlara ve atalarına dünyevi hazları öylesine tattırdın ki, sonunda onlar vahyi unuttular; ve hiç olmaya mahkum bir kavim olup çıktılar.

19. Bunun üzerine (Allah şirk koşanlara şöyle demişti) "Doğrusu o (tanrılık yakıştırdıklarınız), söylediklerinizin tümünde sizin yalancı olduğunuzu ortaya çıkarıyorlar. Artık ne (cezayı) atlatmaya mecaliniz yeter, ne de yardım almaya zira sizden her kim (hakikati) tersyüz ederse, ona büyük bir azap tattıracağız.

20. (Ey Nebi!) Biz senden önce de yemek yiyen, çarşıda pazarda dolaşan insanlar dışında hiçbir peygamber göndermemişizdir. Bazılarınızı diğerleriniz için sınama vesilesi kıldık ki, bakalım sabrediyor musunuz? (Bunu siz öğrenesiniz diye böyle yaptık); yoksa senin Rabbin zaten her şeyi görmektedir.

21. Ama Bizim huzurumuza çıkacak yüzü olmayan kimseler "Bize melekler gönderilseydi veya Rabbimizi görseydik ya!" dediler. Doğrusu onlar kendi iç dünyalarında büyüklük tasladılar ve hadlerini aşarak kasım kasım kasıldılar.

22. Onlar bir gün melekleri görecekler, fakat o gün günahkarlar için hiç de iç açıcı olmayaccak. Ve onlar "(Eyvah), her yandan sarılmışız!" diyecekler.

23. Zira Biz (o gün) yapıp ettikleri ne varsa hepsinin üzerini çiğneyeceğiz; ve onu yel savurmuş küle çevireceğiz.

24. O gün cennet ehli, kalınacak yerlerin en hayırlısına, istirahat mekanlarının en iyisine sahip olacak.

25. İşte o gün, tüm bulutlarıyla birlikte gökyüzü param parça olacak; ve melekler bölük bölük indirilecek;

26. mutlak hakimiyet o gün, rahmetin mutlak kaynağı olan (Allah`a) ait olacak ve zaten o (gün) inkar edenler için çok zor bir gün olacak.

27. İşte o gün haddi aşmış olan kişi, (aldanmanın pişmanlığıyla) elini ısırarak diyecek ki "Ah n`olaydım! Keşke Rasul ile birlikte bir yol tutmuş olaydım!

28. Vah n`olaydım! Keşke falanca kimseyi kendime yol gösterici bir dost tutmayaydım!

29. Doğrusu, bana vahiy ulaştıktan sonra beni ondan uzaklaştırdı." Evet, zaten (kişiyi vahiyden) uzaklaştıran her tür şer güç insanı işte böyle yüzüstü bırakır.

30. Ve (o gün) Rasul diyecek ki "Ya Rabbi! Benim Kavmim bu Kur`an`a devri geçmiş, işlevi kalmamış bir kitap muamelesi yaptı!"

31. İşte böylece Biz her peygambere, suçu karakter haline getirenler içerisinden düşmanlar çıkarmışızdır olsun, nasıl olsa Rabbin yol gösterici ve yardım edici olarak sana yeter.

32. Bir de inkarda ısrar edenler dediler ki "Kur`an ona topyekün olarak indirilseydi ya!" İşte Biz, bütünü oluşturan parçaları ait oldukları yere biri diğerini açıklayacak şekilde yerleştirerek, onunla senin iç dünyanı inşa edip pekiştirelim diye böyle yaptık.

33. İmdi, onlar senin karşına hangi temsili anlatım tarzıyla çıkarlarsa çıksınlar, kesinlikle Biz sana o konudaki gerçeği ve en doğru açıklamayı getiririz.

34. Yüzüstü sürünerek cehenneme tıkılacak olan kimselere gelince En şerli konumda bulunanlar ve yoldan en çok sapanlar işte bunlardır.

35. Doğrusu, yine Biz Musa`ya ilahi mesajı gönderdik. Kardeşi Harun`u da onun yanına yardımcı olarak verdik.

36. Ve "Siz ikiniz, ayetlerimizi yalanlayan malum topluluğa gidiniz" dedik. Ancak bundan sonra(dır ki) onları yerle bir ettik.

