Edip Yüksel 

1. A. L. R. Bunlar (bu harfler/rakamlar), hikmet sahibi Kitab’ın mucizeleridir.

2. Kendilerinden bir adama "İnsanları uyar ve gerçeği onaylayanlara Rab’leri katında önemli bir yere sahip olduklarını müjdele" diye vahyetmemiz halka garip mi geliyor? İnkârcılar, "Bu, apaçık bir büyücüdür" dediler.

3. Gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra tüm otoriteyi kuran Efendiniz (sahibiniz) ALLAH’tır. Her işi yönetir. İzni olmadan hiç kimse aracılık (şefaat) edemez. Efendiniz ALLAH budur, O’na hizmet edin. Öğüt almaz mısınız?

4. Hepinizin dönüşü O’nadır. Bu, ALLAH’ın verdiği gerçek sözdür. O, yaratılışı başlatır ve sonra tekrarlar; böylece Gerçeği onaylayıp erdemli işler yapanları adaletle ödüllendirir. Kâfirlere ise, inkârlarından ötürü sıcak bir içecek ve acı bir azap vardır.

5. O, güneşi bir ışık kaynağı, ayı da bir ışık yaptı. Yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona evreler düzenleyip belirledi. ALLAH bunları ancak bir gerçek için yaratmıştır. Bilen bir topluma ayetleri böyle açıklar.

6. Gecenin gündüzle yer değiştirmesinde ve ALLAH’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde erdemli bir toplum için deliller ve ibretler vardır.

7. Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatını sevip ona bağlananlar ve ayetlerimizden gafil olanlar…

8. İşte onların yeri, kazandıklarından ötürü ateştir.

9. Gerçeği onaylayıp erdemli işler yapanlara gelince, Rab’leri gerçeği onaylamalarından dolayı onları doğruya iletir. Nimet bahçelerinde ayaklarının altından ırmaklar akar.

10. Oradaki duaları "Tanrımız, sen yücesin," oradaki selamlaşmaları "Selam" ve dualarının sonu da "Evrenlerin Rabbi ALLAH’a övgüler olsun" dur.

11. İnsanların iyiliği acele istemeleri gibi, ALLAH da onlara azabı acele verse idi, süreleri bitirilmiş olurdu. Bizimle karşılaşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde şaşkın durumda bırakırız.

12. İnsana bir zarar dokundu mu, yanı üzerine yatarken veya ayaktayken veya oturmuşken bizi çağırır. Ona zarar veren şeyi kendisinden giderdik mi, sanki kendisine dokunan o zarardan dolayı bizi hiç çağırmamış gibi davranır. Sınırı aşanlara, yaptıkları işler işte böyle süslü gösterilir.

13. Sizden önceki nice nesilleri, zulmettikleri zaman yok etmişizdir. Elçileri kendilerine açık delillerle gitmişlerdi, ancak onlar onaylamayı reddetmişlerdi. Suçlu toplumları böyle cezalandırırız.

14. Sonra, ne yapacağınızı görmek için onların yerine sizi yeryüzüne vâris kıldık.

15. Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir Kuran getir, yahut onu değiştir!" derler. De ki "Onu kendi tarafımdan değiştiremem. Ben yalnız bana vahyedilene uyarım. Efendime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım."

16. De ki "ALLAH dileseydi onu size okuyamazdım ve sizin de ondan haberiniz olmazdı. Bundan önce bir ömür boyu aranızda yaşadım. Anlamaz mısınız?"

17. ALLAH’a yalan uydurup iftira eden veya mucize ve ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Suçlular başaramaz.

18. ALLAH’ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremeyenlere hizmet ediyorlar ve "Bunlar, ALLAH yanında bize şefaat edecekler" diyorlar. De ki "ALLAH’ın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O’na bildiriyorsunuz? O çok yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır."

19. İnsanlar bir tek toplumdu; sonra anlaşmazlığa düştüler. Efendinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilecekti.

20. "O’na Efendisinden bir mucize indirilmeli değil mi" diyorlar. De ki "Gizemler ALLAH’ın yanındadır; öyleyse bekleyin, ben de sizinle birlikte beklemekteyim."

21. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, ayet ve mucizelerimize karşı hemen bir plan düzenlerler. De ki "Plan yapmada ALLAH daha hızlıdır. Elçilerimiz, düzenlediğiniz tüm planları kaydetmektedir."

22. Sizi karada ve denizde yürüten O’dur. Gemidesiniz… Bir meltemle yolcuları alıp götürdüğü zaman gemiden memnundurlar. Aniden şiddetli bir fırtınaya yakalanırlar. Her yönden gelen dalgaların arasında tümüyle kuşatıldıklarını sandıkları an, dini sadece ALLAH’a ait kılarak, "Bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız" diye yalvarırlar.

23. Onları kurtarınca da yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapmaya başlarlar. Ey insanlar, taşkınlığınız kendinize karşıdır. Dünya hayatının geçici zevkine düşkünsünüz; hâlbuki dönüşünüz bizedir ve yapmış olduğunuz her şeyi size haber veririz.

24. Dünya hayatı, tıpkı şu örnek gibidir; gökten indirdiğimiz su insanların ve hayvanların yediği bitkilerin yapısına karışır. Bu durum, yeryüzünün süslenip bezendiği ve halkının da artık doğaya egemen olduklarını sandıkları ana kadar sürer. Nihayet geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelir. Sanki bir önceki gün hiçbir şeye sahip değilmiş gibi onu kökünden biçilmiş bir duruma sokarız. Düşünen bir toplum için ayetleri böyle açıklarız.

25. ALLAH barış yurduna çağırır ve dilediğini doğru bir yola iletir.

26. Güzel davrananlara daha fazlası vardır. Yüzlerini ne bir yoksunluk ne de bir aşağılanma duygusu kaplar. Onlar bahçe halkıdır. Orada ebedî kalıcıdırlar.

27. Kötülük ve günah kazananlara ise kötülüğünün aynısıyla karşılık verilir. Yüzlerini bir aşağılanma duygusu kaplar. ALLAH’tan başka bir koruyucuları yoktur. Yüzleri sanki karanlık geceden bir parçayla bürünmüştür. Onlar ateş halkıdır; onlar orada ebedî kalacaklardır.

28. Onları bir araya topladığımız gün, ortak koşanlara; "Siz ve ortaklarınız haydi yerinize!" diyerek birbirlerinden ayırırız. Ortakları ise "Siz bize hizmet etmiyordunuz" derler.

29. "Bizimle sizin aranızda ALLAH tanıktır ki, biz sizin hizmet etmenizden habersizdik."

30. İşte orada her can, geçmişte yapmış olduğunu bulur. Gerçek Mevla’ları olan ALLAH’a döndürülürler. Uydurdukları ise kendilerinden uzaklaşıp kaybolur.

31. De ki "Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? İşitme ve görme duyularınızı kim kontrol ediyor? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? Tüm işleri kim yönetiyor?" "ALLAH" diyecekler. De ki "Öyleyse neden erdemli davranmıyorsunuz?"

32. İşte Gerçek Efendiniz ALLAH budur. Öyleyse gerçeği terk ettikten sonra sapıklıktan başka ne kalır? Nasıl da çevriliyorsunuz?

33. Yoldan çıkmış olanların onaylamayacağına dair Efendinin sözü işte böyle gerçekleşir.

34. De ki "Ortaklarınızdan hangisi yaratmayı başlatıp tekrarlayabilir?" De ki "ALLAH yaratmayı başlatır ve onu tekrarlar. Nasıl da çevriliyorsunuz?"

35. De ki "Ortaklarınızdan hangisi gerçeğe ulaştırabilir?" De ki "ALLAH gerçeğe ulaştırır. Gerçeğe ulaştıran mı uyulmaya daha yaraşır, yoksa gerçeğe ulaştırılmadıkça gerçeği bulamayan mı? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?"

