Sadık Türkmen 

1. O mübarektir/şanı yücedir! Evrendekilere uyarıcı olması için kuluna, (gerçek ile yalanı ayırdedici) Furkan’ı/Kur’an’ı indirdi.

2. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi/imparatorluğu O’nundur. Çocuk edinmemiştir ve hükümranlıkta ortağı yoktur. Herşeyi yaratmış ve bir ölçüye göre takdir etmiştir.

3. O’nun yanı sıra ilâhlar/tanrılar edindiler; halbuki onlar hiçbir şey yaratamıyorlar, oysa kendileri yaratılmışlardır! Kendilerine bile bir fayda ve zarar veremiyorlar. Öldürmeye ve yaşatmaya güç yetiremiyorlar. Yeniden diriltip var edemiyorlar!

4. Küfre sapan kimseler dediler ki "Bu (Kur’an) olsa olsa bir uydurmadır. Onu o uyduruyor ve başka bir topluluk da ona yardım etmiştir." Böylece bir ihanetle ve bir iftira ile geldiler.

5. Dediler ki "Bu eskilerin masallarıdır! Onları yazdırtıyor, kendisine sabah ve akşam okunuyor."

6. De ki "Onu göklerdeki ve yerdeki gizliliği bilen indirdi. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhametlidir."

7. Dediler ki "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yiyor ve çarşılarda geziyor? Ona bir melek indirilmeli değil miydi; kendisiyle birlikte uyarıcı olacak (bir melek)?!

8. Ya da kendisine bir hazine atılmalı değil mi? Ya da, onun kendisinden yiyeceği bir bahçesi olması gerekmez mi?" Ve zalimler dediler ki "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz."

9. Bir bak, senin hakkında ne biçim temsiller getirdiler ve saptılar. Artık bir daha da yol bulamazlar.

10. O mübarektir, yücedir! Diler ise sana bundan daha hayırlısını verir; altlarından ırmaklar akan bahçeler ve senin için saraylar!

11. Aksine onlar kıyamet saatini yalanladılar. Biz de kıyamet saatini yalanlayan kimse için, çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

12. (ateş) uzak bir yerden onları gördüğü zaman, onlar bunun öfkesini ve homurtusunu işitirler.

13. Zincirlere bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu çağırırlar.

14. "bugün tek bir yok oluş/ölüm çağırmayın, ölümü/yok oluşu bir çok kez çağırın."

15. De ki "Bu mu daha hayırlı, yoksa kötülükten sakınıp iyi işler yapanlara vadedilen sürekli cennet mi daha hayırlıdır? Onlar için mükâfat ve güzel bir sonuç vardır."

16. Onlar için, sürekli kalıcılar olarak orada istedikleri nimetler vardır. Bu, Rabbinin istenen/arzu edilen bir sözüdür.

17. O gün onları ve Allah’tan başka taptıklarını toplar, der ki "Bu kullarımı sizler mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar?"

18. Dediler ki "Seni tenzih ederiz! Senin dışında dostlar edinmemiz bize yaraşmaz. Fakat Sen onları ve atalarını nimetle yaşattın, ta ki zikri (Kur’an’ı ve hatırlatıcı ayetleri) unuttular ve helâk/imha olmayı hak eden bir topluluk oldular."

19. Işte onlar söylediğiniz hususlarda sizi yalanladılar. Bundan böyle ne azabı geri çevirmeye, ne de kendinize yardım etmeye gücünüz yetmez. Sizden kim zulmederse kendisine büyük bir azap tattırırız.

20. (Ey Resûlüm!) Senden önce peygamberlerden gönderdiklerimiz var ya, şübhesiz ki onlar da elbette yemek yerler ve çarşılarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbirinize imtihan yaptık. Bakalım sabredecek misiniz? Rabbin ise hakkıyla görendir.

