Hasan Basri Çantay 

1. Onlar birbirlerine neyi soruşduruyorlar?

2. (2-3) Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)?

3. (2-3) Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)?

4. Hayır (ihtilâfa ve soruşdurmıya hacet yok), ileride (onu) bilecekler.

5. Yine hayır, ileride bilecekler onlar.

6. (6-7) Biz yeri bir beşik, dağları kazıklar yapmadık mı?

7. (6-7) Biz yeri bir beşik, dağları kazıklar yapmadık mı?

8. Sizi çift çift yaratdık.

9. Uykunuzu dinlenme yapdık.

10. Geceyi örtü kıldık.

11. Gündüzü maişet vakti yapdık.

12. Üstünüze sağlam sağlam yedi (gök) bina etdik.

13. (Ona) parıl parıl parıldayan bir kandil asdık.

14. O sıkıcı mengenelerden de şarıl şarıl su indirdik,

15. (15-16) Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye.

16. (15-16) Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye.

17. Şübhe yok ki o (hak ile batılı) ayırd etme ve hukûm verme günü ta’yîn edilmiş bir vakıtdır,

18. o gün «Suur» a üfürülecek de hepiniz bölük bölük geleceksiniz,

19. (o gün) gök açılmış, kapı kapı olmuş,

20. dağlar (yerlerinden koparılıb) yürütülmüş, bir serab haaline gelmişdir.

21. Şübhesiz ki cehennem bir pusudur.

22. Azgınların dönüb dolaşıb girecekleri bir yerdir.

23. Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar,

24. orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmayacaklar.

25. Sâde bir kaynar su, bir de irin (içeceklerdir),

26. (Amellerine) uyaun bir ceza olarak.

27. Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı,

28. bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı.

29. Biz ise her şey’i yazıb saymışızdır.

30. (Onlara şöyle denilir) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız».

31. Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır.

32. (Ya o) bağçeler, üzüm bağları,

33. memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar,

34. dolu kadeh (ler)!

35. Orada ne boş bir lâkırdı, ne de birbirine yalan söyleme (nedir) işitmezler.

36. (Bunlar) Rabbinden bir mükâfat ve yeter bir bağış olarak (verilir).

37. (Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbi, rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) dan (bir mükâfat ve yeter bir bağışdır bu. Mahluklar) Ona hitabda bulunmıya asla muktedir olamazlar,

38. O gün Ruuh ve melekler saf haalinde ayakda duracakdır. Rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) ın, kendilerine izin verdiğinden başkaları (o gün) konuşmazlar. O (nlar) da (ancak) doğruyu söylemiş (ler) dir (söyleyeceklerdir).

39. İşte bu, hak olan o gündür. O halde dileyen kişi Rabbine bir dönüş ve gidiş yeri edinsin.

40. Çünkü hakıykaten biz size yakın bir azabın tehlikesini haber verdik. O gün (her) kes iki elinin önden yolladığı ne ise (ona) bakacak, kâfir ise «Ah, ne olurdu ben bir toprak olaydım» diyecek.