Ömer Öngüt | |
---|---|
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ Veylun lilmutaffifiyne. |
|
2. Onlar ki insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar. |
الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ Elleziyne izektalu ’alennasi yestevfune. |
3. Kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. |
وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ Ve iza kaluhum ev vezenuhum yuhsirune. |
أَلَا يَظُنُّ أُولَٰئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ Ela yezunnu ulaike ennehum meb’usune. |
|
لِيَوْمٍ عَظِيمٍ Liyevmin ’azıymin. |
|
6. O gün insanlar âlemlerin Rabbinin huzurunda divan dururlar. |
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ Yevme yekumunnasu lirabbil’alemiyne. |
كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ Kella inne kitabelfuccari lefiy sicciynin. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ Ve ma edrake ma sicciynun. |
|
كِتَابٌ مَرْقُومٌ Kitabun merkumun. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ Elleziyne yukezzibune biyevmiddiyni. |
|
12. Onu ancak haddi aşan (hükümleri çiğneyen) ve günaha dalan kimseler yalanlar. |
وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ Ve ma yukezzibu bihi illa kullu mu’tedin esiymin. |
13. Ayetlerimiz ona okunduğu zaman "Öncekilerin masalları/hayat hikâyeleri" dedi. |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ İza tutla aleyhi ayatuna kale esatıyrul’evveliyne. |
14. Hayır! Onların kazanmakta oldukları kötülükler kalplerini paslandırıp körletmiştir. |
كَلَّا ۖ بَلْ ۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ Kella bel rane ’ala kulubihim ma kanu yeksibune. |
15. Hayır! Muhakkak ki onlar o gün Rablerini görmekten mahrum kalacaklardır. |
كَلَّا إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ Kella innehum ’an rabbihim yevmeizin lemahcubune. |
ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ Summe innehum lesalulcahıymi. |
|
17. Sonra da onlara "İşte yalanlayıp durduğunuz şey budur!" denilecektir. |
ثُمَّ يُقَالُ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ Summe yukalu hazelleziy kuntum bihi tukezzibune. |
كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ Kella inne kitabel’ebrari lefiy ’ılliyyiyne. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ Ve ma edrake ma ’ılliyyune. |
|
كِتَابٌ مَرْقُومٌ Kitabun merkumun. |
|
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ Yeşheduhulmukarrebune. |
|
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ İnnelebrare. Lefiy na’ıymin. |
|
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ ’Alel’eraiki yenzurune. |
|
تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ Ta’rifu fiy vucuhihim nadretenna’ıymi. |
|
يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ Yuskavne min rahıykın mahtumin. |
|
26. Sonunda misk kokusu bırakır. Yarışanlar bunun için yarışsınlar, (imrenenler buna imrensinler). |
خِتَامُهُ مِسْكٌ ۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ Hıtamuhu miskun ve fiy zalike felyetenafesilmutenasifune. |
وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْنِيمٍ Ve mizacuhu min tesniymin. |
|
28. Bu öyle bir pınardır ki, ondan sadece Allah’a yakın olan mukarrebler içer. |
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ Aynen yeşrebu bihelmukarrebune. |
إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ İnnelleziyne ecremu kanu minelleziyne amenu yadhakune. |
|
30. Yanlarından geçtikleri zaman birbirlerine göz kırparlardı. |
وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ Ve iza merru bihim yeteğamezune. |
31. Kendi taraftarlarının yanına döndükleri zaman da inananlarla alay etmenin zevkini tadarlardı. |
وَإِذَا انْقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهِينَ Ve izenkalebu ila ehlihimunkalebu fekihiyne. |
32. İnananları gördüklerinde "Bunlar sapık insanlar!" derlerdi. |
وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ Ve iza reevhum kalu inne haulai ledallune. |
33. Oysa kendileri inananlara gözcü olarak gönderilmemişlerdi. |
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ Ve ma ursilu ’aleyhim hafizıyne. |
فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ Felyevmelleziyne amenu minelkuffari yadhakune. |
|
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ ’Alel’eraiki yenzurune. |
|
36. "O kâfirlerin yaptıkları şeylerin karşılığı verildi mi?" diye. |
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ Hel suvvibelkuffaru ma kanu yef’alune. |