Cemal Külünkoğlu 

1. ElifLamRa. İşte bu (okuna)nlar, hüküm ve hikmet dolu olan Kitab`ın ayetleridir.

2. Kendi içlerinden birine (Peygamber`e) “(Bütün) insanları (Allah`ın azabına karşı) uyar ve inananlara Rablerinin üstün sadakat makamı vereceğini müjdele!” diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti ki, (Peygamber onlara ayetleri okuyunca) inkârcılar “Bu, şüphesiz apaçık bir sihirbazdır” dediler.

3. Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde/evrede yaratan, sonra da kudret ve egemenlik tahtına kurulup her işi düzenli olarak yöneten Allah`tır. O`nun izni olmadan, hiçbir kimse şefaat edemez. İşte sizin Rabbiniz olan Allah budur. Öyleyse yalnızca O`na kulluk edin. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?

4. Sonunda hepiniz O`na döneceksiniz. Bu Allah`ın kesinlikle gerçekleşecek bir vaadidir. O, insanları önce yaratır, sonra iman edip faydalı eylemlerde bulunanlara adaletle karşılığını vermek için onları (mahşerde) yeniden diriltir. İnkârcılara gelince; onlara da gerçekleri inkâr ettiklerinden dolayı kaynar sıvıdan oluşmuş bir içecek ve acıklı bir azap vardır.

5. Güneşi bir aydınlık, ayı bir nur kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona konak yerleri belirleyen O’dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri geniş geniş açıklar.

6. Gerçekten, gece ile gündüzün değişmesinde (uzayıp kısalmasında) ve Allah`ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde Allah`a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayan bir topluluk için nice deliller vardır.

7. (7-8) (Öldükten sonra) huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizden habersiz olanlar var ya! İşte bunların kendi yaptıkları yüzünden varacakları yer cehennemdir.

8. (7-8) (Öldükten sonra) huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizden habersiz olanlar var ya! İşte bunların kendi yaptıkları yüzünden varacakları yer cehennemdir.

9. İman edip iyi ve faydalı işler yapanlara gelince; Rableri onları imanları sayesinde doğru yola iletir, altlarından nehirler akan nimetlerle dolu cennetlere eriştirir.

10. Onların oradaki duaları “Allah`ım, seni anar ve seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz”, birbirlerine yönelik iyilik dilekleri, “Selâm” ve dualarının sonu da “Âlemlerin Rabbi olan Allah`a hamdolsun” sözleri olacaktır.

11. Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Fakat biz, huzurumuza çıkmayı arzu edip ummayanları, kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalar dururlar.

12. İnsana bir sıkıntı dokunduğunda, gerek yan yatarken, gerek otururken ve gerekse ayaktayken (sıkıntıdan kurtulmak için her halinde) bize dua eder. Ama sıkıntıyı üstünden kaldırdığımız zaman, sanki kendisine dokunan sıkıntının kaldırılması için bize hiç yalvarmamış gibi çeker gider (bizi unutur). İşte istikrarsız yaşayanlara yapmakta oldukları şeyler böyle süslü gösterilmiştir.

13. Andolsun ki, sizden önceki nice nesilleri, peygamberleri onlara apaçık deliller getirdikleri hâlde zulmettiklerinden dolayı helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız.

14. Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların arkasından sizi yeryüzünde halifeler yaptık (hâkim kıldık).

15. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, bizimle karşılaşmayı ummayanlar “Bundan başka bir Kur`an getir veya bunu değiştir” dediler. De ki “Onu kendiliğimden değiştirmem olmaz. Ben, ancak bana vahyolunana uyarım. Ben, Rabbime karşı gelirsem; büyük bir günün azabından korkarım.”

16. De ki “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi. Ben sizin aranızda bundan (Kur`an`ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Siz yine de aklınızı kullanarak gerçeği görmeyecek misiniz?”

17. Allah`a yalan yakıştırmalar yapandan ya da O`nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Hiç kuşkusuz ağır suçlular asla kurtuluşa eremezler!