36. Onların çoğu, ancak zanna uyarlar. Zan ise gerçeğin yerini tutamaz. ALLAH onların yaptıklarını Bilendir.

37. Bu Kuran, ALLAH’tan başkası tarafından düzenlenen bir kitap değildir. Ancak kendisinden öncekileri onaylayan ve yasaların (kitap) detaylı bir açıklamasıdır. Bunda kuşkunuz olmasın; evrenlerin Efendisindendir.

38. "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki "Doğru sözlüler iseniz, buna benzer bir sure getirin ve ALLAH’tan başka çağırabildiklerinizi çağırın."

39. Hayır, onlar bilgisini kavramadan ve asıl anlamına ulaşmadan onu yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalanladı. Zalimlerin sonuna dikkatle bak.

40. Onlardan kimi bunu onaylar, kimi de onaylamaz. Efendin bozgunculuk yapanları daha iyi bilir.

41. Seni yalanlarlarsa de ki "Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız ise size! Siz benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz, ben de sizin yaptığınızdan sorumlu değilim."

42. Onlardan seni dinleyenler de var; akıllarını kullanmayan sağırlara sen mi işittireceksin?

43. Onlardan sana bakanlar da var; görüşü olmayan körleri sen mi doğruya ileteceksin?

44. ALLAH insanlara hiç zulmetmez; ancak insanlar kendi kendilerine zulmederler.

45. Onları topladığımız gün, sanki gündüzden bir an kadar kalmışlar gibi birbirlerini tanırlar. ALLAH ile karşılaşmayı yalanlayanlar kaybedenlerdir. Doğruyu da bulmamışlardır.

46. Onlara söz verdiklerimizin bir kısmını sana göstersek de veya canını alsak da, onların son dönüş yeri bizedir. Sonra ALLAH onların yaptıkları her şeye de tanıktır.

47. Her bir toplum için bir elçi vardır. Elçileri geldiği zaman adaletle yargılanırlar ve hiç zulmedilmezler.

48. "Bu söz ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.

49. De ki "ALLAH’ın dilemesi dışında, ben kendime dahi ne bir zarar ne de bir yarar verme gücüne sahip değilim. Her toplumun bir süresi vardır. Süreleri bitince ne bir an geciktirilir ne de öne alınırlar.

50. De ki "O’nun azabı ister gece veya gündüz gelsin, ama neden suçlular o konuda acele içindedirler?"

51. "Gerçekleştikten sonra mı onu onaylayacaksınız? Öyleyse neden onu şimdi çabuk isteyip duruyorsunuz?"

52. Sonra zulmedenlere "Ebedî azabı tadın" denir, "Kazandığınızdan başka bir karşılık mı bekliyordunuz?"

53. "Bu sahiden doğru mudur?" diye senden haber bekliyorlar. De ki "Elbette, Efendime andolsun o gerçektir ve siz onu engelleyemezsiniz!"

54. Zulmetmiş bir can yeryüzündeki her şeye sahip olsa, onu fidye olarak vermek isteyecektir. Azabı gördüklerinde derin pişmanlık duyacaklar. Adaletle yargılanacaklar ve onlara zulmedilmeyecektir.

55. Göklerde ve yerde olanlar elbette ALLAH’ındır. ALLAH’ın sözü tamamıyla gerçektir; fakat onların çoğu bilmez.

56. O diriltir ve öldürür. O’na döndürüleceksiniz.

57. Ey halk, Efendinizden size bir öğüt, gönülleri sıkan her şeye karşı bir şifa, gerçeği onaylayanlara bir yol gösterici ve bir rahmet gelmiş bulunuyor.

58. De ki "Sadece, ALLAH’ın lütfu ve rahmetiyle sevinsinler. Bu, topladıkları her şeyden daha hayırlıdır."

59. De ki "ALLAH’ın size indirdiği rızıkların bir kısmını helal, bir kısmını da haram ettiğinizi görmez misiniz?" De ki "ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH’a iftira mı ediyorsunuz?"

60. ALLAH adına yalan uyduranlar diriliş gününü düşünmezler mi? ALLAH insanlara karşı bol lütuf sahibidir; ancak onların çoğu şükretmez.

