Abdullah Parlıyan 

1. Hâ, Mîm.

2. Bu kitabın indirilişi, çok güçlü olan, herşeyi bilen Allah tarafındandır,

3. günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, intikamı çetin, lütuf sahibidir. O’ndan başka gerçek ilah yoktur, varış O’nadır.

4. Allah’ın ayetleri hakkında, inkâra saplananlardan başkası sürtüşüp tartışmaz. Sakın! onların yeryüzünde, refah ve zevk içinde keyiflerince dolaşmaları seni yanıltmasın.

5. Onlardan önce Nuh kavmi, sonra da Allah’ın elçilerine karşı birleşen öteki kavimlerin tümü, peygamberleri ve gelen mesajları yalanladılar. Bu toplulukların herbiri, kendilerine gönderilen elçileri yakalayıp öldürmek için, onlara karşı tuzaklar kurdular ve tek gerçeği boşa çıkarmak için, değersiz ve geçersiz delillerle karşı koydular. Bu yüzden onları yakaladım, azabım nasıl olurmuş görsünler.

6. "Onlar cehennemliktir" sözü yerini bulmuş oldu.

7. "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin herşeyi kuşatmıştır, o halde tevbe edenleri, senin yoluna uyup gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru!

8. Rabbimiz, onları da babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi hal ve güzel ahlak üzere olanları da, kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy, şüphesiz ki sen, çok güçlü ve çok üstünsün, yaptığın herşeyi yerli yerince yapansın.

9. Ve onları kötü işler yapmaktan da koru, o hesap günü kötü işlerin lekesinden kimi korursan, ona rahmet etmişsindir. İşte bu da büyük bir kurtuluştur."

10. "İmana çağrıldığınız halde, gerçekleri inkâra devam ettiğiniz zaman, Allah’ın size karşı öfkesi, sizin kendinize karşı duyduğunuz şu anki öfkenizden daha büyüktür!"

11. Bunun üzerine "Ey Rabbimiz!" diye feryat edecekler. "Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Peki günahlarımızı itiraf ettiğimiz şu anda, bir kurtuluş yolu yok mudur?"

12. "Bu duruma düşmenizin sebebi şudur; Çünkü siz, tek olan Allah’a her çağrıldığınızda, inkâr ettiniz, ama O’na ortak koşulunca hemen inandınız. Artık hüküm, büyük ve yüce Allah’ındır."

13. O Allah ki, size apaçık alametlerini ve delillerini gösteriyor ve size gökten rızıklar indiriyor. Ama ancak O’na yönelip gönül verenlerden başkası, bundan bir ders çıkarmaz.

14. O Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler hoşlanmasa da, siz ey mü’minler! Dini Allah’a has kılarak, içten bir inançla gösterişten uzak, samimiyetle O’na dua edip yalvarın.

15. Dereceleri yükselten Arşın sahibi Allah, insanları gök ehli ile yer ehlinin Allah’la kullarının kavuşacakları günün gelip çatacağı konusunda uyarması için kullarından dilediğine vahyini indirir

16. "Elbette bütün varlıklar üzerinde mutlak otorite sahibi olan, tek Allah’ındır."

17. O gün, herkes kazandığının karşılığını görür, o gün hiçbir kimseye hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz. Şüphesiz Allah hesabı çarçabuk görendir.

18. Onları yaklaşmakta olan kıyamet günü ile korkut. O gün yürekler gırtlaklara dayanır, o gün yaratılış gayesi dışında yaşantı sürdürenler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.

19. Çünkü Allah art niyetli bakışların ve kalplerin gizlediği ihtiras ve tutkuların da farkındadır.

20. Allah gerçek ve adaletle hükmeder. O’nu bırakıp yalvardıkları şu varlıklar ise, hiçbir konuda, hiçbir hüküm veremezler, çünkü yalnızca Allah’tır herşeyi işiten ve gören.

21. Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yaşamış olan inkârcıların sonunun ne olduğunu görmezler mi? Onlar kendilerinden daha güçlüydüler ve yeryüzünde, daha derin izler bırakmışlardı, ama Allah onları günahlarından dolayı yakaladı ve o zaman kendilerini, Allah’a karşı koruyacak bir kimse bulamadılar.