18. Onlar, Allah`ı bırakıp da kendilerine zararı ve faydası olmayan varlıklardan yardım diliyorlar ve “Bunlar Allah yanında şefaatçilerimizdir” diyorlar. De ki “Siz Allah`a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O, onların ortak koştuklarından uzaktır ve çok yücedir.

19. İnsanlar (tevhit inancına bağlı) bir tek ümmetti; sonra ayrılığa düştüler. Eğer (hesabın ahirette görüleceğine dair) Rabbinden bir söz (hükme bağlanıp) geçmemiş olsaydı, ihtilâfa düştükleri şey hakkında aralarında elbette hüküm verilirdi (azaba uğratılırlardı).

20. Bir de “Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!” diyorlar. De ki “İnsan idrakini aşan şeylerin bilgisi ancak Allah`a mahsustur. Bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber (başınıza gelecekleri merakla) bekleyenlerdenim.”

21. İnsanların başlarına gelen sıkıntılardan sonra kendilerine bir rahmet, bir rahatlık tattırdığımızda bakarsın ki, ayetlerimize karşı hemen gizli bir plan kurarlar. Onlara de ki “Allah`ın planlarınıza karşılık vermesi daha çabuktur. Şüphe yok ki, elçilerimiz (olan melekler) kurduğunuz planları kaydetmektedir.”

22. Sizi karada ve denizde yürüten O`dur. Gemide bulunduğunuzda geminin onları hoş bir rüzgârla götürdüğünde ve onunla sevindiklerinde; birden şiddetli bir kasırga gelip onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda, Allah`ın dinine sarılarak “Andolsun ki, bizi bu tehlikeden kurtarırsan, şükredenlerden olacağız” diye O`na yalvarırlar.

23. Fakat Allah onları bu (felaketten) kurtarınca, hemen yeryüzünde haksızca taşkınlık yapmaya koyulurlar. Ey insanlar! Dünya hayatının geçici menfaati için yaptığınız bütün taşkınlıklar ancak kendi aleyhinizedir! Sonra dönüşünüz ancak bize olacaktır. Biz de yaptığınız her şeyi size (eksiksiz olarak) haber vereceğiz.

24. Dünya hayatının misali gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri nebatlar bolca yetişir; yeryüzü rengârenk, çeşitli mahsullerle süslenir ve yerin sahipleri bütün bunlara egemen olduklarını sandıkları sırada, geceleyin veya gündüzün emrimiz geliverir de, orayı hiçbir şey bitirmemişe çeviririz. Düşünen bir toplum için biz ayetleri böyle birer birer açıklıyoruz.

25. (Böylece) Allah, (insanı) huzur ve güvenlik ortamına (İslam`a) çağırır ve dilediğini (samimi gayretinden dolayı) dosdoğru bir yola iletir.

26. (Dünyada) iyilik edenlere ve iyi davrananlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne kara leke ve ne de horlanmışlık kaplar. İşte onlar cennet halkıdırlar, onlar orada ebedi kalacaklardır.

27. Kötülük (günah) kazananların cezası, yaptıkları kötülük kadar olacak ve kendilerini bir zillet kaplayacaktır. Onları Allah`ın azabından koruyacak kimse de yoktur. Onların yüzleri sanki gecenin karanlık bir parçasıyla kaplanmıştır. İşte onlar cehennem halkıdır, onlar orada ebedî kalacaklardır.

28. (28-29) O gün insanların hepsini bir araya toplarız da sonra bize ortak koşanlara “Siz ve koştuğunuz ortaklar olduğunuz yerde kalınız” deriz. Sonra onları birbirinden ayırırız. O zaman bize ortak koşulan varlıklar, ortak koşanlara şöyle derler “Siz (dünyada iken) bize tapmıyordunuz (aslında kendi arzularınıza tapıyordunuz). Şimdi sizinle bizim aramızda Allah şahittir ki, sizin tapmanızdan haberimiz bile yoktu.”

29. (28-29) O gün insanların hepsini bir araya toplarız da sonra bize ortak koşanlara “Siz ve koştuğunuz ortaklar olduğunuz yerde kalınız” deriz. Sonra onları birbirinden ayırırız. O zaman bize ortak koşulan varlıklar, ortak koşanlara şöyle derler “Siz (dünyada iken) bize tapmıyordunuz (aslında kendi arzularınıza tapıyordunuz). Şimdi sizinle bizim aramızda Allah şahittir ki, sizin tapmanızdan haberimiz bile yoktu.”

