Edip Yüksel 

1. T. S. M.

2. Bu (harf)ler bu apaçık Kitabın mucizeleridir.

3. Gerçeği onaylayan bir toplum için, Musa ile Firavunun bir kısım haberini sana doğru olarak anlatmaktayız.

4. Firavun yeryüzünde despotça davrandı. Halkını sınıflara ayırıp onlardan bir grubu ezip sömürüyor, kızlarını utandırıp oğullarını kesiyordu. O, bir bozguncu idi.

5. Yeryüzünde güçsüzleştirilip ezilenlere lütfederek diledik ki onları önderler ve varisler yapalım.

6. Ve onları yeryüzüne yerleştirelim, Firavun, Haman ve ordularına, korktukları şeyi gösterelim.

7. Musa’nın annesine "Onu emzir, ancak ne zaman onun can güvenliğinden endişelenirsen onu ırmağa at. Korkma, üzülme. Biz onu sana döndürecek ve onu elçilerden biri yapacağız" diye vahyettik.

8. Nihayet Firavunun ailesi, kendileri için bir düşman ve üzüntü kaynağı olacak o bebeği aldı. Firavun, Haman ve orduları suçlular idiler.

9. Firavunun karısı, "Gözümüz aydın olsun. Onu öldürme. Belki bize yararı dokunur, yahut onu evlat ediniriz." Hiçbir şeyden haberleri yoktu.

10. Musa’nın annesinin gönlü bomboş sabahladı. Gerçeği onaylaması için gönlünü pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı.

11. Kızkardeşine, "Onu izle" dedi. O da kimseye görünmeden uzaktan izledi.

12. Önceden, onun süt annelerini kabul etmemesini sağladık. Nihayet (kızkardeşi), "Sizin için onun bakımını üstlenecek ve ona iyi davranacak bir aileyi göstereyim mi?" dedi.

13. Böylece onu annesine döndürdük ki gözü aydınlansın, üzülmesin ve ALLAH’ın sözünün gerçek olduğunu bilsin. Ne var ki çokları bilmez.

14. Erginlik çağına gelip olgunlaşınca ona bilgelik ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle ödüllendiririz.

15. Halkının haberi olmadığı bir sırada kente girmişti. Orada iki adamın kavga ettiklerini gördü; biri onun tarafından (İbrani), diğeri de düşman tarafından (Mısırlı) idi. Tarafından olan adam düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa da ötekine bir yumruk indirip işini bitirdi. "Bu sapkının bir işidir; o bir düşmandır, apaçık bir saptırıcıdır" dedi.

16. "Efendim" dedi, "Ben kendime haksızlık ettim, beni bağışla." O da onu bağışladı. Çünkü O Bağışlayandır, Rahimdir.

17. "Efendim" dedi, "Bana bağışladığın nimetlere karşılık olarak bundan böyle suçlulara yardım etmeyeceğim."

18. Korku içinde, etrafı kollayarak şehirde sabahladı. Kendisinden dün yardım istemiş olan adam, feryad ederek yine kendisinden yardım istiyordu. Musa ona, "Belli ki sen bir belalısın" dedi.

19. Ortak düşmanlarını yakalamak isteyince, "Musa, dün birisini öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen, yeryüzünde erdemli biri olmak istemiyorsun; bir zorba olmak istiyorsun" dedi.

20. Şehrin öte yanından koşa koşa gelen bir adam, "Musa, ileri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Çabuk burayı terket; ben sana öğüt vermekteyim" dedi.

21. Korku içinde, çevreyi kollayarak oradan kaçtı. "Efendim, beni şu zalim toplumdan kurtar" dedi.

22. Medyen’e doğru yönelince, "Umarım Efendim beni doğruya iletir" dedi.

23. Medyen suyuna vardığında, orada hayvanlarını sulayan halktan bir grup buldu. Onların gerisinde itilip kakılan iki kadın gördü. Onlara, "Ne yapmak istiyorsunuz?" dedi. "Çobanlar sulayıp çekilmeden sulayamayız. Babamız da çok yaşlı bir adamdır" dediler.