22. Bu böyledir çünkü kendi peygamberleri onlara, apaçık belgelerle, kesin delillerle gelirdi de O’nu inkâr ederlerdi. Bu yüzden, Allah onları tutup yakalayıverdi. Çünkü Allah, çok kuvvetli ve güçlüdür, ceza vermekte de pek şiddetlidir.

23. Biz Musa’yı mesajlarımızla ve bizden aldığı apaçık bir yetki ile göndermiştik.

24. "O bir büyücüdür, bir yalancıdır!" demişlerdi.

25. "Onlarla beraber inananların kadınlarını sağ bırakıp oğullarını öldürün!" Ama gerçekten, Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlerin hile ve düzenleri, her zaman boş ve neticesizdir.

26. "Bırakın, Musa’yı öldüreyim de Rabbine yalvarsın bakalım, O Musa’yı kurtaracak mı? Dikkat edin, ben O’nun dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum!"

27. "Ben hesap gününe inanmayan, her kibirlinin şerrinden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım."

28. "Rabbim Allah’tır dediği için, bir adamı öldürecek misiniz? Oysa O size Rabbinizden açık belgeler, kesin deliller getirmiştir. Eğer O bir yalancı ise, yalanı kendi aleyhine dönecektir. Ama gerçeği söylüyorsa, sizi uyardığı azabın bir kısmı başınıza gelecek. Çünkü Allah, ölçüyü taşıran ve çok yalan söyleyeni hidayete erdirmez.

29. "Ben size, ancak doğru gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi ancak, doğru yola götürüyor ve o yola çağırıyorum."

30. "Ey kavmim!" diye haykırdı. "Ben peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün azabına uğrayacaksınız diye korkuyorum,

31. Nuh, Âd ve Semûd kavimlerine ve onlardan sonrakilere olduğu gibi. Allah kullarına zulmetmeyi istemez.

32. Ve ey kavmim! Ben o boşuna bağrışıp, çağrışacağınız kıyamet günündeki halinizden korkuyorum.

33. "Bu yol sapıklıktır, bu yolun sonu cehennemdir" derse; onun hidayette olduğunu ve cennete gideceğini söyleyecek kimse yoktur. Zaten olsa da birşey farketmez!

34. Bundan sonra, Allah başka peygamber göndermez. Allah vahyine karşı şüpheye düşenleri ve ölçüyü taşıranları böyle saptırır.

35. Onlar ki, Allah’ın ayetleri konusunda, kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. Bu Allah katında da, iman edenler yanında da büyük bir öfke sebebidir. İşte Allah, her kibirli zorbanın kalbini böylece mühürler.

36. "Ey Hâmân!" diye seslendi. "Bana yüksek bir kule yap ki, böylece göklerin kapı ve yollarına erişebilirim.

37. Göklere ulaşmanın araçlarına ve belki bu yolla, Musa’nın tanrısına yükselip çıkarım. Zaten O’nun bir yalancı olduğuna kesinlikle eminim." İşte böylece yaptığı kötülükler, Firavun’a güzel göründü ve bu nedenle doğru yoldan alıkondu. Firavun’un düzeni ve tuzağı tamamen boşa çıktı.

38. "Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğruluk ve dürüstlük yoluna yönelteyim.

39. Ey kavmim! Bu dünya hayatı gelip geçici bir yararlanmadan başka birşey değildir. Halbuki öteki dünya ise, ebedi olarak durulacak yerdir.

40. Kim dünyada bir kötülük yapmışsa, sadece yaptığı kadarıyla cezalanacaktır, kim de ister erkek olsun, ister kadın olsun, iman edip doğru ve iyi işler yapmışsa cennete girecek ve orada kendisine, hesapsız nimetler verilecektir.

41. Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde, siz beni ateşe çağırırsınız?

42. Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve bilmediğim şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben de sizi, her zaman üstün gelen, güçlü olan ve çok bağışlayan Allah’ı  tanımaya çağırıyorum.

43. Sizin beni çağırdığınız hayali ilahlar ve putlar, kesinlikle ne bu dünyada, ne de öteki dünyada yardıma çağrılmaya, ibadet edilmeye layık şeyler değildir. Ne dünyada, ne de ahirette kendisine yalvaranların sıkıntısını gideremezler. Bizim dönüşümüz tek olan Allah’adır, ölçüyü taşıranlar, cehennemlik olanlardır.

