Ömer Nasuhi Bilmen | |
---|---|
عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ Amme yetesaelune. |
|
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ Aninnebeil’azıymi. |
|
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ Elleziy hum fiyhi muhtelifune. |
|
4. (4-5) Hayır. Yakında bileceklerdir. Sonra hayır. Yakında bileceklerdir. |
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ Kella seya’lemune. |
5. (4-5) Hayır. Yakında bileceklerdir. Sonra hayır. Yakında bileceklerdir. |
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ Sümme kella seya’lemune |
6. (6-7) Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı? |
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا Elem nec’alil’arda mihaden. |
7. (6-7) Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı? |
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا Velcibale evtaden. |
8. (8-9) Ve sizleri çiftler olarak yarattık. Uykunuzu da bir dinleniş kıldık. |
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا Ve halaknakum ezvacen. |
9. (8-9) Ve sizleri çiftler olarak yarattık. Uykunuzu da bir dinleniş kıldık. |
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا Ve ce’alna nevmekum subaten. |
10. (10-11) Geceyi de bir örtü kılmış olduk. Gündüzü de bir geçim vakti yaptık. |
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاسًا Ve ce’alnelleyle libasen. |
11. (10-11) Geceyi de bir örtü kılmış olduk. Gündüzü de bir geçim vakti yaptık. |
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا Ve ce’alnennehare me’aşen. |
12. (12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık. |
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا Ve beneyna fevkakum seb’an şidaden. |
13. (12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık. |
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا Ve ce’alna siracen vehhacen. |
وَأَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا Ve enzelna minelmu’sırati maen seccacen. |
|
15. (15-16) Onunla daneler ve otlar çıkaralım (diye). Ve sarmaşık bahçeler yetiştirelim diye. |
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا Linuhrice bihi habben ve nebaten. |
16. (15-16) Onunla daneler ve otlar çıkaralım (diye). Ve sarmaşık bahçeler yetiştirelim diye. |
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا Ve cennatin elfafen. |
17. Şüphe yok ki, O ayırdetme günü, tayin edilmiş bir vakittir. |
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا İnne yevmelfasli kane miykaten. |
18. O gün ki, Sûr’a üfürülür, artık bölük bölük geliverirsiniz. |
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا Yevme yunfehu fiyssuri fete’tune efvacen. |
وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا Ve futihatissemau fekanet ebvaben. |
|
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا Ve suyyiretilcibalu fekanet seraben. |
|
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا İnne cehenneme kanet mirsaden |
|
لِلطَّاغِينَ مَآبًا Littağıyne meaben. |
|
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا Labisiyne fiyha ahkaben. |
|
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا La yezukune fiyha berden ve la şeraben. |
|
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا İlla hamiymen ve ğassakan. |
|
26. (26-27) Uygun bir ceza olarak. Şüphe yok ki onlar, bir hesabı ummaz olmuşlardı. |
جَزَاءً وِفَاقًا Cezaen vifakan. |
27. (26-27) Uygun bir ceza olarak. Şüphe yok ki onlar, bir hesabı ummaz olmuşlardı. |
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا İnnehum kanu la yercune hısaben. |
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا Ve kezzebu biayatina kizzaben. |
|
29. Ve her ne şey var ise Biz onu bir kitapta saydık (kaydettik.) |
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا Ve kulle şey’in ahsaynahü kitaben. |
30. Artık tadınız, imdi size azaptan başkasını artırmayacağız. |
فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا Fezuku felen neziydekum illa ’azaben. |
31. Muhakkak ki, muttakîler için necât bulacak bir yer vardır. |
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا İnne lilmuttekıyne mefazen. |
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا Hadaika ve a’naben. |
|
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا Ve keva’ıbe etraben. |
|
وَكَأْسًا دِهَاقًا Ve ke’sen dihakan. |
|
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا La yesme’une fiyha lağven ve la kizzaben. |
|
جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا Cezaen min rabbike ’ataen hısaben. |
|
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا Rabbissemavati vel’ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben. |
|
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben. |
|
39. İşte bu, o hak olan gündür, artık kim dilerse Rabbine sığınacak bir mahal edinsin. |
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi meaben. |
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا İnna enzernakum ’azaben kariyben yevme yenzurulmer’u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben. |