Cemal Külünkoğlu 

1. Tâ, Sin, Mim.

2. Bunlar, gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahi kitabın ayetleridir.

3. (Resulüm!) İman eden bir topluma aktarman için Musa ile Firavun`un haberlerinden bir kısmını, sana gerçek olarak anlatacağız.

4. Doğrusu Firavun, o yerde (Mısır`da) büyüklük taslayarak zorbalığa kalktı. (Saltanatını sürdürebilmek için) halkını çeşitli sınıflara böldü. Onlardan bir topluluğu (İsrailoğullarını) zayıflatıyor, oğullarını kesiyor, kızlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardan biriydi.

5. Biz de istiyorduk ki o yerde zayıf düşürül(mek isten)enlere ihsanda bulunalım, onları (hayır hizmetinde) önderler yapalım, onları (diğerlerinin yerine) mirasçı kılalım.

6. Ve onları güvenlik içinde iktidar sahipleri olarak yeryüzünde yerleştirelim. Firavun`u, (veziri) Haman`ı ve onların ordularını da onların (İsrailoğulları`nın) eliyle korktukları şeye uğratalım (saltanatlarını onların elinden alalım).

7. Musa`nın annesine “Çocuğu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan (bir sandık içinde) suya (Nil`e) bırak! Korkma ve (ayrı kalmana) üzülme! Çünkü biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız!” diye (ilham yoluyla) bildirdik.

8. Nihayet (annesi Musa`yı Nil Nehri`ne bırakınca) Firavun ailesi kendilerine düşman ve dert kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Haman ve onların askerleri (kendileri için) hata yapıyorlardı.

9. Firavun `un (kendisinden çocuğu olmayan) karısı (Asiye sandıkta bir çocuk olduğunu görünce kocasına) şöyle dedi “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin! Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi.

10. Musa`nın annesi, gönlü bomboş, (ümidini yitirmiş olarak) sabaha kadar oğlunu düşündü. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için kalbini (sabırla) iyice pekiştirmemiş olsaydık, (saraya alınan çocuğun) kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı.

11. (Annesi, Musa`nın) ablasına (Meryem`e) “Onun izini takip et!” diye talimat verdi. O da kimse farkına varmadan uzaktan (kardeşi) Musa`yı gözetledi.

12. Biz, (Musa`nın annesi gelmeden) onun, diğer sütannelerin sütünü emmemesini sağladık. (Musa`nın ablası onların yanına gelerek) “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi.

13. (Böylece) onu annesine kavuşturduk ki gözü aydın olsun, tasalanmasın ve Allah`ın vadinin gerçek olduğunu, fakat insanların çoğunun bunu anlamadığını öğrensin.

14. Derken, (Musa) erginlik çağına ulaşıp (zihnen) iyice olgunlaşınca, kendisine güçlü bir muhakeme yeteneği ve ilim verdik. İyiliğe yatkın olanları işte böyle mükâfatlandırırız!

15. Musa, halkının haberi olmadığı bir sırada şehre girdi; iki adamı kavga eder buldu. Biri kendi tarafından, diğeri de düşman tarafından (Mısırlı bir Kipti) idi. Kendi tarafından olan adam, düşmana karşı Musa`dan yardım istedi. Musa da ona (düşman tarafından olana) bir yumruk vurdu, derken adam öldü. Musa “Bu (olsa olsa) şeytanın işindendir. Şüphesiz ki o apaçık saptırıcı bir düşmandır” dedi.

16. (Musa) “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet!” diye dua etti. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

17. (Musa) “Rabbim! Bana verdiğin nimetlerin hakkı için, suçlulara asla yardımcı olmayacağım!” dedi.

18. (Musa) şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (adam, başka bir Kipti ‘ye karşı) kişi yine kendisinden yardım istiyor. Musa ona “Belli ki, sen bir azgınsın!” dedi.

19. (Musa,) ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam “Ey Musa! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun!” dedi.

20. (O sırada) şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık! Şüphesiz ben senin iyiliğini isteyenlerdenim!” dedi.

21. (Bunun üzerine Musa) korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar!” diye dua etti.

