İskender Ali Mihr | |
---|---|
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ Veylun lilmutaffifiyne. |
|
2. Onlar, ölçerek satın aldıkları zaman insanlara vefalı davranırlar (dürüst olup tam ölçerler). |
الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ Elleziyne izektalu ’alennasi yestevfune. |
وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ Ve iza kaluhum ev vezenuhum yuhsirune. |
|
4. İşte onlar beas edileceklerini (diriltileceklerini) zannetmiyorlar (bilmiyorlar) mı? |
أَلَا يَظُنُّ أُولَٰئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ Ela yezunnu ulaike ennehum meb’usune. |
لِيَوْمٍ عَظِيمٍ Liyevmin ’azıymin. |
|
6. Âlemlerin Rabbi için insanların kıyam edeceği (kalkacağı) gün. |
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ Yevme yekumunnasu lirabbil’alemiyne. |
كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ Kella inne kitabelfuccari lefiy sicciynin. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ Ve ma edrake ma sicciynun. |
|
كِتَابٌ مَرْقُومٌ Kitabun merkumun. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ Elleziyne yukezzibune biyevmiddiyni. |
|
12. Ve onu (dîn gününü), haddi aşan asi günahkârların hepsi hariç, kimse yalanlamaz. |
وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ Ve ma yukezzibu bihi illa kullu mu’tedin esiymin. |
13. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman "Evvelkilerin masalları." dedi. |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ İza tutla aleyhi ayatuna kale esatıyrul’evveliyne. |
كَلَّا ۖ بَلْ ۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ Kella bel rane ’ala kulubihim ma kanu yeksibune. |
|
كَلَّا إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ Kella innehum ’an rabbihim yevmeizin lemahcubune. |
|
16. Sonra, muhakkak ki onlar, elbette alevli ateşe atılacak olanlardır. |
ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ Summe innehum lesalulcahıymi. |
17. Sonra onlara "Bu, sizin kendisini yalanladığınız şeydir." denilir. |
ثُمَّ يُقَالُ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ Summe yukalu hazelleziy kuntum bihi tukezzibune. |
كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ Kella inne kitabel’ebrari lefiy ’ılliyyiyne. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ Ve ma edrake ma ’ılliyyune. |
|
كِتَابٌ مَرْقُومٌ Kitabun merkumun. |
|
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ Yeşheduhulmukarrebune. |
|
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ İnnelebrare. Lefiy na’ıymin. |
|
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ ’Alel’eraiki yenzurune. |
|
24. Sen, ni’metin pırıltısını (sevincini), onların yüzlerinde görüp anlarsın. |
تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ Ta’rifu fiy vucuhihim nadretenna’ıymi. |
25. Onlara, mühürlenmiş (sadece kendilerinin açacağı) halis şaraptan sunulur (içirilir). |
يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ Yuskavne min rahıykın mahtumin. |
خِتَامُهُ مِسْكٌ ۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ Hıtamuhu miskun ve fiy zalike felyetenafesilmutenasifune. |
|
وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْنِيمٍ Ve mizacuhu min tesniymin. |
|
28. O bir pınardır ki ondan, mukarrebin (Rabbine yakın) olanlar içer. |
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ Aynen yeşrebu bihelmukarrebune. |
29. Muhakkak ki suçlu olanlar (günahkârlar), âmenû olanlara gülüyorlardı. |
إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ İnnelleziyne ecremu kanu minelleziyne amenu yadhakune. |
30. Ve onların (âmenû olanların) yanlarına geldikleri zaman, birbirlerine kaş göz işareti yaparlar. |
وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ Ve iza merru bihim yeteğamezune. |
وَإِذَا انْقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهِينَ Ve izenkalebu ila ehlihimunkalebu fekihiyne. |
|
32. Ve onları gördükleri zaman "Muhakkak ki onlar gerçekten dalâlette olanlardır." dediler. |
وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ Ve iza reevhum kalu inne haulai ledallune. |
33. Ve onlar, onların (âmenû olanların) üzerine gözetici olarak gönderilmediler. |
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ Ve ma ursilu ’aleyhim hafizıyne. |
فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ Felyevmelleziyne amenu minelkuffari yadhakune. |
|
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ ’Alel’eraiki yenzurune. |
|
36. Kâfirler yapmış oldukları şeyler (sebebiyle) cezalarını buldular mı? |
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ Hel suvvibelkuffaru ma kanu yef’alune. |