44. Benim size söylediklerimi, yakında ister istemez hatırlayacaksınız. Ben işimi ve durumumu Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah, kullarının her halini görür.

45. Allah iman eden o adamı kavminin kurduğu tüm tuzaklardan korudu. Firavun ailesi ise, şiddetli bir azabın pençesine düştü ki, o da

46. "Firavun ailesini, en şiddetli azabın içine atın!" buyuracaktır.

47. "Biz size uymuştuk, şimdi siz şu ateşten bize düşen payı, bizden savabilir misiniz?"

48. Büyüklük taslayanlar ise; "Doğrusu hepimiz ateşteyiz, Allah kulları arasında böylece hüküm verdi. Değil sizi, kendimizi kurtarmaya dahi gücümüz yok!" derler.

49. "Ne olur, Rabbinize yalvarın da, bir gün bile olsa, bu azabımızdan biraz hafifletsin" diyecekler.

50. "Madem öyle kendiniz yalvarın" diye cevap verecekler. Çünkü Allah’tan gelen gerçekleri inkâr edenlerin yalvarması, avunmadan başka bir anlam taşımaz, elbette boşunadır.

51. Bakın, elbette biz elçilerimize ve inananlara hem dünya hayatında, hem de şahitlerin hazır bulunacağı ahiret gününde yardım edip, koruyacağız.

52. O gün yaratılış maksadı dışında bir hayat yaşayanlara mazeretlerinin hiçbir faydası olmayacak. Onlar için hem Allah’ın rahmetinden kovulmak, hem de yurtların en kötüsü vardır.

53. (53-54) Şüphesiz ki biz, Mûsâ’ya doğru yolu gösteren rehberi verdik. İsrâiloğulları’nı da doğru yolu gösterici ve akıl sahiplerini uyarıcı olarak Kitab’a mirasçı kıldık.

54. İşte O kitap, aklı başında olanları doğru yola sevkeder, onlara ibret ve öğüttür.

55. O halde sen de, sana gönderilen son kitaptan dolayı, başına gelen sıkıntıların hepsine karşı sabırlı ve dirençli ol. Çünkü Allah’ın, peygamberlerine ve mü’minlere karşı yardım sözü mutlaka gerçekleşecektir. Günahların için bağışlanma dile ve Rabbinin şanını sabah akşam yücelt.

56. Allah’ın ayetleri hakkında, kendilerine hiçbir kesin delil gelmemişken, çekişmeye girişenlerin gönüllerinde, ancak ulaşmalarına imkan olmayan bir büyüklenme duygusu var. Sen her türlü şeyden olduğu gibi, bunların şerrinden de Allah’a sığın. Şüphe yok ki O, herşeyi duyar ve herşeyi görür.

57. Elbette gökleri ve yeryüzünü yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyük bir olaydır. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.

58. Ne kadar da azınız öğüt alıyor!

59. Kıyamet elbette kopacak, şüphe yok bunda. Fakat insanların çoğu, buna inanmazlar.

60. ’Bana dua edin duanızı kabul edeyim. Bana ibadetten büyüklenenler [2] küçük düşürülmüş olarak cehenneme gireceklerdir.

61. Öyle bir Allah’tır ki, dinlenmeniz için size geceyi; göre göre işlerinizi yapmak için de gündüzü yarattı. Şüphe yok ki, Allah insanlara karşı sonsuz lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

62. İşte herşeyin yaratıcısı olan, Rabbiniz Allah budur, O’ndan başka gerçek ilah yoktur. O halde nasıl olup da, Allah’a ibadetten putlara tapmaya döndürülüp çevriliyorsunuz.

63. Allah’ın ayetlerini bile bile inkâr edenler, böylece gerçeklerden döndürülürler.

64. Yeryüzünü sizin için bir dinlenme yurdu ve göğü de bir kubbe yapan, size şekil veren ve şeklinizi de en güzel hale sokan O’dur. Sizi tertemiz rızıklarıyla rızıklandıran O’dur. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Bütün alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.

