Muhammed Esed | |
---|---|
عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ Amme yetesaelune. |
|
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ Aninnebeil’azıymi. |
|
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ Elleziy hum fiyhi muhtelifune. |
|
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ Kella seya’lemune. |
|
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ Sümme kella seya’lemune |
|
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا Elem nec’alil’arda mihaden. |
|
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا Velcibale evtaden. |
|
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا Ve halaknakum ezvacen. |
|
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا Ve ce’alna nevmekum subaten. |
|
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاسًا Ve ce’alnelleyle libasen. |
|
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا Ve ce’alnennehare me’aşen. |
|
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا Ve beneyna fevkakum seb’an şidaden. |
|
13. ve (oraya güneşi,) parıldayan ışık yüklü lambayı yerleştirdik. |
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا Ve ce’alna siracen vehhacen. |
14. Ve rüzgarın sürüklediği bulutlardan şarıldayan sular indirdik, |
وَأَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا Ve enzelna minelmu’sırati maen seccacen. |
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا Linuhrice bihi habben ve nebaten. |
|
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا Ve cennatin elfafen. |
|
17. Gerçek şu ki, (doğru ile yanlış arasında) Ayrım Günü’nün belirlenmiş bir vakti vardır |
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا İnne yevmelfasli kane miykaten. |
18. (yeniden dirilme) surun(un) üflendiği ve hepinizin kalabalıklar halinde ortaya çıkacağınız Gün; |
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا Yevme yunfehu fiyssuri fete’tune efvacen. |
19. göklerin açıldığı ve (kanatları açık) kapılar haline geldiği (gün); |
وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا Ve futihatissemau fekanet ebvaben. |
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا Ve suyyiretilcibalu fekanet seraben. |
|
21. (O Gün,) cehennem, (hakikati inkar edenleri) kuşatmak için bekleyecek; |
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا İnne cehenneme kanet mirsaden |
لِلطَّاغِينَ مَآبًا Littağıyne meaben. |
|
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا Labisiyne fiyha ahkaben. |
|
24. Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de (susuzluk giderici) bir içecek; |
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا La yezukune fiyha berden ve la şeraben. |
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا İlla hamiymen ve ğassakan. |
|
جَزَاءً وِفَاقًا Cezaen vifakan. |
|
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا İnnehum kanu la yercune hısaben. |
|
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا Ve kezzebu biayatina kizzaben. |
|
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا Ve kulle şey’in ahsaynahü kitaben. |
|
فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا Fezuku felen neziydekum illa ’azaben. |
|
31. (Ama,) Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar için büyük bir tatmin vardır |
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا İnne lilmuttekıyne mefazen. |
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا Hadaika ve a’naben. |
|
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا Ve keva’ıbe etraben. |
|
وَكَأْسًا دِهَاقًا Ve ke’sen dihakan. |
|
35. Orada, (cennette,) ne boş sözler ne de yalanlar duyacaklar. |
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا La yesme’une fiyha lağven ve la kizzaben. |
36. (Bütün bunlar,) Rabbinden bir ödül, (Kendi) hesabına göre bir armağandır; |
جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا Cezaen min rabbike ’ataen hısaben. |
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا Rabbissemavati vel’ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben. |
|
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben. |
|
39. Bu, Nihai Hakikat Günü olacaktır. O halde, dileyen Rabbine giden yolu tutsun! |
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi meaben. |
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا İnna enzernakum ’azaben kariyben yevme yenzurulmer’u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben. |