21. Bizimle karşılaşmayı ummayan o kimseler dediler ki "Bize melekler indirilmeli değil miydi? Ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" Kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

22. Melekleri gördükleri gün, işte o gün suçlulara müjde yoktur. Ve "Size sevinmek yasaktır yasak!" derler.

23. Yaptıkları işleri geçersiz saydık. Yaptıkları işleri etrafa saçılmış toz zerreleri gibi savurduk.

24. O gün cennet halkının kalacakları yer daha iyidir ve sefa sürecekleri yer daha güzeldir.

25. O gün gökyüzü bulutlarla parçalanır ve bir çırpıda melekler indirilir.

26. Işte o gün gerçek hükümranlık Rahmân’ındır ve inkârcılar için çetin bir gün olmuştur.

27. O gün zalim ellerini ısırır da der ki "Ne olurdu ben de elçiyle beraber bir yol edinseydim.

28. Vah bana! Ne olurdu ben falanı yoldaş edinmeseydim.

29. O bana gelen öğütten beni saptırdı. Zaten şeytan insanı rezil edicidir."

30. (kiyamet günü, içinde yaşadığı kavminden şikayetçi olan) Rasûl de dedi ki "Ey Rabbim! Gerçekten kavmimden birçokları bu Kur’an’ı sahiplenmedi!"

31. Işte böylece (uyarılara rağmen) her bir peygambere, suçlulardan birçok saldırgan çıktı. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

32. Inkâr eden KİMSELER dediler ki "Kur’an ona bir defada toptan olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırmak için böyle (Sure Sure, Bölüm Bölüm) yaptık. Onu (Kur’an’ı) ağır ağır, anlamaya çalışarak ve içine sindire sindire oku!.

33. Onlar hiçbir misal getirmezler ki; Biz de sana hakkı/gerçeği ve tefsir/açıklama olarak en iyisini getirmiş olmayalım.

34. O kimseler; yüzüstü cehenneme toplanırlar, işte onlar, yerce çok kötü ve yolca da çok sapıktırlar.

35. Ant olsun, Biz Musa’ya Kitabı verdik ve onunla birlikte kardeşi Harun’u da yardımcı kıldık.

36. Dedik ki "İkiniz, ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin." Sonunda, onları yerle bir ettik.

37. Nuh kavmi de elçileri yalanladıkları zaman onları boğduk. İnsanlar için onları bir ayet (öğüt, uyarı) kıldık. Biz, zalimler için çetin bir azap hazırlamışızdır.

38. Ad’ı, semud’u, Ress halkını ve bu arada birçok kuşakları!

39. Hepsine de misaller verdik. Ve hepsini tamamen imha ettik.

40. Ant olsun onlar; belâ yağmuruna tutulup yok edilen o kente uğramışlardı. Onu görmüyorlar mıydı? Aksine onlar, tekrar dirilmeyi ummuyorlardı!

41. (4142) Seni gördükleri zaman, seninle yalnızca alay ediyorlar ve "Allah’ın, peygamber olarak gönderdiği bu mudur? Eğer onlara (putlarımıza) sıkıca sarılmasaydık, bizi neredeyse tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı!" (diyorlar.) Fakat azabı gördükleri zaman (doğru) yoldan uzaklaşan kişinin kim olduğunu bilecekler!

42. Neredeyse ilâhlarımızdan/tanrılarımızdan bizi saptıracaktı. Eğer onları savunmasaydık" (diyorlar.) Azabı gördükleri zaman yol olarak daha sapık kimmiş? Bileceklerdir.

43. Arzusunu kendisine tanrı/ilâh edinen kimseyi gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?

44. Yoksa, onların çoğunun işittiklerini veya aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca daha da şaşkındırlar.

45. Görmedin mi, Rabbin gölgeyi nasıl uzattı?! Dileseydi onu durgun hareketsiz kılardı. Sonra Biz Güneş’i ona delil kılmışızdır.

46. Sonra da, kolay bir yakalayışla onu kendimize doğru çekmişizdir.

47. Geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de kalkıp dağılarak, çalışma zamanı olarak kılan O’dur.

48. Rahmetinin önünde, rüzgârları müjdeleyici olarak gönderen O’dur. Ve Biz gökten tertemiz bir su indirdik.

49. Onunla ölü bir memleketi diriltelim, yarattığımız birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye.

50. Ant olsun onların arasında tekrar tekrar bunu anlattık, öğüt almaları için. Ancak yine de insanların birçoğu, nankörlük ederek ayak direttiler.