24. Onlar için suladı, sonra gölgeye çekildi ve "Efendim, senin bana bağışlayacağın her şeye muhtacım" dedi.

25. Çok geçmeden onlardan birisi utana utana ona doğru yürüyerek geldi ve "Babam, bizim için sulamana karşılık olarak sana ücret vermek istiyor" dedi. Onunla karşılaşıp ona başından geçenleri anlatınca o, "Korkma" dedi, "Zalim topluluktan kurtulmuş bulunuyorsun."

26. Onlardan biri, "Babacığım, ona iş ver. O, senin ücretle tuttuklarının en iyisidir; hem güçlü, hem de güvenilir biri" dedi.

27. Dedi ki, "Bana sekiz konferans boyunca çalışman koşuluyla seni şu kızlarımdan biriyle nikahlamak istiyorum. Dilersen onu on (yıl)a tamamlayabilirsin. Sana zorluk çıkarmak istemiyorum. ALLAH dilerse, beni erdemli davranan biri olarak bulacaksın."

28. Dedi ki, "Bu, seninle benim aramda bir sözleşmedir. Hangi süreyi yerine getirirsem bana düşmanlık yok. Konuştuklarımıza ALLAH garantördür" dedi.

29. Musa, o süreyi bitirip ailesiyle birlikte yola çıkınca Tur’un yamacında bir ateş gördü ve ailesine, "Burada durun. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir haber veya bir ateş koru getiririm de onunla ısınırsınız" dedi.

30. Oraya varınca (yanan) ağacın bulunduğu sınırlanmış bölgede, sağ yamacın kenarından kendisine seslenildi "Musa, Ben evrenlerin Rabbi ALLAH’ım."

31. "Değneğini at." Onu bir yılan gibi titreşir görünce, ardına bile bakmadan dönüp kaçtı. "Musa, dön, korkma, sen güvencedesin."

32. "Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kanatlarını katlayıp indir. Bu ikisi, Firavun ve ileri gelen ekibine Efendinden iki delildir. Onlar yoldan çıkan bir toplum olmuşlardır."

33. Dedi ki, "Efendim, ben onlardan bir kişiyi öldürmüştüm. Beni öldüreceklerinden korkarım."

34. "Ayrıca, kardeşim Harun benden daha iyi konuşur. Onu benimle birlikte, beni destekleyen bir yardımcı olarak gönder. Beni yalanlamalarından korkarım."

35. Dedi ki, "Senin pazunu kardeşinle güçlendireceğiz ve ikinize öyle bir yetki vereceğiz ki size dokunamayacaklar. Siz ikiniz ve sizi izleyenler mucizelerimizle zafer kazanacaksınız."

36. Musa onlara apaçık ayet ve mucizelerimizle gidince, "Bu ancak uydurma bir büyüdür. Biz böyle bir şeyi önceki atalarımızdan işitmedik" dediler.

37. Musa dedi ki, "Efendim, kendisinden bir hidayetle gelenin kim olduğunu ve sonunda kimin kazançlı çıkacağını iyi bilir. Zalimler kesinlikle başaramazlar."

38. Firavun, "Ey ileri gelenler, ben sizin için benden daha iyi bir tanrı bilmiyorum. Haman, benim için balçığın üzerinde ateş yak ve Musa’nın tanrısına ulaşabilmem için bir kule yap. Ben onun yalancı olduğunu sanıyorum" dedi.

39. O ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendi ve bize dönmeyeceklerini sandılar.

40. Onları ve ordusunu yakalayıp denize attık. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna dikkat et.

41. Onları, ateşe çağıran önderler kıldık; diriliş gününde de yardım görmezler.

42. Bu dünyada onları lanetle etiketledik, diriliş gününde de aşağılanacaklardır.

43. İlk nesilleri (Nuh, Hud, Salih, Lut ve Şuayb’ın halklarını) yok ettikten sonra Musa’ya, halkı aydınlatan bir kılavuz ve rahmet olarak kitabı verdik; belki öğüt alırlar diye.