37. Nuh kavmi de (öyle oldu) tam da elçileri(ni) yalanladıklarında onları suya garkettik. Böylece kendilerini insanlığa ibret kıldık zira Biz, haddi aşan herkes için can yakıcı bir ceza hazırladık.

38. Ve Ad ve Semud kavmi, Dess sakinleri ve bunlar arasında yaşamış olan bir çok nesil de (öyle oldu).

39. Önce her birinin önüne ibretlik örnekler koyduk; sonra hepsini paramparça edip mahvettik.

40. Doğrusu bu (vahyin muhatapları), bela sağanağına yakalanan kente uğramış olmalılar. Şimdi orada olup biteni(n iç yüzünü) görmediler, öyle mi? Yoo! Onlar asıl öldükten sonra yeniden dirilerek (hesap vermekten) hazzetmiyorlar.

41. Bir de ne zaman seni görseler, sırf seninle alay etme amacıyla "Ne yani, Allah elçi göndermek için bula bula bunu mu bulmuş?

42. Sahiden, şayet onlar üzerinde ısrar etmeseymişiz bizi ilahlarımız(ın yolun)dan saptıracakmış!" (diyorlar). Ama zaman gelecek, azabı gördüklerinde kimin daha çok yoldan sapmış olduğunu öğrenecekler.

43. Hevasını ilahı edinen kimsenin durumunu göz önüne getirsene bir! Şimde (söyle); böyle birinin sorumluluğunu sen üstlenebilir misin?

44. Ya da, sanır mısın ki onların çoğu (ilahi mesajı) işitir veya (hakikati) akleder? Hayır, onlar sürü (içgüdüsüyle davranan) hayvan gibidirler, hatta yoldan sapma konusunda daha da beterdirler!

45. (Ey insan!) Görmez misin Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını? Ama, eğer isteseydi, onu hareketsiz kılardı. Fakat Biz güneşi gölgeye kılavuz yapmışızdır;

46. ardından da onu kendi katımız(dan konulmuş bir yasaya bağlı olarak) usul usul çekip almaktayız.

47. Hem sizin için geceyi bir tür örtü yapan, uykuyu istirahat yapan, gündüzü de uyanıp kalkış vakti yapan O`dur.

48. Yine Rahmetinin önü sıra rüzgarları müjdeci olarak gönderen de O`dur. Evet Biz, gökten tertemiz bir su indirmişiz

49. ki, onunla ölü toprağı canladıralım; yine onunla yaratmış olduğumuz bir nice canlıyı ve insanı sulayalım diye...

50. Doğrusu Biz, onu (ve bütün bu örnekleri) ayrıntılı bir biçimde açıklayarak insanların önüne koyduk ki düşünüp ders alsınlar diye... Hal böyleyken insanların çoğu yine de yüz çevirmekte, nankörlükte direnmekteler.

51. Hem eğer dilemiş olsaydık, (geçmişte olduğu gibi) elbette her topluma (ayrı) bir uyarıcı gönderirdik.

52. Madem öyle, artık sen inkarcılara uyma ve onlarla bu (vahiy) sayesinde tüm gayretini sarf ederek büyük bir cihada giriş.

53. Hem iki denizi birbirine salan, hem de biri tatlı-susuzluğu giderici ve diğeri tuzlu-acı olduğu halde bu ikisi arasına karışmalarını önleyici (görünmez) bir perde ve aşılmaz bir engel koyan yine O`dur.

54. Sudan insanı yaratan ve onun kan bağıyla soy-sop, evlilik bağıyla hısım sahibi olmasını sağlayan da O`dur zira senin Rabbin sınırsız kudret sahibidir.

55. Yine de onlar, Allah`ı bırakıp kendilerine ne yarar ne de zarar verebilecek olan şeylere kulluk ediyorlar ve zaten som bir kafir de, Rabbini dikkate almayan kişidir.