61. Ne durumda bulunursanız bulunun, Kuran’dan ne okursanız okuyun, hangi işi yaparsanız yapın, siz onlarla uğraşırken biz mutlaka size tanık oluruz. Göklerde ve yerde bulunan bir atom ağırlığı bile Efendinin kontrolünün dışına çıkamaz. Atomdan da küçük olsun büyük olsun, her şey apaçık bir kitapta kayıtlıdır.

62. ALLAH’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de üzülürler.

63. Onlar ki, gerçeği onayladılar ve erdemli davrandılar.

64. Dünya hayatında da ahirette de mutluluk onlarındır. ALLAH’ın verdiği sözler (kelimat) değişmez. İşte bu, en büyük zaferdir.

65. Sözleri seni üzmesin. Üstünlük tümüyle ALLAH’a aittir. O İşitendir, Bilendir.

66. Göklerde ve yerde ne varsa ALLAH’ındır. ALLAH’tan başkalarına yalvaranlar aslında koştukları ortakları izlememektedirler. Onlar sadece tahmin yürütüyorlar ve sadece saçmalıyorlar.

67. O ki geceyi sizin dinlenmeniz için elverişli, gündüzü de aydınlık kıldı. Dinleyen bir topluluk için bunda deliller vardır.

68. "ALLAH çocuk edindi!" dediler. O bundan çok yücedir. O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Sizin bu konuda hiçbir kanıtınız yoktur. ALLAH hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

69. De ki "ALLAH hakkında yalan uyduranlar başarıya ulaşamazlar."

70. Dünyada paylarını alırlar, sonra dönüşleri bizedir. Sonra da inkârlarından ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız.

71. Onlara Nuh’un tarihini anlat. Halkına şunları demişti "Ey halkım, durumum ve ALLAH’ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geldiyse, ben ALLAH’a güveniyorum. Ortaklarınız ve liderlerinizle birlikte toplanın, pişman olmayacağınız son kararınızı alın ve bekletmeden bana karşı uygulayın."

72. "Yüz çevirirseniz, hâlbuki ben sizden herhangi bir ücret istememiştim. Benim ücretim ancak ALLAH’ın üzerinedir. Müslümanlardan olmakla emredildim."

73. Onu yalanladılar. Bunun üzerine onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Onları yöneticiler yaptık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk. Uyarılanların akıbetine dikkat et.

74. Sonra onun ardından, elçiler gönderdik, halklarına apaçık deliller getirdiler. Geçmişte yalanlamış bulundukları gerçekleri onaylayacak değillerdi. Azgınların kalplerini böyle damgalarız.

75. Sonra onların ardından Musa ve Harun’u Firavuna ve konseyine mucizelerimizle gönderdik. Fakat büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular.

76. Tarafımızdan kendilerine gerçek gelince, "Bu apaçık bir büyüdür" dediler.

77. Musa, "Size gelen gerçeği böyle mi nitelendiriyorsunuz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler başarıya ulaşamaz."

78. Dediler "Sen, yeryüzünde büyüklük ikinize kalsın diye, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için mi bize geldin? Biz sizi asla onaylamayız!"

79. Firavun, "Tüm uzman büyücüleri bana getirin!" dedi.

80. Büyücüler gelince, Musa onlara, "Ne atacaksanız atın!" dedi.

81. Onlar atınca, Musa "Sizin bu getirdiğiniz bir büyüdür. ALLAH elbette onu boşa çıkaracaktır. ALLAH bozguncuların işlerini düzeltmez" dedi.

82. ALLAH sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Suçlular hoşlanmasa da…

83. Firavun ve erkanının işkence ve baskısından korktukları için Musa’yı, halkından ancak bir kaç kişi onayladı. Firavun, yeryüzünde haddi çok aşan bir zorba idi.

84. Musa "Ey halkım, eğer gerçekten ALLAH’ı onaylamış ve O’na teslim olmuş iseniz O’na güvenin."

85. Dediler ki "ALLAH’a güvendik. Efendimiz, bizi zalim halkın baskısına maruz bırakma."

86. "Rahmetinle bizi inkârcı halktan kurtar."