44. Musa’ya emri ilettiğimiz zaman sen batı tarafında bulunmuyordun; sen tanık değildin.

45. Fakat biz birçok nesiller yarattık. Üzerinden çok zaman geçti. Sen Medyen halkı arasında bulunup ayetlerimizi okuyor da değildin. Ancak, biz elçiler göndeririz.

46. (Musa’ya) Seslendiğimizde Tur’un yamacında da bulunmuyordun. Ancak, senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman için Efendinden bir rahmet olarak (sana bilgi veriyoruz); belki öğüt alırlar.

47. Kendi elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde, "Efendimiz, bize bir elçi gönderseydin de senin ayetlerine uysaydık ve gerçeği onaylayanlardan olsaydık" diyemesinler diye…

48. Tarafımızdan kendilerine gerçek ulaştığında, "Keşke Musa’ya verilen (mucizeler) in bir benzeri bize de getirilseydi!" dediler. (Aynı kafa yapısına sahip olanlar) daha önce de Musa’ya verilenleri inkâr etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki büyü(kitabı)dür. Biz ikisini de reddediyoruz" dediler.

49. De ki "Doğru sözlü iseniz, ALLAH katından bu ikisinden daha iyi yol gösteren bir kitap getirin, ben ona uyayım."

50. Sana cevap vermezlerse bil ki sadece kuruntularına uyuyorlar. ALLAH’tan gelen bir yol gösterici olmadan, kuruntularına uyandan daha sapık kim olabilir? Kuşkusuz ALLAH zalim halkı doğruya iletmez.

51. Öğüt alırlar diye kendilerine mesajı iletip durduk.

52. Kendilerine daha önceki kitapları verdiklerimiz bunu onaylarlar.

53. Kendilerine okunduğu zaman, "Onu onayladık. Bu, Efendimizden gelen gerçektir. Zaten ondan önce de Müslümanlar idik" derler.

54. Onların ödülleri, sabretmelerinden ötürü iki kez verilecektir. Kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden verirler.

55. Boş sözleri işittiklerinde ondan yüz çevirirler ve "Bizim işimiz bize, sizin işiniz size. Size selam (barış) olsun. Biz cahillerle uğraşmak istemeyiz" derler.

56. Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH’tır. Doğruya ulaşmayı hakedenleri en iyi bilen de O’dur.

57. Dediler ki, "Senin hidayetine uysak yurdumuzdan ediliriz." Onları, katımızdan her çeşit ürünün rızık olarak toplanıp götürüldüğü güvenli ve sınırlanmış bir bölgeye yerleştirmedik mi? Ne var ki çokları bilmez.

58. Kendilerine verilen nimetlere nankörlük eden nice toplumları yok etmişizdir. İşte şunlar, kendilerinden sonra pek az kimse tarafından ikametgah edinilmiş evleridir. Oralara biz varis olduk.

59. Efendin, toplumların merkezine, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe onları yok etmez. Biz, halkı zalim olmayan toplumları asla yok etmeyiz.

60. Size verilen her şey, bu dünya hayatının malı ve süsüdür. ALLAH’ın yanında olanlar ise daha iyi ve süreklidir. Anlamaz mısınız?

61. Kavuşacağı güzel bir ödülü kendisine söz verdiğimiz bir kimse, kendisini dünya hayatının malıyla nimetlendirdiğimiz ve sonra diriliş günü hesaba çekilen kimse gibi midir?

62. Gün gelir, onlara, "Ortaklarım olduklarını iddia etmekte olduklarınız hani nerede?" diye seslenir.

63. Aleyhlerinde yargının gerçekleştiği kimseler, "Efendimiz, şunlar bizim saptırdığımız kimselerdir; biz kendimiz sapmış olduğumuz için onları saptırdık. Onları bırakıp sana sığınıyoruz. Onlar aslında bize hizmet etmiyorlardı" derler.

64. Onlara, "Haydi ortaklarınızı (yardıma) çağırın!" denir. Bunun üzerine onları çağırırlar, ancak kendilerine karşılık vermezler. Azabı görürler ve doğru yolda bulunmadıklarına yanarlar.