22. (Musa şehirden çıkıp) Medyen`e doğru yöneldiğinde “Umarım Rabbim bana doğru yolu gösterir!” dedi.

23. Medyen suyuna vardığında, kuyunun başında insanların (hayvanlarını) suladıklarını gördü. Ayrıca onlardan başka, (hayvanlarını) sudan uzak tutmaya çalışan iki kıza tanık oldu. Onlara “Derdiniz nedir?” diye sordu. Onlar da “Çobanlar sulayıp çekilmeden biz onların içine sokulup hayvanlarımızı sulamayız. Babamız çok yaşlıdır (onun için bu işi biz yapıyoruz)” dediler.

24. Bunun üzerine (Musa) onların hayvanlarına su verdi, sonra gölgeye çekildi “Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım!” dedi.

25. O sırada iki kızdan biri utana sıkıla Musa`nın yanına geldi “Babam sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor” dedi. (Musa) kızların babasının yanına gelerek başından geçen olayları anlatınca, o “Korkma, o zalim kavimden kurtuldun!” dedi.

26. Kızlardan biri “Babacığım! Onu ücretle (çoban olarak) tut. Herhâlde ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır” dedi.

27. (Kızların babası Şuayb, Musa`ya dedi ki) “Bak, seni sekiz yıl yanımda çalışmana karşılık bu iki kızımdan biriyle evlendirmek istiyorum. Şayet süreyi on yıla çıkarırsan, o da senin ikramın olur. Ben seni zahmete sokmak istemem. İnşallah benim dürüst bir insan olduğumu göreceksin.”

28. (Musa) dedi ki “Bu, seninle benim aramda bir antlaşmadır. Bu iki süreden hangisini tamamlarsam tamamlayayım bana kızıp darılmak yok. Allah, söylediklerimize vekildir.”

29. Musa, (aralarında konuşulan) süreyi tamamlayıp (evlenmiş olduğu) ailesiyle (Mısır`a doğru) yola çıkınca, Tur`un (sağ) tarafında bir ateş gördü. Ailesine “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi.

30. (Musa) ateşin yanına varınca, o mübarek yerdeki vadinin sağ yanında bulunan bir ağaçtan şöyle seslenildi “Ey Musa! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah`ım!”

31. “Asanı (yere) bırak!” Bıraktığı asasının çevik bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Musa! Geri gel, korkma, sen güvende olanlardansın” denildi.

32. “Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın! Korkudan (dolayı) açılan kollarını kendine çek. İşte bu iki mucize, Firavun`a ve onun ileri gelenlerine karşı Rabbinin (sana) verdiği iki delildir. Çünkü onlar yoldan çıkmış ve yozlaşmış bir topluluktur.”

33. (33-34) (Musa) dedi ki “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum. Kardeşim Harun`un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.”

34. (33-34) (Musa) dedi ki “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum. Kardeşim Harun`un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.”

35. (Allah) şöyle buyurdu “Seni kardeşinle destekleyeceğiz, size öyle bir kudret vereceğiz ki ayetlerimiz sayesinde onlar size el uzatamayacaklar. Siz de, size tâbi olanlar da, mutlaka galip geleceksiniz!”

36. Musa, apaçık mucizelerimizle onlara geldiğinde “Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir. Biz geçmişteki atalarımızdan böylesini duymamıştık” dediler.

37. Musa “Kimin kendisinden bir hidayetle geldiğini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacağını Rabbim daha iyi bilir. Zalimler asla kurtuluşa eremezler” dedi.

38. Firavun “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Haman! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Musa`nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan biri olduğunu sanıyorum” dedi.

39. Böylece o (Firavun) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

40. Ve bu yüzden onu ve onun buyruğunda olanları kıskıvrak yakalayıp denize gömdük (Orada boğuldular). Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!

41. Böylece biz onları ateşe (küfür ve şirke) çağıran öncüler yaptık. Kıyamet günü böylelerine asla yardım edilmeyecektir!

42. Bu dünyada onları lânete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar nefret edilen kimselerden olacaklardır.