30. İşte orada herkes önceden yapmış olduğunu somut olarak görür. İnsanların tümü gerçek sahipleri olan Allah`a döndürülürler ve yakıştırdıkları düzmece ilahlar yanlarından kayboluverir.

31. Onlara de ki “Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere işlerini görme yeteneğini kim verdi? Ölüden diriyi ve diriden ölüyü kim çıkarıyor? Evrenin işlerini kim çekip çeviriyor?” Sana “Allah” diyecekler. O zaman onlara de ki “Allah`a karşı artık gereken duyarlılığı göstermeyecek misiniz?”

32. İşte O, (her şeye gücü yeten) sizin gerçek Rabbiniz olan Allah`tır. Haktan sonra sadece sapıklık vardır. O halde, nasıl oluyor da (Haktan) döndürülüyorsunuz?

33. İşte böylece, Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki “Artık onlar iman etmezler!” sözü gerçekleşmiş oldu.

34. Onlara de ki “O sizin ilahlaştırdığınız varlıklar arasında yoktan var edip de sonra onu tekrar yaratan var mı?” De ki “Her şeyi yoktan var eden ve sonra tekrar yaratan ancak Allah`tır. Hal böyleyken, nasıl oluyor da (doğru yoldan saptırılıyorsunuz!”

35. De ki “Ortak koştuklarınızdan doğru yolu gösterecek olan var mıdır?” Yine de ki “Allah, hak olan doğru yola iletir. O halde doğru yola ileten mi kendisine uyulmaya daha layıktır, yoksa kendisine yol gösterilmeyince onu bulamayan mı daha layıktır. O halde ne oluyor size? Nasıl hükmediyor (Allah`tan başka varlıklara kulluk ediyor)sunuz?”

36. Onların çoğu sadece zanna (asılsız bilgiye/kuruntuya) dayanırlar. Oysa zan, hiçbir şekilde gerçeğin yerini tutmaz. Hiç şüphesiz Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilendir.

37. Bu Kur`an, Allah`tan (indirilmiş olup) başka birisi tarafından uydurulabilecek bir şey değildir. O, kendisinden önce indirilmiş olan (ilahi kitap)ları doğrulayan, Allah`ın hükümlerini açıklayan, içinde hiçbir kuşkuya yer bulunmayan ve âlemlerin Rabbi katından gelen kitaptır.

38. Yoksa onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki “Eğer doğru sözlü kimselerseniz, haydi siz de onun benzeri bir sure getirin ve Allah`tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın!”

39. Tersine onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu henüz kendilerine gelmemiş olan bir mesajı (Kur`an`ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de tıpkı böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!

40. İçlerinden ona (Kur`an`a) inananlar da var inanmayanlar da. Rabbin (o Kur`an`a karşı) bozgunculuk yapanları çok iyi bilmektedir.

41. Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki “Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Benim yaptıklarımla sizin bir ilginiz yoktur, sizin yaptıklarınızla da benim bir ilgim yoktur (Ne siz benim yaptıklarımdan sorumlusunuz, ne de ben sizin yaptıklarınızdan sorumluyum, ben sadece bir tebliğciyim).”

42. İçlerinde sana kulak verenler de vardır. Fakat akıllarını kullanıp anlamak istemiyorlarsa, sen (gerçeği) sağırlara işittirebilir misin?

43. İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat (hakikati) görmek istemiyorlarsa, sen körlere doğru yolu gösterebilir misin?

44. Şüphesiz ki Allah insanlara (üstesinden gelemeyeceği bir sorumluluk yükleyerek onlara) hiç bir şeyle zulmetmez. Fakat insanlar (Haktan uzaklaşarak kendi) kendilerine zulmederler.

45. (Allah) onları o kıyamet günü topladığı zaman (onlara öyle gelecek ki yeryüzünde) sanki sadece tanışmalarına yetecek kadar gündüzün bir saati kadar kalmışlar. (Vaktiyle) Allah`ın huzuruna çıkarılacakları uyarısını yalanlayan ve doğru yola girmekten geri duranlar (işte o zaman) en büyük kayba uğramış olacaklar.

46. Bizim onlara vaat ettiklerimizi belki sana gösteririz veyahut da seni öldürürüz (de sen onlara verdiğimiz cezaları görmeyebilirsin). Onların dönüşleri bizedir. Sonra Allah yaptıklarının tümüne şahittir.

47. Her toplumun bir peygamberi vardır. (Hesap gününde) peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

48. Onlar “Eğer dediğiniz doğru ise, peki bu vaat(edilen azap) ne zaman (gerçekleşecek)?” derler.

49. De ki “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.”

50. De ki “Söyleyin bakalım, eğer size O`nun azabı bir gece vakti, ya da gündüzün gelecek olursa ne yaparsınız? Günahkârlar onu aceleyle niye istiyor?”

51. (Yoksa azap) gerçekleştikten sonra mı O`na iman edeceksiniz? O vakit size “Şimdi mi iman ediyorsunuz?” denecek. Hâlbuki siz alay ederek, bu azabın acele gelmesini isteyip duruyordunuz.

52. Sonra da zulmeden (inkâr ve şirk içerisinde iken ölen)lere “Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle kazanmakta olduğunuzun cezasına çarptırılıyorsunuz” denilecektir.

53. “O (kıyamet ve azap) gerçek mi?” diye sana soruyorlar. De ki “Evet. Rabbim hakkı için o kesin bir gerçektir. Ve siz (bu konuda Allah`ı) âciz bırakacak değilsiniz.”

54. Kendisine zulmetmiş olan herkes, o gün yeryüzünün bütün servetine sahip olsa elbette bunu (azaptan kurtulmak için) fidye olarak verirdi. Onlar azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını gizlerler. Oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilir.

55. Dikkat edin! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah`ındır! Dikkat edin! Allah`ın vaadi, başa gelmesinden şüphe edilmeyecek bir gerçektir; ne var ki, onların çoğu bunu bilmezler!

56. O hem diriltir hem de öldürür ve (sonunda) yalnız O`na döndürüleceksiniz.

57. Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara yol gösterici ve rahmet gelmiştir.

58. De ki “Bunlar Allah`ın lütfu ve rahmeti iledir. (İnsanlar) sadece bununla (Kur`an`la) sevinsinler. O, bütün toplayıp durdukları dünyalıklardan daha hayırlıdır.”

59. De ki “Allah`ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki “Bu hususta Allah mı size izin verdi, yoksa Allah`a iftira mı ediyorsunuz?”

60. Allah`a yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü (görecekleri azap) hakkındaki görüşleri nedir acaba? Hiç kuşkusuz Allah, insanlara karşı lütufkârdır, fakat onların çoğu (buna) şükretmezler.

61. (Ey Muhammed!) Sen her ne yaparsan yap, Kur`an`dan hangi parçayı okursan oku (ve siz ey insanlar), hangi işi yaparsanız yapın işinize daldığınız andan itibaren biz üzerinizde gözlemci bulunuyoruz. Ne yerde ve ne de gökte bulunan zerre ağırlığınca bir şey Rabbinizden saklı kalmaz. Gerek bundan daha küçüğü ve gerekse daha büyüğü mutlaka apaçık bir kitapta (Levhi Mahfuz`da) yer alır.

62. Haberiniz olsun ki, Allah dostlarına korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.

63. Onlar Allah`a iman eden ve O`na karşı hep bilinçli ve duyarlı olanlardır.

64. Onlar için dünya hayatında da ahiret hayatında da müjdeler vardır. Ve Allah`ın kelimelerinde (hükümlerinde, verdiği sözlerde) bir değişme yoktur. İşte budur en büyük zafer, en büyük kurtuluş!

65. (Ey Resulüm!) O (inanmaya)nların sözü seni üzmesin. Üstünlük ve şeref tümüyle Allah`ındır. O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.

66. İyi bilin ki, göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah`ındır. Allah`ı bırakıp putlara tapanlar (gerçekte) Allah`a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar. Şüphesiz onlar ancak zanna (kuruntuya/asılsız bilgiye) uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar.

