Cemal Külünkoğlu | |
---|---|
وَالْفَجْرِ Vel fecri. |
|
2. On geceye (Zilhicce ayının ilk on gecesine yahut Ramazan`ın son on gecesine), |
وَلَيَالٍ عَشْرٍ Ve leyalin ’aşrin. |
وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ Veşşef’ı velvetri. |
|
4. Geçip gittiği zaman geceye andolsun ki, (inkârcılar mutlaka azaba uğrayacaklardır)! |
وَالَّيْلِ إِذَا يَسْرِ Velleyli iza yesri. |
5. Nasıl bun(lar)da, akıl sahibi olan(lar) için bir yemin (değeri) var değil mi? |
هَلْ فِي ذَٰلِكَ قَسَمٌ لِذِي حِجْرٍ Hel fiy zalike kasemün liziy hıcrin. |
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ Elem tere keyfe fe’ale rabbüke bi’adin. |
|
إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ İreme zatil’ımadi. |
|
الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ Elletiy lem yuhlak mislüha fiylbiladi. |
|
وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ Ve semudelleziyne cabussahre bilvadi. |
|
وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ Ve fir’avne ziyl’evtadi. |
|
11. (11-12) Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi. |
الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ Elleziyne tağav fiylbiladi. |
12. (11-12) Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi. |
فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ Feekseru fiyhelfesade. |
فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ Fesabbe ’aleyhim rabbüke sevta ’azabin. |
|
14. Şüphesiz ki Rabbin, (kullarının bütün yaptıklarını) görüp gözetendir. |
إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ İnne rabbeke lebil mirsadi |
فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ Femmel’insanü iza mebtelahü rabbühu feekremehu ve na’amehu feyekulü rabbiy ekremeni. |
|
16. Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını kıssa, hemen “Rabbim bana ihanet etti” der. |
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ Ve emma iza mebtelahü fekadere ’aleyhi rizkahu feyekulü rabbiy ehaneni. |
كَلَّا ۖ بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ Kella bel la tükrimunelyetiyme. |
|
18. Yoksulu yedirmek konusunda (gayret göstermiyor ve) birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. |
وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ Ve la tehaddune ’ala ta’amilmiskiyni. |
19. Sınır tanımaz bir biçimde (haram helâl demeden) mirası alabildiğine yiyorsunuz. |
وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا Ve te’külunettürase eklen lemmen. |
وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا Ve tühıbbunelmale hubben cemmen. |
|
21. Hayır, (bunların hiç biri doğru değildir). Yeryüzü sarsılıp parça parça döküldüğü (zaman), |
كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا Kella iza dükketil’ardu dekken dekken. |
22. Ve Rabbin(in emri) gelip de melekler saf saf dizildiği zaman; |
وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا Ve cae rabbüke velmelekü saffen saffen. |
وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ ۚ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ وَأَنَّىٰ لَهُ الذِّكْرَىٰ Ve ciy’e yevmeizin bicehenneme yevmeizin yetezekkerül’insanü ve enna lehüzzikra. |
|
24. (İşte o zaman insan) “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der. |
يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي Yekulü ya leyteniy kaddemtü lihayatiy. |
فَيَوْمَئِذٍ لَا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ Feyevmeizin la yü’azzibü ’azabehu ehadün. |
|
وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ Ve la yusiku ve sakahu ehadün. |
|
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü. |
|
ارْجِعِي إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً İrci’ıy ila rabbiki radıyeten merdıyyeten. |
|
29. (29-30) “Sen de katıl has kullarımın arasına ve (onlarla beraber) gir cennetime!” |
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي Fedhuliy fiy ’ıbadiy. |
30. (29-30) “Sen de katıl has kullarımın arasına ve (onlarla beraber) gir cennetime!” |
وَادْخُلِي جَنَّتِي Vedhuliy cennetiy. |