43. Andolsun ki biz, ilk devir nesillerini (Nuh, Hud, Salih ve Lut kavimlerini yaptıkları kötülükler yüzünden) helak ettikten sonra Musa`ya, düşünüp ibret alsınlar diye insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak Kitabı (Tevrat`ı) verdik.

44. (Ey Resulüm!) Musa`ya emrimizi vahyettiğimiz zaman, sen mukaddes vadinin batı tarafında bulunmuyordun, onu görenlerden de değildin.

45. Fakat biz (Musa`dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar geçti. Sen Medyen halkı arasında yaşıyor değildin, âyetlerimizi onlardan okuyup öğreniyor da değildin. Ancak (bu bilgileri sana) gönderen biziz.

46. Yine biz (Musa`ya) seslendiğimiz zaman Tur`un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak, senden önce kendilerine (uzun zamandır) hiçbir uyarıcı gelmeyen bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar diye uyarman için (o haberleri) sana bildiriyoruz.

47. Kendi yaptıkları (günahlar) yüzünden başlarına bir musibet gelip de “Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de ayetlerine uysaydık ve müminlerden olsaydık” demesinler diye seni peygamber olarak gönderdik.

48. Fakat onlara katımızdan hakikat geldiği zaman “Niçin ona da Musa`ya verilen (mucize)lerin bir benzeri verilmedi?” derler. Fakat böyleleri, bundan önce, Musa`ya verileni de inkâr etmemişler miydi? (Nitekim) “Birbirini destekleyen iki aldatmaca örneği! Biz topunu birden reddediyoruz!” diyorlar.

49. De ki “Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, bu ikisinden (Tevrat ve Kur`an`dan) hidayete götürecek daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım!”

50. Eğer yine çağrına uymazlarsa, artık bil ki, onlar sadece kendi heveslerinin peşinde gidiyorlar. Allah tarafından doğru bir delil olmaksızın sırf kendi hevesleri peşinde giden kimselerden daha şaşkın kim olabilir? Şüphesiz ki Allah zulmü kendine yol edinen toplumu doğru yola eriştirmez.

51. Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca ulaştırdık (vahiylerimizi aralıksız gönderdik).

52. Kendilerine bu (Kur`an)dan önce de kitap vermiş bulunduğumuz kimseler(den bir çoğu) buna da inanırlar.

53. Kur`an kendilerine okunduğu zaman “Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de Müslümandık” derler.

54. İşte onlara, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları iki kez verilecektir.

55. Onlar ki, boş ve anlamsız sözler işittikleri zaman ondan hemen yüz çevirip “Bizim yaptıklarımızın hesabını biz vereceğiz, sizin yaptıklarınızın hesabını da siz vereceksiniz. Size selam olsun. Biz, (doğru ile yanlışı ayırt edemeyen) cahillerle arkadaşlık etmeyiz” derler.

56. Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi (iyi niyet ve gayretine göre) doğru yola eriştirir. O, doğru yola erişecek olanları daha iyi bilir.

57. (Onlar) “Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke`ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu (verilen bu nimetin kıymetini) bilmezler.

58. Oysa biz, varlık ve refahtan ötürü şımarıp azmış nice toplumları helak ettik. İşte, onların yaşadıkları yerler! Onlardan sonra oralarda pek az insanın dışında kimse yerleşmedi. Onların tamamına biz varis olduk (çünkü herkes göçüp gittikten sonra, ebediyen kalacak olan yalnızca biziz).

59. Senin Rabbin, memleketlerin ana merkezlerine, ayetlerimizi onlara okuyacak bir elçi göndermedikçe o memleketleri helâk etmez. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.

60. Size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah`ın katında olan ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

61. Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından da (kıyamette) o vaade (cennete) kavuşan kimse; dünya hayatında kendisine bir geçimlik verdiğimiz, sonra kıyamet günü azap içinde getirilen kimse gibi olur mu?

62. Allah, o gün onlara seslenecek “Benim ortağım olduğunu iddia ettikleriniz nerededir?”

63. Haklarında azap hükmü gerçekleşenler “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyor (kendi istek ve arzularına tapıyor)lardı” diyecekler.