51. Eğer dileseydik her kente bir uyarıcı gönderirdik.

52. Öyleyse inkârcılara itaat etme! Onlara karşı bununla (Kur’an ile) cihat et, hem de büyük bir cihat!..

53. Iki denizi birbirine salıveren O’dur; bu tatlı susuzluğu giderici, şu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında birbirlerine karışmalarına engel ve aşılmaz bir sınır koymuştur.

54. Sudan bir beşer yaratan, onu kan bağı ve evlilik bağı sahibi kılan O’dur. Rabbin herşeye gücü yetendir.

55. Allah’tan başka şeylere kulluk ediyorlar; kendilerine fayda ve zarar veremeyecek şeylere! Kâfir kişi Rabbine karşı tavır alandır.

56. Biz seni müjdeci ve uyarıcı olmaktan başka bir şey için göndermedik.

57. De ki; "Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, ancak; Rabbinize giden yolu yol edinmek isteyen kimseler olunuz".

58. Sen ölmeyen ‘O diriye’ güven! O’nu övgü ile tesbih et. O kullarının günahlarından haberdardır.

59. Gökleri, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunanları, altı gün içinde yaratan O’dur. Sonra Arş dahil tüm kainata kanunlarını kurmuştur. O Rahmân’a gelince... O’nu bundan haberi olana sor!

60. Onlara "rahmân’a secde edin" denildiği zaman; "Rahmân da neymiş? Biz senin bize emrettiğine secde eder miyiz hiç?" dediler. Bu onların nefretini arttırdı.

61. O (Allah) yücedir/mübarektir! Gökyüzünde yıldız kümeleri yaptı. Orada bir lâmba (Güneş) ve aydınlatıcı bir Ay kıldı.

62. Gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur. Öğüt almak veya şükretmek isteyen kimse için!

63. Orahmân’ın kulları yeryüzünde mütevazı olarak yürürler. Cahiller kendilerine lâf attıkları zaman; "Selâm size!" derler.

64. Onlar rableri için secde ederek ve kıyamda durarak gecelerler.

65. Onlar şöyle derler "Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzaklaştır. Şüphesiz onun azabı, yapışkan bir azap olmuştur.

66. Orası kalacak bir yer ve bir makam olarak ne kötüdür!"

67. Onlar harcadıkları zaman savurganlık etmezler ve cimrilik de etmezler. Bu ikisinin arasında dengelidirler.

68. Onlar Allah ile birlikte başka bir ilâha yalvarmazlar. Haklı bir gerekçe (savunma durumu) olmadıkça, Allah’ın haram kıldığı canı öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa ağır bir cezayla karşılanır.

69. Kıyamet günü azap onun için kat kat olur. Horlanmış olarak azabın içinde sonsuz kalır.

70. Ancak tövbe eden, iman eden, faydalı işi en iyi şekilde yapan başka! İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklerle değiştirir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

71. Kim tövbe eder de faydalı işi en iyi şekilde yaparsa, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak huzurumuza döner.

72. Onlar ki, yalan şahitlikte bulunmazlar. Boş ve saçma sözlere rastladıkları zaman, vakarla (dikkate bile almadan) geçip giderler.

73. Onlar ki, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman; onlara karşı kör ve sağır (ilgisiz) davranmazlar (hemen dikkat kesilirler).

74. Onlar ki; "Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve çocuklar lütfet, bizi başkalarına zarar vermemekte imam/önder kıl" derler.

75. Işte onlar, sabretmelerine karşılık saraylarla ödüllendirilecekler. Orada mutluluk ve selâm/esenlik dileğiyle karşılanacaklar.

76. Orada sürekli kalıcıdırlar. Orası kalacak yer ve bir makam olarak ne de güzeldir!

77. (inananlara) de ki "Duanız (kendinizi aciz görerek O’ndan istemeniz) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?" (Ve de inkârcılara de ki) "Gerçek şu ki, siz (Allah’ın mesajını/ayetlerini) yalanladınız Artık bu (azap), kaçınılmaz olacaktır/yakanızı bırakmayacaktır!"