67. O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise (çalışıp kazanmanız için) aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır.

68. İnkârcılar “Allah, çocuk edindi” dediler.” Hâşâ, O kendisine yakışmayan niteliklerden uzaktır. O, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O`nundur. Bu hususta elinizde hiç bir deliliniz yok. Nasıl oluyor da Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi söylüyorsunuz?

69. De ki “Allah hakkında (böyle) yalan uydurup iftira edenler (asla) kurtuluşa eremezler.”

70. Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bize olacaktır. Daha sonra da inkâr ettiklerinden dolayı o çetin azabı onlara tattıracağız

71. Onlara Nuh`un haberini oku. Hani Nuh, kavmine demişti ki “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah`ın ayetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah`a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana (hükmünüzü) uygulayın ve bana mühlet de vermeyin!”

72. Eğer (benim imana davetimden) yüz çeviriyorsanız (yapacak bir şey yok), ben sizden (zaten) herhangi bir ücret istemiş değilim. Benim çabamın karşılığını verecek olan sadece Allah`tır. Ben, Müslümanlardan olmakla emrolundum.

73. Onu yine de yalanladılar. Biz de hem onu ve hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve bunları onların yerine (yeryüzüne) hükümran kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da (suda) boğduk. İşte bak, azapla korkutulduğu halde yola gelmeyenlerin sonu nasıl olmuştur?

74. Sonra onun arkasından kendi kavimlerine peygamberler gönderdik. Onlara açık belgelerle, mucizelerle geldiler. Daha önce yalan dediklerine bir türlü inanmadılar. İşte (ilâhî buyrukları dinlemeyip, inatlarından dolayı) haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.

75. Sonra onların ardından Musa ve Harun`u Firavun`a ve konseyine ayetlerimizle/mucizelerimizle gönderdik. Fakat (onlar da iman etmek konusunda) büyüklük tasladılar ve günahkâr bir topluluk oldular.

76. Onlara tarafımızdan hak (mucize) ulaşınca “Bu açık bir sihirdir” dediler.

77. Musa (onlara) “Size hak (mucize) gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!” dedi.

78. Onlar dediler ki “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden ve yoldan) çevirmek ve ikiniz için yeryüzünde büyüklük (liderlik ve önderlik) sağlamak için mi bize geldin? Biz ikinize de asla inanacak değiliz.”

79. Firavun “Bana bütün bilgin büyücüleri getirin” dedi.

80. Büyücüler geldiğinde Musa onlara “Atacağınız şeyleri atın” dedi.

81. Sihirbazlar (atacaklarını) atınca, Musa dedi ki “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini rast getirmez.”

82. Günahkârlar hoşlanmasalar bile, Allah emir ve hükümleriyle hakkı gerçekleştirecektir.

83. Firavn`un ve seçkin çevresinin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir grup gençten başka kimse Musa`ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatördü) ve haddi aşan biriydi.

84. Mûsâ ise dedi ki `Ey kavmim! Eğer Allah’a îmân ettiyseniz ve eğer (O’na gerçekten teslîm olmuş) Müslümanlarsanız, o hâlde sâdece O’na tevekkül edin!`

85. (85-86) (Onlar da) şöyle dediler “Biz yalnız Allah`a güvendik. Ey Rabbimiz! Zalim bir topluluğun zulmüne uğratmakla bizi imtihan etme! Bizi rahmetinle o inkârcılar topluluğundan kurtar!”

86. (85-86) (Onlar da) şöyle dediler “Biz yalnız Allah`a güvendik. Ey Rabbimiz! Zalim bir topluluğun zulmüne uğratmakla bizi imtihan etme! Bizi rahmetinle o inkârcılar topluluğundan kurtar!”

87. Biz de Musa ile kardeşine vahyettik “Mısır`da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan yer (kıblegah/mescid) yapın ve (oralarda cemaatleşerek) namazı dosdoğru kılın. (Ey Musa!) İnananları (Allah`ın yardımıyla) müjdele!”