87. Musa’ya ve kardeşine "Halkınız için Mısır’da evler hazırlayın. Evlerinizi odak noktası yapın ve namazı gözetin. Gerçeği onaylayanları müjdeleyin" diye vahyettik.

88. Musa dedi ki "Efendimiz, sen Firavun ve konseyine dünya hayatında lüks ve mal verdin. Efendimiz, senin yolundan saptırsınlar diye mi? Efendimiz, onların mallarını silip süpür ve acı azabı görünceye kadar gerçeği onaylamasınlar diye kalplerini katılaştır."

89. Dedi ki "İkinizin duası kabul edilmiştir. Doğru olun ve bilmeyenlerin yolunu izlemeyin."

90. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu ise küstahça ve düşmanca arkalarına düştü. Boğulmak üzereyken, "İsrailoğullarının onayladığından başka tanrı olmadığını onayladım, ben Müslümanım" dedi.

91. "Çok geç! Daha önce başkaldırmış ve bozgunculardan olmuştun."

92. "Senden sonraki kuşaklara ibret olman için bugün senin cesedini koruyacağız. Ne var ki insanların çoğunluğu işaretlerimizden habersizdirler."

93. İsrailoğullarına onurlu bir yer bağışladık ve onlara güzel rızıklar verdik. Fakat, kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düştüler. Efendin, diriliş günü, ayrılığa düştükleri konuda aralarında hüküm verecektir.

94. Sana indirdiğimiz hakkında bir kuşkun varsa, kitabı önceden okumuş olanlara sor. Sana Efendinden gerçek gelmiş bulunuyor. Şüphecilerden olma.

95. Sakın, ALLAH’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma. Yoksa kaybedenlerden olursun.

96. Efendinin kararıyla mahkûm edilenler gerçeği onaylamazlar.

97. Acı azabı görünceye kadar onlara her çeşit mucize gelse bile...

98. Gerçeği onaylaması kendine yarar vermeyen bir toplum olsaydı bile Yunus halkı onun istisnası olurdu. Gerçeği onayladıkları zaman, bu dünya hayatındaki aşağılayıcı azabı kendilerinden kaldırdık. Bir süreye kadar onları nimetlerle yaşattık.

99. Efendin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi gerçeği onaylardı. Öyleyse, sen mi halkı onaylamaları için zorlayacaksın?

100. Hiçbir kişi ALLAH’ın izni olmadan gerçeği onaylayamaz ve O, akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkûm eder.

101. De ki "Göklerde ve yerde neler var, bir bakın! Gerçeği onaylamayan bir topluma deliller ve uyarılar kâr etmez."

102. Kendilerinden öncekilerin yaşadığı günlerin bir benzerini mi bekliyorlar? De ki "Bekleyin, ben de sizinle birlikte beklemekteyim."

103. Sonunda elçilerimizi ve gerçeği onaylayanları kurtarırız. Evet, gerçeği onaylayanları kurtarmak bizim değişmez bir yasamızdır.

104. De ki "Ey halk, dinimden bir kuşku duyuyorsanız, bilesiniz ki, sizin ALLAH’tan başka hizmet ettiğiniz kimselere hizmet etmem. Ben yalnızca, sizin canınızı alan ALLAH’a hizmet ederim. Gerçeği onaylayanlardan olmakla emredildim."

105. Ve "Tektanrıcı olarak dine yönel; ortak koşanlardan olma."

106. "ALLAH’ı bırakıp, sana yarar ve zarar veremeyenleri çağırma. Böyle yaparsan o zaman zalimlerden olursun."

107. ALLAH sana bir zarar dokundurursa O’ndan başka onu ortadan kaldıracak yoktur. Senin için bir iyilik dilerse de, O’nun lütfunu geri çevirecek yoktur. Kullarından dilediğine bunu verir. O, Bağışlayandır, Rahimdir.

108. De ki "Ey halk, Efendinizden size gerçek gelmiş bulunuyor. Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur, kim de saparsa kendi zararına sapar. Ben sizden sorumlu değilim."

109. Sana vahyedileni izle; ALLAH hüküm verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir.