Cemal Külünkoğlu | |
---|---|
عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ Amme yetesaelune. |
|
2. (2-3) Üzerinde (hiçbir şekilde) anlaşamadıkları o büyük (kıyamet) haberi(ni) mi? |
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ Aninnebeil’azıymi. |
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ Elleziy hum fiyhi muhtelifune. |
|
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ Kella seya’lemune. |
|
5. Yine hayır, yakında (hiçbir şeyin düşündükleri gibi olmadığını) bilecekler. |
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ Sümme kella seya’lemune |
6. (6-7) Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık (sütun) kılmadık mı? |
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا Elem nec’alil’arda mihaden. |
7. (6-7) Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık (sütun) kılmadık mı? |
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا Velcibale evtaden. |
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا Ve halaknakum ezvacen. |
|
9. Uykunuzu, dinlenmenizi sağlayıcı/ölümü hatırlatıcı kıldık. |
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا Ve ce’alna nevmekum subaten. |
10. (10-11) Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü bir geçim vakti kıldık. |
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاسًا Ve ce’alnelleyle libasen. |
11. (10-11) Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü bir geçim vakti kıldık. |
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا Ve ce’alnennehare me’aşen. |
12. (12-13) Üstünüze sapasağlam yedi gök bina ettik ve oraya parlak kandiller yerleştirdik. |
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا Ve beneyna fevkakum seb’an şidaden. |
13. (12-13) Üstünüze sapasağlam yedi gök bina ettik ve oraya parlak kandiller yerleştirdik. |
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا Ve ce’alna siracen vehhacen. |
وَأَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا Ve enzelna minelmu’sırati maen seccacen. |
|
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا Linuhrice bihi habben ve nebaten. |
|
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا Ve cennatin elfafen. |
|
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا İnne yevmelfasli kane miykaten. |
|
18. O gün, Sur`a üflenir ve siz (kabirlerinizden kalkıp mahşere) gruplar halinde gelirsiniz. |
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا Yevme yunfehu fiyssuri fete’tune efvacen. |
وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا Ve futihatissemau fekanet ebvaben. |
|
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا Ve suyyiretilcibalu fekanet seraben. |
|
21. Şüphesiz, cehennem (suçlular için) pusuda beklemektedir. |
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا İnne cehenneme kanet mirsaden |
لِلطَّاغِينَ مَآبًا Littağıyne meaben. |
|
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا Labisiyne fiyha ahkaben. |
|
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا La yezukune fiyha berden ve la şeraben. |
|
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا İlla hamiymen ve ğassakan. |
|
جَزَاءً وِفَاقًا Cezaen vifakan. |
|
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا İnnehum kanu la yercune hısaben. |
|
28. Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamış (ve kendi kafalarına göre yaşamış)lardı. |
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا Ve kezzebu biayatina kizzaben. |
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا Ve kulle şey’in ahsaynahü kitaben. |
|
فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا Fezuku felen neziydekum illa ’azaben. |
|
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا İnne lilmuttekıyne mefazen. |
|
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا Hadaika ve a’naben. |
|
33. (Onlara hizmet vermek için orada) çarpıcı, genç ve yaşıt kızlar (vardır). |
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا Ve keva’ıbe etraben. |
34. (Onlar için orada içildiğinde ferahlatacak) dolu dolu kâseler vardır. |
وَكَأْسًا دِهَاقًا Ve ke’sen dihakan. |
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا La yesme’une fiyha lağven ve la kizzaben. |
|
36. Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına karşılığı verilenlerdir. |
جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا Cezaen min rabbike ’ataen hısaben. |
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا Rabbissemavati vel’ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben. |
|
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben. |
|
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi meaben. |
|
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا İnna enzernakum ’azaben kariyben yevme yenzurulmer’u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben. |