64. (Onlara) “(Allah`a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!” denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

65. O gün böylelerine seslenilip “Size gönderilen elçilere nasıl bir tepki gösterdiniz?” diye sorulacak.

66. Ne var ki, o gün, geçmişte olup bitenler hakkında açıklama yapmak için önlerindeki bütün yolların kapalı olduğunu görecekler ve bu konuda birbirlerine de herhangi bir şey soramayacaklar.

67. Ancak kim (bu dünyada) tevbe edip iman eder ve faydalı eylemlerde bulunursa artık kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.

68. Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer (istediğini peygamber yapar). Onların (peygamber) seçme hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.

69. Ve senin Rabbin, onların içlerinde gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir.

70. Allah odur ki; O`ndan başka ilah yoktur. Dünyada da, ahirette de hamd O`na mahsustur. Nihai hüküm de O`nundur. Ve siz ancak O`na döndürüleceksiniz.

71. De ki “Hiç düşündünüz mü Allah geceyi üzerinizde kıyamet gününe kadar sürekli kılacak olsa, Allah dışında size ışık getirebilecek başka bir ilah var mı? O halde, artık (gerçeğin sesine) kulak vermeyecek misiniz?”

72. De ki “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılacak olsa, Allah`tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilirdi? Hâlâ gerçekleri görmeyecek misiniz?”

73. Rahmetinin eseri olarak gece ile gündüzü var etti ki, geceleyin istirahat edesiniz, gündüzün de hayatınız için çalışıp Allah`ın lütfundan nasibinizi arayasınız ve O`nun nimetlerine şükredesiniz.

74. O gün (Allah) onlara seslenecek “Benim ortaklarım olarak öne sürdükleriniz nerede?”

75. (O gün) her topluluktan bir şahit çıkarırız “Delillerinizi getirin” deriz. O zaman, gerçeğin Allah`a ait olduğunu bilirler ve uydurdukları şeylerin kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.

76. Gerçek şu ki; Karun, Musa`nın kavminden (amcasının oğlu) idi. Ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, sadece anahtarlarını (taşımak bile) güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki “Böbürlenme! Çünkü Allah böbürlenip şımaranları sevmez.”

77. “Allah`ın sana verdiklerinden yararlanarak ahiret yurdunda (iyi bir yer tutmanın) yolunu ara! Dünyadan da nasibini unutma! Allah`ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme! Çünkü Allah, bozguncuları sevmez!”

78. (Karun) “Ben bu servete ilmim ve becerim sayesinde kavuştum.” dedi. Peki, şunu da bilmiyor muydu ki Allah, daha önce kendisinden daha güçlü ve serveti daha fazla olan kimseleri helâk etmişti? Artık suçlulara günahlarının ne olduğu sorulmaz (cezaları verilir).

79. Derken (Karun, bir gün) ziyneti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler “Keşke Karun`a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.

80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise “Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah`ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur” dediler.

81. Sonunda (yaptıkları yüzünden) biz onu da sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah`a karşı ona yardım edebilecek bir topluluk da olmadı (ve olamazdı da). O, kendisini kurtarabilecek durumda da değildi.

82. Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmayacak” demeye başladılar.

83. İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara veririz. Sonuç, Allah`a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlarındır.

84. Kim ki (Allah`ın huzuruna) iyilik yaparak çıkarsa, daha iyisini, daha üstününü bulacaktır. Ve kim ki kötülük yaparak çıkarsa, (bilsin ki,) kötülük yapanlar yalnızca yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.

85. Kur`an`ı (okuyup onunla yaşamayı) sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.”

86. Sen bu kitabın senin kalbine indirileceğini hiç ümit etmiş değildin. (Bu,) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak indirilmiş)tir. O halde sakın inkarcılara arka çıkma!

87. Ve Allah`ın, ayetleri sana indikten sonra sakın seni onlardan alıkoymasınlar! Rabbine (Allah`ın dinine) davet et! Sakın Allah`tan başka varlıklara tanrısal nitelikler yakıştıranlardan olma!

88. Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etme! O`ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O`nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O`nundur ve kesinlikle O`na döndürüleceksiniz!