65. O daima diridir, O’ndan başka gerçek ilah yoktur. Öyleyse içten bir inançla yalnız O’na bağlanarak, O’na yalvarın. Tüm eksiksiz övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

66. "Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, o sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza kulluk etmem, bana yasaklanmıştır. Ben alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.

67. O öyle bir Allah’tır ki, sizi topraktan, sonra spermden, sonra kan pıhtısından yaratmıştır, sonra sizi çocuk olarak dünyaya çıkarmıştır, sonra güçlülük çağına erişmeniz ve ihtiyar olmanız için sizi yaşatır. İçinizden kimi de daha ergenlik ve ihtiyarlık çağına ermeden önce öldürülür ve kiminiz de belli bir zamana kadar yaşar gider. Ola ki, aklınızı kullanmayı öğrenir de, Allah’ın gücü ve kudreti karşısında O’na teslim olursunuz.

68. Hayat veren de O’dur, ölüm de O’nun elindedir. Derken birşeyin olmasını istedimi, ona sadece "ol" der ve o şey de hemen oluverir.

69. Ey peygamber! Allah’ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin, hakkı tanımaktan nasıl yüz çevirdiklerini görmüyor musun?

70. Onlar öyle kişilerdir ki, kitabı ve peygamberimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanlamışlardır. Ama yakında bilip anlayacaklardır.

71. Boyunlarına demir halkalar ve zincirler takılıp, cehenneme sürüklendikleri zaman,

72. kaynar sulara sürüklenecek, sonra ateşte cayır cayır yanacaklar.

73. "Ortak koştuklarınız nerede?

74. "Onlar bizi yüzüstü bırakıp, uzaklaşıp kayboldular. Daha doğrusu geçmişte yalvarıp yakardıklarımız aslında hiçbirşey değillerdi." İşte Allah, kendisinden gelen gerçekleri örtbas edenleri, böylece şaşırtıp saptırır.

75. Bu durum, sizin yeryüzünde haksızlıkla şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden dolayıdır.

76. Şimdi cehennemin kapılarından girin, orada ebedi kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.

77. Sen, ey peygamber! Her türlü sıkıntıya karşı sabırlı ol. Çünkü Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir ve şu gerçekleri inkâr edenler için hazırladıklarımızı, sana ister bu dünyada gösterelim, ister bunların gerçekleşmesinden önce, seni ölüme götürelim. Unutma ki, sonunda onlar bize döndürülecekler.

78. Doğrusu Biz, senden önce de sayısı belirsiz elçiler göndermiştik; onların kimisinden sana söz ettik, kimisinden sana hiç söz etmedik. Ama şu kesin ki, hiçbir elçi Allah’ın izni olmadan mucizevi bir mesaj getiremez. Nitekim Allah’ın emri geldiği zaman, hak tecelli etmiş olacak; işte o anda ve orada, hayatı anlam ve amacından yoksun bırakanlar hüsrana uğramış bulunacaklar.

79. O Allah ki, binesiniz diye size hayvanlar var edendir, hem de onlardan yersiniz.

80. Onlardan başka faydalar da sağlarsınız ve birçok önemli ihtiyacınızı da karşılarsınız, onlarla gönlünüzün istediği yere varırsınız, karada onların üzerinde, denizde gemilerin üzerinde taşınırsınız.

81. Allah size her türlü delillerini göstermektedir. Allah’ın bunca delillerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

82. Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yaşamış olan inkârcıların sonunun ne olduğuna bakmazlar mı? Onlar kendilerinden daha kalabalık ve daha güçlüydüler ve yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı. Fakat elde ettikleri şeylerin onlara hiçbir faydası olmadı.

83. Peygamberleri onlara apaçık delillerle gelince, kendilerinde bulunan tüm boş bilgi ve becerilerine güvenip küstahca böbürlendiler de, böylece alay ettikleri şey başlarına geliverdi.

84. Onlara şiddetli azabımız geldiğinde, Allah’ın birliğine inandık dediler ve şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.

85. Fakat azabımızı gördükleri zaman, inanmaları onlara bir fayda sağlamadı. Allah’ın kulları için, her zaman uyguladığı yöntem budur. İşte kâfirler o zaman, gerçekten zarar etmiş olurlar.