56. Ve Biz seni yalnızca bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

57. (Ey Peygamber!) "Ben bu (davet) karşılığında, dileyen kimsenin Rabbine doğru bir yol tutması dışında sizden herhangi bir ücret talep etmiyorum" de!

58. Nihayet ölümsüz olan O mutlak diri Zat`a yaslan ve hamd ile O`nun aşkın yüceliğini dillendir! Zira kullarının günahından haberdar olma konusunda kimse O`nunla boy ölçüşemez.

59. Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı evrede yaratıp, sonra da mutlak hükümranlık makamına kurulan O`dur. O, sınırsız rahmet kaynağıdır haydi o halde, (isteyeceğini) O her haberin hangi kaynaktan ne maksatla çıktığını bilenden iste!

60. Bir de kendilerine "Yalnızca Rahman olana secde edin!" denildiğinde, "Rahman da neymiş? Ne yani, şimdi sen bize neyi emredersen ona boyun mu eğeceğiz" derler; üstelik bu onların nefretini daha da arttırır.

61. Göğe büyük yıldız kümeleri serpiştiren, yine oraya (güneş gibi) bir ışık kaynağı ve ay (gibi) bir ışık yansıtıcı yerleştiren Allah ne yüce bir bereket kaynağıdır!

62. Ders almak, ardından şükretmek isteyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbirinin peşine takan da O`dur.

63. Rahman olan Allah’ı ilâh tanıyan, candan müslüman olarak Allah’a bağlanan has kulları, yeryüzünde tevazu ile yürüyenlerdir. Bilgiden, muhakemeden yoksun, ihtiraslı, tutarsız davranan kendini bilmez kimseler onlara laf attığında `Bizden uzak durun` derler, geçerler.

64. Yine onlar, gecelerini Rablerinin huzurunda secdeye vararak ve kıyama durarak geçirirler.

65. Ve onlar "Rabbimiz" derler, "Cehennem azabını bizden uzak eyle! Çünkü onun azabı oldum olası pek zorlayıcı, pek şedittir.

66. Gerçekten de o ne kötü bir ikametgah, ne fena bir makamdır.

67. Ve onlar ki, infak ettikleri zaman ne düşüncesizce saçıp savururlar ne de pintilik ederler; zaten bu ikisi arasındaki bir yol dengeli bir tavırdır.

68. Yine onlar ki Allah`la beraber bir başka ilaha yalvarıp yakarmazlar; meşru ve haklı bir gerekçeye dayanmaksızın Allah`ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar; zina da etmezler! Zira, her kim bunları yaparsa günaha batmış olur.

69. Kıyamet Günü`nde onun terkedilmişlik acısı da kat kat olur ve orada onursuzca (tek başına) kalakalır.

70. Ancak kim tevbe eder, (yürekten) inanır ve sorumlu davranırsa, Allah işte böylelerinin kötü gidişatını iyi gidişata tebdil edecektir hem zaten Allah tarifsiz bir bağışlayıcı, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.

71. Kaldı ki her kim tevbe eder ve sorumlu davranırsa, işte sadece böyleleri Allah`a gereği gibi yönelmiş sayılacaktır.

72. Yine onlar ki yalan ve sahte olandan şahitlik etmezler; yararsız ve anlamsız olan şeylerle karşılaştıklarında vakarla geçip giderler.

73. Yine onlar Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, sağırlar ve körler gibi (dinleyip anlamadan) üzerine üşüşmezler.

74. Ve onlar derler ki "Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller ver ve bizi muttakilere önder eyle!"

75. İşte böyleleridir zorluklara göğüs germeleri sebebiyle cennet köşkleriyle ödüllendirilecek kimseler; hem oraya esenlik ve hayat bahşeden tarifsiz bir mutluluk tebriğiyle buyur edilecekler!

76. Onlar orada ebedi kalacaklar o ne güzel bir ikamet mahalli, ne kutlu bir makamdır.

77. (Müminlere) de ki "Eğer duanız olmasaydı Rabbim size niçin değer verecekti ki?" (Kafirlere de ki) "Sonuçta siz de yalanlamış bulunuyorsunuz bundan böyle (inkarınız) sizin yakanızı asla bırakmayacak!"