88. Musa, şöyle dedi “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun`a ve onun ileri gelen çevresine, dünya hayatında ihtişam ve zenginlik verdin. Ey Rabbimiz! Bunlar (iradeleri zayıf kullarını) senin yolundan saptırmaları için (kullanılmakta)dır. Ey Rabbimiz! Sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler.”

89. (Allah) buyurdu ki “Bu dileğiniz kabul olundu. Doğrulukta devam edin ve sakın (o kendini ve hakkı) bilmeyenlerin yoluna uymayın!”

90. Derken İsrailoğullarını (Kızıl) denizden geçirdik. Firavun ve askerleri takip ve taarruz etmek için arkalarına düştü. Sonunda (Firavun) boğulmaya başlayınca “İnandım, gerçekten de İsrailoğulları`nın iman ettiği Allah`tan başka tanrı yok, artık ben de (O`na) teslim olanlardanım” dedi.

91. (91-92) (Biz de ona) “Şimdi mi (iman ediyorsun)? Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. Senden sonrakilere ibret olman için bu gün senin (cansız) bedenini kurtaracağız” dedik. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimize karşı umursamazlık gösteriyor.

92. (91-92) (Biz de ona) “Şimdi mi (iman ediyorsun)? Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. Senden sonrakilere ibret olman için bu gün senin (cansız) bedenini kurtaracağız” dedik. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimize karşı umursamazlık gösteriyor.

93. Ve israiloğulları’nı hoşlarına gidecek iyi bir yere yerleştirdik. Güzel şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim gelmesine rağmen, ihtilâfa düştüler. Şüphesiz Rabbin kıyamet günü aralarında, ihtilâfa düştükleri şey hakkında hüküm verecektir.

94. Eğer sen, sana indirdiğimiz (geçmiş peygamberlerin haberlerin)den kuşku duyuyorsan, senden önce (indirdiğimiz) kitabı okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana gerçek gelmiştir. O halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma!

95. Sakın Allah`ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa zarara uğrayanlardan olursun.

96. Haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar iman etmezler.

97. Onlara her türlü ayet gelse bile elem verici azabı görünceye kadar (inanmazlar).

98. Keşke azap inmeden önce, iman edip de bu imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket halkı bulunsaydı ya! Ancak Yunus`un kavmi iman edince, dünya hayatındaki o perişanlık azabını kendilerinden kaldırdık ve onları bir zamana kadar faydalandırdık.

99. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi (ama onları hür iradelerine bıraktı). O halde insanları mü`min olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?

100. Allah`ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. (Allah) pisliği (huzursuzluğu, cehaleti, yobazlığı, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine musallat eder.

101. De ki “Bir bakın göklerde ve yerde neler var! İman etmeyecek (inanmamaya karar vermiş) bir topluluğa o ayetler ve o uyarılar ne fayda sağlar?

102. Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap dolu) günlerin benzerini mi bekliyorlar? De ki “Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”

103. Sonra (azap gelince) peygamberlerimizi ve inananları kurtarırız. (Ey Muhammed!) Böylece üzerimize düşen bir borç olarak mü`minleri kurtarırız.

104. De ki “Ey insanlar! Eğer benim dinim hakkında şüphe içinde iseniz (bilin ki) ben, Allah`ı bırakıp taptıklarınıza tapamam ve ancak sizin canınızı alacak olan Allah`a kulluk ederim. Ben, mü`minlerden olmakla emrolundum.”

105. Ve “Yüzünü tevhit dinine döndür, sakın müşriklerden olma!”

106. “Ve Allah`tan başka, sana faydası da, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Eğer yalvarırsan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden olursun.”

107. Eğer Allah sana bir sıkıntı verirse; onu yine ancak Allah giderir. Sana bir iyilik dilediği takdirde; onun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine verir. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

108. De ki “Ey insanlar! Size Rabbinizden hak (peygamber ve Kur`an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de 8haktan) saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizin üzerinizde bir vekil (sorumlu) değilim.”

109. (Ey Muhammed!) Sana ne vahyolunduysa ona uy ve Allah (onlar hakkındaki) hükmünü verinceye kadar sabret! Çünkü hükmedenlerin en iyisi O`dur.