65. O gün onlara seslenerek, "Elçilere nasıl bir cevap verdiniz?" der.

66. O gün gerçekleşen olayları kavrayamayacaklar ve birbirlerini sorgulayamayacaklardır.

67. Kim tövbe eder, gerçeği onaylar ve erdemli davranırsa işte o zaman başarılı olabilir.

68. Efendin dilediğini yaratır, dilediğini seçer. Seçim onlara ait değildir. ALLAH onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.

69. Çünkü Efendin, onların açığa vurduklarını bildiği gibi göğüslerinin gizlediklerini de bilir.

70. O ALLAH’tır; O’ndan başka tanrı yoktur. Başta da sonda da övgüler O’nadır. Tüm yargı da O’na aittir ve O’na döndürüleceksiniz.

71. De ki "ALLAH geceyi diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne derdiniz? ALLAH’tan başka hangi Tanrı size bir ışık getirebilir? İşitmiyor musunuz?"

72. De ki "ALLAH gündüzü diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH’tan başka hangi Tanrı dinleneceğiniz geceyi size getirebilir? Görmüyor musunuz?

73. Geceyi ve gündüzü, birinde dinlenmeniz ve diğerinde onun nimetlerini aramanız için düzenlemesi O’nun rahmetindendir. Belki şükredersiniz.

74. Onlara seslendiği gün, "Benim ortaklarım olduğunu sandığınız kimseler nerede?" der.

75. Her bir toplumdan bir tanık seçer ve "Delilinizi getirin" deriz. Böylece, tüm gerçeğin ALLAH’a ait olduğunu öğrenecekler ve uydurmuş oldukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolacaktır.

76. Karun, Musa’nın halkından olmasına rağmen ihanet edip onlara zulmetti. Kendisine öyle hazineler vermiştik ki anahtarları güçlü bir topluluğa bile ağır geliyordu. Halkı ona şöyle demişti "Şımarma, ALLAH şımaranları sevmez."

77. "ALLAH’ın sana verdiği nimetlerle, dünyadaki payını unutmadan ahiret yurdunu ara. ALLAH sana nasıl iyilikte bulunmuşsa sen de iyilikte bulun. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı arama. ALLAH bozguncuları sevmez."

78. Dedi ki, "Tüm bunlar bana, bilgi ve becerimden dolayı verildi." Ondan önce, kendisinden daha büyük bir güce ve sayısal çoğunluğa sahip nice nesilleri ALLAH’ın yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.

79. Bir ara, tüm görkemiyle halkının arasına çıkmıştı. Dünya hayatını seçenler, "Keşke Karun’a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten, o çok şanslı biri" dediler.

80. Kendilerine bilgi verilmiş olanlar, "Yazık size, gerçeği onaylayan ve erdemli davranan için ALLAH’ın ödülü daha iyidir" dediler. Buna ancak sabredenler kavuşturulur.

81. Onu eviyle birlikte yerin dibine geçirdik. ALLAH’ın dışında kendisine yardım edecek bir bölüğü yoktu; kazananlardan olmadı.

82. Bir önceki gün onun durumuna imrenenler, "Demek ki ALLAH kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. ALLAH bize lütfetmeseydi bizi de batırırdı. Demek kafirler başarıya ulaşamazlar" demeye başladılar.

83. Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyenlere ayırdık. Sonuç erdemlilerindir.

84. Kim iyilikle gelirse kendisine ondan daha iyisi verilecektir. Kim kötülük ile gelirse, o kötülükleri işleyenlere ancak yaptıkları kadar bir karşılık verilecektir.

85. Sana Kuran’ı özgüleyen, kuşkusuz seni kararlaştırılmış noktaya döndürecektir. De ki "Kimin hidayet getirdiğini ve kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu Efendim iyi bilir."

86. Sana bu kitabın verileceğini ummazdın; ancak bu Efendinden bir rahmettir. Kafirlere arka olma.

87. Sana indirildikten sonra seni ALLAH’ın ayetlerinden saptırmasınlar. Efendine çağır; ortak koşanlardan olma.

88. ALLAH ile birlikte hiçbir tanrıyı çağırma. O’ndan başka tanrı yoktur. O’nun varlığı hariç her şey yok olmaya mahkûmdur. Yargı tümüyle O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.